Büyüme yavaşlıyor diye endişelenmemek lâzım

İsmail Hakkı CENGİZ - 04.02.2016

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Ekonomide bir “görünmez el” olduğu ve bu elin piyasayı uyumlu hale getirdiği kabul edilir. Bu teorinin 250-260 senelik bir mazisi var... “Görünmez el” teorisini ortaya atan, kapitalizmin babası sayılan Adam Smith’dir.

O günden beri, bizim de içinde bulunduğumuz kapitalist sistem, aslında o “görünmez el”in himayesinde-düzeninde sürüp gelmiştir. Arada, 1929 krizi gibi “büyük” ve sayısız “küçük” krizler olmasına rağmen, bu “düzen”, “milletleri zenginleştirmiştir”.

Dünya ekonomisi sürekli büyümüştür. Büyümeye devam ediyor…

Rusya, Hindistan, bilhassa Çin gibi devlerin de “piyasa ekonomisi”ni kabullenmesiyle büyüme kontrolsüz bir hale geldi… Toplam nüfusları iki buçuk milyara ulaşan Hindistan ve Çin’in yıllık büyümeleri çift haneli rakamlara ulaşmıştı.

Bu “büyüme” sevindirici gibi gözükse de madalyonun öteki yüzünde, kaynakların “hızla tüketilmesi” gerçeği vardı.

Şimdi, bu dev ülkeler başta olmak üzere, bütün dünyada büyüme yavaşladı… Bu, ekonomistleri endişelendiriyor…

Sebep!

Çünkü “zenginleşme” yavaşlıyor!

Lâkin bu yavaşlama olmazsa da durdurulamayan üretim, çılgınca tüketim, aşırı “fosil yakıt” kullanımı; yerküreyi süratle ısıtacak, kirletecek ve çocuklarımıza hiçbir şey bırakamayacak hale getirecek!

Büyümenin yavaşlaması, bibakıma, sevinilecek bir şey!

Bu noktada, “görünmez el”in, tersten devreye girdiğini kabul edebiliriz… Bireyin ve toplumun menfaati için piyasayı “yavaşlatarak” düzenlediğini varsayabiliriz. Hatta burada bir “ilahî müdahale” olduğuna bile inanabiliriz.

x   x   x

Yavaşlama düzeni bozar mı?

Evet, bozar!

Tabii ki büyümenin yavaşlaması ekonomiyi küçültür, işsizliği artırır! Bu, piyasada “kriz” meydana gelmesi demektir!

Lâkin bu krizi “fırsat”a çevirebiliriz!

Önce, şu andaki durumu tespit edelim:

Ekonomik hayat nasıldır?

Bir bölüm eleman aşırı çalışıyor, çok kazanıyor… İhtiyacından fazla kazanıyor… Kazandığını ya harcayacak zaman bulamıyor veya lüks tüketime harcayarak israf ediyor.

Yine, bu “çok işi olan” çalışanların “başlarını kaşıyacak” zamanları yok… Sürekli bir koşturmaca içindeler… Her daim biyerlere yetişme, bitakım işleri bitirme, sunumlar-raporlar yetiştirme derdiyle “helak” vaziyetteler… Devamlı bir “gerilim” içindeler… Bu vaziyet, hem çalışanın sağlığını bozuyor, hem iş kalitesini düşürüyor… Hâl böyle olunca, işler aksıyor, hizmetlerden memnuniyet azalıyor, şikâyetler artıyor, müşteri uzun süreler beklemek zorunda kalabiliyor. Bu, haddizatında, sürekli bir kriz demektir.

İşte, bu krizi fırsata çevirecek çözümler yaratılabilir. Çalışanlara “nefes aldırmak”, daha “insanî bir çalışma düzeni” yaratmak için harekete geçebiliriz. “Süreçler”i gözden geçirip, neleri düzeltebiliriz, neleri kaldırabiliriz, neler getirilebilir suallerinin cevapları aranabilir! Gayet zekice, son derece yaratıcı çözüm yolları bulunabilir.

Meselâ; istihdamı artırmak, gelir dağılımını “adaletli” hale getirmek için “yarı zamanlı çalışma” sistemi yaygınlaştırılabilir. Astronomik ücret alanların kazançları, onlara yardımcı olacak, onların iş yükünü hafifletecek olanlarla paylaştırılabilir.

x   x   x

Kurumlar değil, insanlar tatil yapar!

Eğer, yarı zamanlı çalışma kafalara yatmıyorsa, istihdamı artırıcı başka yollar bulunabilir. Mantalitemizi, bakış açımızı tamamen değiştirebilir, “mesai” kavramını yeniden tanımlayabiliriz. “İnsanlar tatil yapar, kurumlar değil” ilkesinden hareketle, misal, hafta sonları da bütün devlet daireleri, belediyeler, hatta bankalar gibi özel kuruluşların da açık olacağı bir “çalışma düzeni” hayata geçirilebilir.

Bunu, şu anda uygulayan sağlık kuruluşları var… Bendenize, Şişli Etfal Hastanesinde, hem de tâ 2011’de, bir Kurban Bayramı gününe, MR için randevu verilmiş ve o gün geldiğinde çekilmişti.

Yine İstanbul’da, bundan daha bir buçuk ay evvel de, eşime, Ümraniye Devlet Hastanesinde, bir Cumartesi gecesi saat 02:30’a, yine MR için randevu verildi ve çekildi.

Bu uygulamayı hayata geçirenleri tebrik ediyorum. Cihazlar, makineler atıl, kurumlar, işletmeler kapalı tutulamaz.

İstanbul’daki uygulama, bütün yurttaki sağlık kurumlarına yaygınlaştırılabilir. Hafta sonları da muayene ve tahlil yapılabilir. İhtiyaç duyulan, söz gelimi, bütün eğitim, finans, turizm kurumları, belediye hizmetleri 7/24 açık halde tutulabilir.

x   x   x

Ağaç dikimi ve ormanlaştırma!

İstihdama, hep söylenen ama bir türlü gerçekleştirilemeyen eski bir “proje” de bir çözüm yolu olabilir: Ağaç dikmek!

Şu şehirlerin haline bakın: Beton yığını…

Ormanlarımızın haline bakın: Tahrip edile edile hem “orman vasfını” kaybediyor, hem de gittikçe azalıyor. Nefes alabilmemiz, kirlenen havayı, suyu, toprağı temizleyebilmemiz, ürkütücü boyutlardaki “erozyon”u önleyebilmemiz için ormanları çoğaltmamız şart.

Buyurun, size on binlerce insan için istihdam alanı!

Hemen aklıma geliveren şu birkaç uygulamayla kurumlara, işletmelere yüz binlerce, milyonlarca kişi alınabilir. Bu sayede işsizlik “sıfır”a bile indirilebilir.

 

X   x   x

GÜNÜN SÖZÜ; Twitter’dan…



Tarih: 04.02.2016 Okunma: 769

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?