Hiç merak edip, sorup, sorguluyor musun? Kendi kendini sigaya çektiğin oluyor mu yapayalnız kalıpta? Acaba bu mevhumlar nereden gelmişler, benim zihnime nasıl girmişler, kim yüklemiş bunları zihnime, niye ve nasıl yüklemiş, ben bunlara zihnimi nasıl açmış ve kabullendirmişim diye hiç derin düşüncelere dalmıyor musun? Mesela, şüphelendiğin oluyor mu? Bu mevhumlar bugüne kadar bana ne vermiş, benden ne almış diye tetkik ve tahkik etme ihtiyacı duymuyor musun? Eğer bunları yapmıyorsan ve hala ben bir insanım diyebiliyorsan, gerçekten bravo sana bebeğim! Hakikaten hiç düşünüyor musun? Din devletten ayrı, devlet dinden bağımsız olabilir mi? Birey dinsiz, din bireysiz var olabilir mi? Yık tabularını, parçala kalıplarını, hastır çek klişelerine, sor be mübarek. Ne kaybedersin ki? Vallahi, billahi, tallahi sonsuz şey kazanırsın. Tüm gövden bir anda hafifler, kuş gibi özgür olursun. Benzerlerinin kölesi olmaktan kurtulursun. Aklın, kalbin, ruhun, vicdanın, gövden temizlenir, lüzumsuz yüklerinden arınır. Hayır, belki de, sana da, bana da, bize de ve hepimize de, hülasa; topyekünüzüme dost gözüken sinsi düşmanlar kazanıyorlar bu durumlardan. Kavramlarla bizi birbirimize düşman ediyorlar ve bizim aramızda ki düşmanlık neticesinde bizim kuvvetimiz, birliğimiz, kardeşliğimiz bozuluyor ve buradan da onlar nemalanıyorlar. Bu oyuna nasıl geliyoruz anlamıyorum. Gerçi anlaşılmayacak hiçbir şey yok haddizatında. Münhasıran bizim alıklığımızın neticesidir zevahirde ki malum durum. Geçelim! Hiç aklın alıyor mu? Hiç mantığına uygun düşüyor mu? Devlet dinden bağımsız, din devletten ayrı olabilir mi? İnsan dinden ari, din insandan kopuk düşünülebilir mi? Bu kadar mı alıksın be bebeğim?! Burada ki derin ve ince tezgâhı ihsas edemeyecek kadar mı durdu, dondu aklın? Zihnin o kadar lüzumsuz verilerle yüklenmiş ki, zihnini öyle talan etmişler ki, bir türlü kendine gelip, silkinip, ayağa kalkıp, kafana vuramıyor ve zihnini boşaltmayı becerip, yeniden doldurmayı, yeniden düşünmeye başlamayı başaramıyorsun. Hiç, din ve devlet işleri birbirinden ayrı olabilir mi? Zaten ayrılmaya çalışıldığı için bunca belalar yağmur gibi yağmadı mı? Tüm değerlerimizi, ansızın esen fırtına sürükleyip götürmedi mi?
Düşün ve söyle lütfen, nedir din dediğimiz şey? Bir nevi nasihattir. Güzel sözle öğüttür yani. Güzel ahlaktan başka nedir din? İslam, güzel ahlakın kemale ermesi için gönderilmedi mi? Ahlak kötü bir şey midir? İnsanların başına ne geliyorsa, ahlaksızlıktan gelmiyor mu? Ahlaklı insanı hangimiz sevmez? Ahlaksız insanı hangimiz sever? Ki, şikâyetimiz insanların ahlaksız olmasına değil midir? Şimdi söyle bana; devleti ahlaktan arındırabilir misin? Ahlaksız devlet olur mu? Ya da insanın ahlaksızı nasıl bir şeydir? Devlet deyince mücerret bir şeymiş gibi algılanıyor ama devlet, kurumlarıyla müşahhaslaşır. Yani devlet dediğimiz zaman aklımza parçalar gelmeli. Ki, belki de büyük resim düzleminde parçaların önemsendiği ve direkt algılandığı yegâne büyük resim devlet dediğimiz olgudur. Yani parçaların anlamının daha önde olduğu büyük resimdir devlet. Devlet, toplumda ahlakı egemen kılmak için en büyük öncü değil midir ya da böyle olmazı iktiza etmez mi? Nesillerin katliamını engelleyecek olan mekanizma devlet mekanizmasından başka ne olabilir? Nesillerin katledilmesi, bir yerde onların ahlaksızlık bataklığına saplanması değil midir? Çok sığ, dar, basit, alelade bakıyoruz ve düşünüyoruz. Eee, şimdi gelinde devletin din ile bağını koparın sıkıysa. Akıl be akıl! Allah adalet der, Önder adalet der. İslam, adaletin ikamesi için vardır. Adalet kötü bir şey midir? Hepimiz bu dünyada adalet arayıp, adalet namına kavga vermiyor muyuz? Adaletli insanı kim sevmez? Adaletsiz insanı kim sever? Hepimiz adaletsizlikten şekva etmiyor muyuz? İnsanlığın başına musallat olan nice belaların kökünde, adaletsizlik yok mudur? Devlet, adaletin ikamesi için en birincil sorumlu değil midir? Hepimiz bazen devletin yaptığı adaletsizliklerden şikâyet etmez miyiz? Devletin adaletle merbutiyeti yoksa, niçin böyle bir tavır sergileriz? Devletin, adaletle bir merbutiyeti varsa, olması gerekiyorsa, niçin devleti dinden, dini devletten koparamaya yelteniyoruz? Çünkü adalet, dinin özüdür ama o adaleti ikame edecek olan da devlettir. Harbiden çok alığız çok, bebeğim! Biz, dini, kalıp olarak, kuru bir şekilde ve mücerret bir olgu olarak algılıyor, anlıyoruz, böyle olunca da saplanıp kalıyoruz bataklıkta. Oysa din, tüm güzel ve iyi şeylerin toplamıdır. Yani, eylem düzeyinde müşahhaslık kesbeden şeyleri münderiç olan ama mücerret bir olguymuş gibi algılanan şeydir. Hadi şimdi, din ile devletin merbutiyetini imha edin de göreyim sıkıysa. Akıl be bebeğim akıl!
İslam dini sözkonusu olunca neyi algılıyor, anlıyor, kavrıyor isek, işte İslam dini tam da odur. Bir olguya, mevhuma anlam ekleyen şey, onun muhtevasıdır, özüdür, sözüdür. Muhtevadan yoksun olan, anlamdan da yoksundur. Peki din deyince aklımıza ne gelmektedir? Erdem, edep, hayâ, sahavet, paylaşmak, iyilikte ve hayırda yarışmak, sorumluluk, haysiyetli olmak, iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek, dürüst olmak, güvenilmek, emanete riayet etmek, ahlaklı ve adaletli olmak gelir elbette ki? Aksini düşünmek kabil mi? Kabildir deniyorsa hüccetimiz nedir? Şimdi dürüstçe söylemek iktiza ederse, devleti, bu ulvi değerlerden tefrik etmek kabil-i mümkün müdür? Bu değerlerden arınmış bir devlet nasıl bir devlettir? Devlet bu değerlerden soyutlayabilir mi kendisini? Ya da böyle bir devleti tahayyül ve tasavvur etmenin imkânı var mıdır? Tüm bu ulvi değerleri tazammum ve münderiç olan nedir? Din değil midir? Hadi dini, devletten koparın, ayırın, bağımsızlaştırın da görelim? Ya da böyle bir şeye yeltenecek kadar alık ve bön olabilir misiniz? Zihnimizi nasıl da, bulanıklaştırmışlar, körleştirmişler ve kirletmişler değil mi? Ha, bu meyanda şunu da söyleyebiliriz; din devleti diye bir şeyde olmaz. Ama adaletli, ahlaklı, hürriyetçi, erdemli devlet olur. Ki, böyle bir devlette zaten İslam’la boyanmış, renklenmiş, tatlanmış, kokulanmış ve şekillenmiş bir devlettir. Böyle bir devlete, İslam Devleti demeye de lüzum yoktur. Bu devlet insani bir devlettir, binaenaleyh İslami bir devlettir. Dini devletten, devleti dinden ayıramazsınız. Devlet ve din ilişkisi, din ve insan ilişkisi gibidir. Burada devletin yerine bireyi koyunuz, değişen hiçbir şey olmayacaktır. Hülasa, laik olamazsınız. Laik olmak demek, mukaddes olan her şeyden arınmak demektir. Yani ne demektir? Anladınız sizler onu! Devletin ve insanın, dinden arındırılması demektir. İşinize geliyorsa buyurun. Ama sonra da, koktuk, çürüdük, çöktük diye ağlamayın. Laiklik, bu milletin var oluşunu sağlamaz ama yok oluş sürecini hızlandırır ki, hızlandırmıştır hatta handiyse bu milleti yok etmiştir. Yüreğiniz yetiyorsa aksini iddia ediniz. Bana da kızmayınız. Zihnilerinizi harici kontrollerden ve derin işgalden kurtarınız, göreceksiniz aynı düzlemde buluşacağız inşaAllah. Zira hakikat birdir. Tabi hakikati kabul etmeye yüreğimiz ve beynimiz varsa! Kavramlarla sömürülen, ezilen ve aldatılan, uyutulan bir milletiz maalesef.
VATAN-AHLAK-ADALET
Topraklarınızı işgal edenlerle Allah yolunda cihad ediniz: İşte size VATAN.
Yer ve gök adalet üzerinde kaimdir ve Allah adil olanları sever: İşte size ADALET.
Ben güzel ahlakı ikmal etmek için geldim ve Allah'ın ahlakı ile ahlaklanınız: İşte size AHLAK.
Vatanını korumak istiyorsan adres bellidir.
Adaleti ikame etmek istiyorsan adres bellidir.
Ahlak kanunlarını tahkim etmek istiyorsan adres bellidir.
Neyi aradığınızı bilmezseniz, Nasıl bulacağınızı asla bilemezsiniz.
Allah'a, Önder'e, Kur'an'a yemin olsun ki, İSLAM'dan başka hiçbir adrese giderek bunları bulamaz ve bunların varlıklarını garantiye alamazsınız.
Peki, sen neyi arıyorsun ey insan?
Dürüst değilsin ey insan!
Dürüst ol ey insan!
ADAM OLMAK
Adam değilsin, neye yararsın? Adamsan, yaramayacağın ne var? Adam değilsen, kimliğin ve düşüncen ne olursa olsun neyi ifade eder? Adamsan, kimliğin ve düşüncen ne olursa olsun yine neyi ifade eder? Bir şey olmadan önce Adam ol bebeğim!
DUA
Hayat ürpertiyor. Bunu korkunç derecede hissediyorsunuz. Allah'ım! Sen, bizleri, çocuklarımızı, gençlerimizi, ailelerimizi, yuvalarımızı, kötülerden ve kötülerin şerrinden yana emin eyle, sıyanetine al. Sen, hayatın damarlarına kötülük zerk edenleri ıslah eyle, onlara fırsat verme. İyilik zerk edenlerin de yollarını aç. Amin. Amin. Amin.
SEVİYE-DÜZEY
Seviye, düzey ifade edilmez, izhar edilir. Ya nezaketli olacaksın hitaplarında ve davranışlarında ya da tam kalbinden vuracak hitapların ve davranışların seni.
MEZAR
Mezarlara gidin. Orada, kara toprağın altında, ne mütekebbir zalimlerin ne mustazaf mazlumların yattığını görün. Neyiz dememeyi, ne olacağız demeyi öğrenin. İnsanoğlunda zerre beyin olaydı bunu yapardı. Çünkü oradan kaçış yok, oraya gidiş mutlak. Burası fani, orası baki. İster kabul edin, ister kabul etmeyin. Neyiz deyip durarak yaşarsanız, bir gün ne olacağınızı, olduğunuzu muhakkak öğrenecekseniz.