SİSTEM

İsmail Hakkı CENGİZ - 16.10.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

 

Küçük beyinler kişileri, orta beyinler olayları, büyük beyinler sistemleri konuşurmuş.

Büyük beyinler olarak, daima sistemleri konuşmamız lâzım. Fakat sistemi kuran, uygulayan, bazen de onunla özdeşleşen “kişiler” olduğu için; sistemi konuşurken de insanlara ve olaylara mecburen girersiniz.

Sistemin kurulması, kurulu bir sistemin uygulanması ve çağa uydurulması açısından kişiler son derece önemlidir.

Sistem aslında bir anlayışın ürünüdür. Dolayısıyla sistemi konuşmak aynı zamanda bir anlayışı, diğer bir deyimle “zihniyet”i konuşmak demektir.

Öte yandan; sistemi kuran zihniyettir fakat sistem oturduktan sonra, zihniyetleri kurmaya veya şekillendirmeye başlar.

Sistemin içinde doğan veya sisteme yeni katılan kişi, zaman içinde sisteme hâkim olan anlayışı benimser. Sonuçta sistemin bir parçası olur.

Çoğunlukla, ömür boyu o “anlayış”la yaşar, hiç sorgulamadan çarkın bir dişlisi oluruz.

*                        *                      *

Devlet gibi dev bir organizasyon da elbette bir sistemler bütünüdür.

Bütün sistemi yapan, ona hâkim olan bir temel anlayış vardır.

Nedir o temel anlayış?

“Devlet kutsaldır!”

Böyle bir anlayışı benimsediğiniz zaman; devletle özdeşleştirdiğiniz kişileri de kutsallaştırmış oluyorsunuz.

Ve bu kutsal kişilerin her hamlelerinin şuurlu, bütün icraatlarının doğru, onların asla suç işlemez, hata yapmaz, asla sorgulanmaz insanlar olduğunu da kabul etmiş olursunuz. Yaptıkları her şeyin bir hikmeti olduğuna inanırsınız.

Böyle bir anlayışa sahip olduğunuz zaman, devlet karşısında ferdin bir öneminin olmadığını kabul etmiş olursunuz.

Böyle bir anlayışın hâkim olduğu sistemde insan hayatının hiçbir değeri yoktur. Devletin kutsallığı uğruna insanlar feda edilebilir. Bunun sayısına bakılmaz, hesap da sorulmaz.

Böyle bir sistemde hayatınızın değeri, devlete yakın veya uzak olmakla da pek fark etmez. İşkence sonucu ölen yüzlerce kişi de, terörist saldırılar sonucu şehit olan yüzlerce kişi için de soruşturmaya gerek görülmez.

Mühim olan, “Kutsal Devlet” yaşasın!

*                        *                      *

Tabii kutsal devletin yaşayabilmesi için ona hizmet edenlerin de sonuna kadar korunup kollanması gerek!

Yanlış anlaşılmasın; görevlinin hayatının korunması, hatta insanca bir yaşam için ekonomik ve sosyal olarak korunmasından bahsetmiyoruz.

Devletin, memurunu kanunlara karşı korumaktan söz ediyoruz. Hani, ne yaparsa yapsın, suç işlemez mantığından hareketle korunmasından söz ediyoruz.

Meselâ; zabıta, esnafı komaya mı soktu? Burada aslında saldıran esnaftır. Zabıta onun elindeki sopayı alarak kendini korumuş, bu arada esnaf da komaya girivermiştir.

Meselâ; gözaltında bir kişi sakatlanmış mı? Orada aslında “suçlu” direnmiştir. Polis de onu sakinleştireyim derken kişi sakatlanıvermiştir.

Meselâ; bir devlet dairesinde rüşvet hadisesi mi var? Hayır, orada aslında Bakanın tabiriyle ufak tefek bahşiş söz konusudur, abartmamak lâzım!

*                        *                      *

Devlet memuru üniformalıysa, özellikle korunur.

Bu konuda yüzlerce örnek mevcuttur da, çok güncel, çok çarpıcı bir örnek var önümüzde!

Cezaevinde işkence gördüğü için önce komaya giren ve sonra da ölen Engin Ceber’e işkence etmekle suçlananlardan birinin hikâyesine bakın!

Bakın, kimler, nasıl korunuyor?

“Cezaevinde İnfaz Koruma Baş Memuru olan Cuma K., cezaevine 3 tabanca ve esrar sokarak Nuri ve Vedat Ergin’e yardım ve yataklık ettiği suçundan hüküm giydi ve 2.5 ay hapiste kaldı. Tutukluluğunu daha önce gardiyanı olduğu Uşak Cezaevi’nde geçiren Cuma K. tahliye olduktan sonra göreve iade edildi, önce Ardahan, ardından da Metris Cezaevi’nde görev yaptı.” (Vatan, 15.10.2008)

*                        *                      *

Bu kadar kemikleşmiş bir “kutsal devlet” zihniyeti bütün ülke iklimine hâkimken, bir Adalet Bakanı’nın çıkıp da, işkenceden ölen vatandaşın ailesinden özür dilemesi tarihî bir hadisedir.

Hele, aynı bakanın “bakıyoruz, inceliyoruz, müfettiş görevlendirdik” gibi oyalamalara girmeden 19 memuru, görevlerinden geçici olarak uzaklaştırması da, hiç beklenmeyen, takdire şayan bir davranıştır.

Bakan, Mehmet Ali Şahin’i bu hassasiyetinden dolayı yürekten tebrik ediyoruz.

Bu hadisenin devlet yönetimi anlayışına bir çağdaşlık getirmesini diliyoruz.

Şahin’in hassasiyetinin tepedeki diğer üst düzey yöneticilere de örnek olmasını temenni ediyoruz.

Darısı, bilhassa, İçişleri Bakanının başına, diyoruz.

*                            *                 *

 

Üstatlardan

 

Sistem, aslında biziz.

                                     Art Seidenbaum

*                            *                 *

 

BEDEN YALITIMI

 

İnsan bir binadır, et, kemik ve kandan,

Eğitim kolonlar, öğretim kirişler…

Maneviyat ile yalıtım yapmazsak,

Ocağa kar yağar, yüreğe kir işler.

 

                     Ekrem Şama

 

 

Önceki Yazılar

Tarih: 16.10.2008 Okunma: 839

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

elebk

18.09.2008 - 16:15

Kesinlikle. Valla ben bana bir başbakanlığını görmedim. Elinize sağlık

elebk

18.09.2008 - 16:15

Kesinlikle. Valla ben bana bir başbakanlığını görmedim. Elinize sağlık