Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Dünyada, bilhassa Afrika’da açlık o kadar korkunç boyutlarda ki…
İçler acısı, yürekler yarası…
AÇLIK, açlığın acısını iyi-kötü bilecek, bizim gibi “az gelişmiş”, aynı zamanda, açın halinden anlayabilmek için yılın bir ayını oruçlu geçiren Müslüman ülkelerin dikkatini fazla çekmiyor… AÇLIK, büyük ölçüde Müslüman toplulukların problemi olduğu halde çekmiyor.
Açlıkla, daha ziyade “gelişmiş”, “tüketim toplumu” seviyesine ulaşmış ülkeler ve onların aydınları ilgileniyor.
21 Nisan 2016 tarihli İngiliz The Guardian gazetesinde, “Bu bir felaket… Afrika’daki yıkıcı kuraklığın yükünü çocuklar çekiyor” başlığı altında geniş kapsamlı bir haber-analiz vardı.(1)
Haber, “Karpuz çorbası ve yapraklarla yemek yapmak Malavi ve Zimbabwe’deki aileleri zorluyor” diye başlıyor.
Yaprak dediği, “domates yaprakları”!
Neden domates yaprağı?
Çünkü son bir yıl içinde sadece o yetiştirilebilmiş.
Ellerindeki malzeme; kurutulmuş fasulye, domates yaprağı ve karpuz. O da çok az.
83 yaşındaki bir nineyle konuşuyorlar. Nine, 18 yaşındaki torununun başarılı bir öğrenci olduğunu ancak gerek fakirlik, gerekse beslenme yetersizliği yüzünden okuldan ayrılmak zorunda kalacağını söylüyor. Çünkü torun, ailesine yiyecek bulmaya çalışacak. Ayrıca, nine, yemekler için “pişirme yağı”nın da olmadığını söylüyor.
Bir okulun başöğretmeni, çocuklara yemek ve su veremediklerini, aç öğrencilere “öğretmenin zor” olduğunu, çocukların çoğu zaman musluklara, susuz olduklarından değil açlıktan koştuklarını, söylüyor. Öğrencilerin okuldan ayrılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını, futbol takımının en iyi dört oyuncusunun okulu bıraktıklarını anlatıyor.
Gazete, başöğretmenin, “çocuklar günde bir kere yemek yiyebilirlerse şanslılar” dediğini, “gayri resmî kantin olarak bir marul ağacını” gösterdiğini yazıyor.
x x x
Açlık deyip geçmek ne kadar kolaymış!
“Dünyada açlık var” deyip çeşitli rakamlar vermek, hatta açlıktan günde 40 bin kişi ölüyor diye yazmak ne kadar kolaymış!
Fakat şu yukarıdaki ayrıntıları okumak ve yazmak korkunç! İnsanın içi eziliyor, yüreği burkuluyor, iştahı kesiliyor. İnsan bir suçluluk, hatta yiyip-içtiği için utanç hissediyor.
Bunları, kimsenin iştahı kesilsin, suçluluk duysun diye yazmıyoruz. Ama hiç olmazsa, israfı durdurabiliriz.
Dünya nüfusunun ve gayri safi hâsılasının yaklaşık yüzde 1’ini oluşturan ülkemizdeki ekmek israfı, evet, sadece ekmek israfı, günde 6 milyon.(2) Bu sadece ekmek, “yağ”ı-tuzu, diğer gıda maddelerini, gıda dışı israfı ve dünyanın geriye kalan %99’unun israfını hesap edin artık.
x x x
Avrupa’ya göç etmeyip de ne yapsınlar?
Düşünün bula bula, sadece domates yaprağı bulacaksınız ve onunla karnınızı doyurmaya çalışacaksınız.
Buna ne kadar dayanabilirsiniz?
Yaprakla, karpuz çorbasıyla yaşamaya çalışmanın ölümden farkı var mı?
Bu insanlara, bırakın yiyip-içtiğimizi, israf ettiğimiz, çöpe attığımız ekmekler bile ziyafet sofrası gibi gözükmez mi? O çöpteki ekmeğe bile razı olmazlar mı? Açlıktan bunalan bu insanlar, “Avrupa’ya veya Türkiye’ye giderim, hiçbir şey bulamazsam çöpteki ekmeği yerim, buradaki kurutulmuş domates yaprağından iyidir” diye düşünmezler mi?
Sırf bunun için ölümü göze alıp zorlu deniz yolculuklarına çıkmazlar mı?
Bu insanlar o kuraklıktan, o açlıktan kaçmasınlar da ne yapsınlar?
Yerkürenin kuzeyi tokluktan patlayanlar, güneyi açlıktan kırılanlarla doluyken göçü durdurmanın imkânı var mı?
x x x
En önemli sebep küresel iklim değişikliği
Elbette açlık, kuraklık o bölgelerin coğrafî sorunu… Fakat sorunun felaket boyutlarına gelmesinin sebebi, “küresel iklim değişikliği”… Bir yandan sıcaklık artar, yağışlar azalırken, öte yandan, düzensiz bastıran yağışların sel olup evleri barkları yıkması, ürünleri heba etmesi…
The Guardian’daki haberde bununla ilgili bölümler de var: Zaten az miktardaki ürünün sellerden zarar gördüğü, evlerin yıkıldığı bildiriliyor.
Aynı gazetenin, aynı günkü başka bir analiz-haberinde, ortalama sıcaklık artışının 1,5 dereceyi bulduğu, 0,5 derecelik bir sıcaklık artışının daha gerçekleşmesi halinde bunun felaket olacağı uyarısı vardı. (3)
“Küresel İklim Değişikliği” sadece şu anda kurak olan bölgelerin derdi değil, Türkiye gibi “normal” ülkeler için de çölleşme tehlikesi anlamını taşıyor. Her fırsatta, yerkürenin en büyük problemi budur diyoruz. Bütün dünya; savaşları, silah üretimini bırakmalı, küresel iklim değişikliğiyle savaşmalı…
Yoksa çocuklarımızı bahane ederek kazandığımız toprakların, arazilerin deste deste paraların hiçbir anlamı kalmayacak. Topraklar çöl, paralar kâğıt parçası haline gelecek. Bunlar yenmez, içilmez. Çöldeki hayat, “hayat” olmaz… Eziyet olur!
--------------------
(1): Hunger, 21.04.2016, http://www.theguardian.com/global-development/2016/apr/21/drought-southern-africa-heavy-toll-students-fainting-malawi-zimbabwe
(2): Çöpe atılan ekmeğin değeri 1,5 milyar lira, Milliyet, 11.02.2013 http://www.milliyet.com.tr/cope-atilan-ekmegin-degeri-1-5-milyar-tl/ekonomi/ekonomidetay/11.02.2013/1667162/default.htm
(3): Climate Change, The Guardian, 21.04.2016, http://www.theguardian.com/environment/2016/apr/21/study-reveals-greater-climate-impacts-of-2c-temperature-rise-heatwaves
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, twitter’dan…