Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İslam âlemi, şampiyonluklarıyla, ilkeleriyle, mücadelesiyle kendisine onur veren bir simge ismi, Boksör Muhammed Ali Clay’ı kaybetti. Çok üzgünüz. Allah rahmet eylesin.
Clay, dünya çapında bir boksörken, başarıdan başarıya koştuğu bir sırada, 22 yaşında Müslüman oluyor ve Muhammed Ali adını alıyor. Bu değişiklik sonucu çok sevdiği boksa 3 yıl ara vermek zorunda kalıyor.
Ardından, “Vietnamlılar bana bir kötülük yapmadı ki gidip onlarla savaşayım” diyerek savaşa gitmeyi reddettiği için lisansı ve pasaportu elinden alınıp, 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hem bokstan uzaklaştı hem de maddî sıkıntılar yaşadı. Bunlarla mücadele edip tekrar dünya şampiyonu olmasını bildi.
Onunla aynı kuşaktan olan ve vaktiyle kendisi de Vietnam savaşına karşı çıkan eski ABD başkanı Bill Clinton, Muhammed Ali’yi şöyle anlatıyor: “Vietnam savaşına karşı çıktı ve bunun sonuçlarına katlandı. O bir dünya vatandaşıydı fakat Amerikalı olmayı da hiçbir zaman ihmal etmedi. Dünyanın her yerindeki insanlara ilham kaynağı oldu.” (Euronews,05.06.16)
Onun dünya vatandaşlığını gösteren bir olaya, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında da şahit olduk. Başında New York İtfaiye Müdürlüğü şapkasıyla saldırı noktasına giderek Amerikan halkıyla dayanışmasını göstermiş ve şunları söylemişti: “Beni asıl inciten İslam ve Müslüman adının bulaştırılması olmuştur. İslam, katil dini değildir. İslam, barış demektir. Evde öylece oturup, insanların sorunun kaynağı olarak Müslümanları yaftalamalarına seyirci kalamzdım.” (Vikipedia)
Dünya vatandaşlığı böyle bişey… Kötü mü?
Açık Öğretim Fakültesi’nin Uluslararası Politika kitabı “Dünya vatandaşlığı”nı şöyle tanımlıyor: “Bireyin ırk, cinsiyet, dil, din, mezhep ve milliyet gibi herhangi bir ayrıma tabi tutmadan bütün insanlara ve yaşadaığı gezegene karşı sorumluluk taşımasıdır.”
Tanımdaki en dikkat çekici nokta, “sorumluluk” kavramıdır. Dünya vatandaşlığı söylemdem öte bir kimliktir. İnsanoğluna ve yerküreye karşı sorumluluk duyabilmektir. Bizim için, Türk ve Müslüman kimliğimizi ihmal etmeden, aynı zamanda bütün dünya insanı ve sorunlarına karşı duyarlı olabilmektir.
Bugün, Ramazanın ilk günü ve ilk oruç tutuldu. Dünya vatandaşlığı, böyle özel bir günde, dünyanın her yerindeki Müslümanlarla özdeşleşir, onlarla kendimizi omuz omuza hissederken; Müslüman olsun olmasın, Afrika’daki, Güney Asya’daki açların halini anlayabilmetir. “Karpuz çorbası ve domates yaprakları”yla yıllarını geçrirmek zorunda kalan, ekmeğe ve temiz suya ulaşamayan, bir ay değil 12 ay mecburî “oruç” tutan yüz milyonlarca insana karşı sorumlu olduğumuzu hissedebilmektir. Onlar için neler yapabiliriz diye düşünmektir. Hiçbir şey yapamıyorsak İSRAF etmemek, tıkabasa YEMEMEK azmini göstermektir.
Tasarruflarımızın bişekilde ihtiyaç sahiplerine ulaşacağına inanmaktır.
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, twitter.com'dan...