AÇIKÇA HAYKIRIYORUM- AHLAKİLİK...

Özgür DENİZ - 07.09.2016

AÇIKÇA HAYKIRIYORUM

 

Kim ne anlarsa anlasın, kim ne derse desin, kim nasıl bakarsa baksın, açıkça söyleyeceğim. Kendimi övecek kadar edepsiz değilim. Ki öyle bir yönüm de yok zaten. Kibre bulaşacak kadar Allah düşmanı olamam. Ama şu bir gerçek ki, eğer ki bir şeyden şekva ediyorsanız, eğer ki bir düzelme olmalı diyorsanız, eğer ki bu vatanın evlatlarını düşünüyorsanız, eğer ki bu topraklarda hainlerin hiç bitmediğini ve ilanihaye bitmeyeceğini biliyorsanız, eğer ki kadim ve kök değerlerin yaşatılması derdini taşıyorsanız, eğer ki soran ve sorgulayan bir nesil istiyoruz düşüncesindeyseniz, eğer ki çalışan, üreten namuslu insanlarımız olmalı sözünde tutarlı iseniz, samimi, dürüst, içtenlikli, erdemli, edepli, sözü özü bir olmalısınız. Bir sorundan bahsedip durmazsınız, o sorunun çözümü yolunda adımlar atarsınız. Nutuk çekmezsiniz eylem yaparsınız. Aradığınız insanlar varsa o insanların önüne set çekmezsiniz, aradığınız insanlar yoksa arayıp bulmak için çaba sarf edersiniz. Burada senlik benlik olmaz, bencillik olmaz, haset olmaz, kıskançlık olmaz, megalomani olmaz ve olmamalı da zaten. Burada vatan düşünülür, millet düşünülür, devlet düşünülür, ülke düşünülür, ümmet düşünülür, insanlık düşünülür, nesil düşünülür. Artık samimiyet temelinde yaşamak zorundayız. Eylemlerimiz bu eksende olmak zorunda. Teorimiz pratiğe dönüştürülmeli. Pratiksiz teori ne halta yarar? İtibarımız, samimiyetimizden doğmalı. Samimiyet gösterişsizdir. Samimiyet gürültüsüzdür. Samimiyet incedir. Samimiyet masumdur. Samimiyet sadece ihsas edilir. Samimiyet göze sokulmaz.

 

Şimdi gelelim sadede; kimsenin yerinde gözüm olmaz. Ki minnette etmiyorum. Şerefimle, namusumla bir talepte bulunuyorum. Münhasıran ülkem, insanlarım ve insanlık adına. Bilakis böyle bir şeyi haysiyetsizlik olarak telakki ederim. Ama münhal bir yer olduğu takdirde de talip olurum. Herhangi bir dünyalık sevdam olduğu için değil. Hayatımda hiçbir zaman dünya için yaşamadım. Ömrümün her saniyesinde, din, devlet, vatan, millet, ümmet, insanlık dedim. Gerisi angaryaydı benim için. Çünkü insanlık mutlu değilse ben mutlu olamazdım. Ülkem bağımsız değilse ben bağımsız olamazdım. Ümmetim kan kusuyorsa ben şerbet içemezdim. Tek bir şahıs için, tek bir yapı için, nefsi arzularım için, dünyalık menfaatlerim için var olmadım hiçbir dem. Her zaman insan olmaya ve insanlık için var olmaya gayret ettim. Angaje olduğum hiçbir yapı yoktur. Olabildiğince nesnelim. Önyargım olmadı hiçbir zaman. Tetkike, tahkike, tahlile, senkronize ve analitik düşünceye önem veririm. Akıl her zaman başvuracağım ilk kaynaktır. Çünkü okuyacağım, anlayacağım, kavrayacağım bir olguyu, olayı ilk olarak aklım sayesinde değerlendirmek zorundayım. Elbette kalbime de vururum yeri geldiği zaman. Çünkü aklım ile kalbim her zaman bir hareket eder.

 

Öyleyse, bu kutsal toprakların bir evladı olarak, bu topraklar üzerinde müesses olan bilim mabetlerinde, üniversitelerde, bir eğitici-öğretici olmak isterim. Bu milletin evlatlarını elimden geldiği kadarıyla en üst seviye de yetiştirmek isterim. Onlar için ömrümü feda edebilirim. Ki zaten haddizatında ömrüm onlara feda edilmişti. Tabi bir kalemde değil öyle. Hangi alanda alınacaksam, o alanla ilgili kapsamlı, çaplı, derinlikli tetkik, tahlil, tahkik barındıran, nesnel bir tez yazmam istenilebilir ve bu tezin sunumunu yapmam istenilebilir. Elbette talip oluyorsam, gerekeni de yapacağıma inanıyorumdur. Zira her şeyin bedeli vardır. Ne bedelsiz ne de ıstırapsız hayat kabil değildir.

 

Buyurun! Samimiyetim itibarımdır, samimiyetimiz itibarımız olmalıdır.

 

AHLÂKİLİK

 

Hayatım boyunca ifade etmişimdir ve hayat tarzım olmuştur. Detaylara dikkat kesilirim. Tabi burada mevzubahis olan ahlakiliktir. Binaenaleyh, ahlakilik bağlamında değerlendirme yapmak derdindeyim. Çünkü ahlakilik olgusunun olaylaşmasında yani ahlakın yaşama dönüştürülmesinde ya da aktarımında ince detaylar ciddi öneme haizdirler. Zira kabalama, kalıp ve genel bakılınca, ciddi ahlaki sorun teşkil eden bir durumu çok normal görebiliyoruz. Nihayet ahlaksız birini ahlaklı olarak değerlendiriyoruz. Bizim toplumumuzda şöyle yanlış bir davranış şekli var; bir kişi hakkında herhangi bir sebebe mebni olarak bilgiye ulaşmak istiyoruz.

 

Şimdi dikkat! İşte böyle bir durumda, hakkında bilgiye ulaşmak istediğimiz kişiyle ilgili bilgiyi, gidiyoruz, kifayetsiz bir muhteristen ya da müfteriden veyahut toplum içerisinde ki yanlış algılamadan tevlit eden abuk sabuk laflamalardan elde ediyoruz. Bu yöntemlerle sahip olduğumuz bilgiler ekseninde hareket ediyoruz ve tanıyacağımız kişiyi yanlış tanıyoruz ve icabında onun hakkını bile gasp edebiliyoruz. Şimdi, menfaatlerine, hırslarına, arzularına göre hareket eden bir toplumda bu yöntem sonsuz yanlıştır, ahlaki değildir. Hatta normal standartlarda bile yanlıştır, gayr-i ahlakidir. Peki, böyle bir toplumda yani nefsini baz alarak yaşayan bir toplumda biraz önce ki bahsettiğimiz düzlemde yani başkalarını başkaları tarafından tanıyarak hareket etmek tasvibi mümkün bir şey midir? Asla ve kata tensip edilecek bir şey değildir.

 

Burada şöyle bir büyük hata da tezahür ediyor; böyle bir yöntem denediğiniz zaman, varoluşu kitap olmuş, hayatını ilme adamış, her anında fikirle kavga vermiş, bir davaya adanmış bir insanı, gidiyorsunuz daha bir cümle kurmayacak kadar kifayetsiz olan, hayatında eline kitap almamış olan, bitevi menfaatlerinin peşinden koşmuş olan ve fikirle hiçbir merbutiyeti bulunmayan kişilerle tanıyorsunuz. Allah, Önder, Kur’an, Vatan aşkına burada ahlakilik var mıdır? Bu yöntem haysiyetli, hassasiyetli, hissiyatlı bir yöntem midir? Bu yöntemle hareket etmek kul hakkına girmek değil midir? İnsani ve İslami bağlamda baktığımızda tasvibi ve tensibi kabil midir böyle bir şeyin? Lütfen böyle bir şey yapmayalım. Böyle bir yönteme tevessül ve tenezzül etmeyelim. Kalbimizin sesini dinleyelim. Aklımızın direktiflerini dinleyelim. Ki böyle bir şey yani ilim sahibini, menfaatinin peşinde koşan kifayetsiz bir muhterise danışmak, ilim sahibine çok ağır hakarettir ve ihanettir. İlmin değerini, ilim sahibinin değerini düşürmektir. Bari yapacaksanız, yine bir ilim sahibine danışınız. Ama bizatihi kendisine danışmanız en ahlaki olanıdır.

 

Misal; bendenizi soracak olan, bizatihi bendenize sorsun derim. Her şeyi ayan beyan müzakere edebilirim. Hakkımda sorulan her şeye namusluca cevap verebilirim. Zira şeffafım. Dobrayım. Yeter ki müzakere edeceğimiz insan hakikaten algısı, anlaması, kavraması yüksek biri olsun. Aynı düzeydekiler birbirlerini çok iyi anlayabilirler. Ama aynı düzeyde olunmazsa illa ki sorun çıkar. Bugün ömrü kitapla geçmiş biriyle, hayatında eline kitap almamış biri bir olur mu lütfen? Şimdi bendeniz kalkıp Ali Şeriati ile kendimi bir tutabilir miyim? Nurettin Topçu ile kendimi bir tutabilir miyim? Bu kabil midir? Hatta ahlaki midir? Değildir ve olamaz. Beni kendiniz tanıyın. Kimseye sormayın. Alık ve bön tiplerin laflarıyla değerlendirilecek biri değilim ve bu ahlaksızlıktır. Allah aşkına niçin Müslümanız? Nasıl Müslüman olmalıyız? Kur’an niçin var? Önder niye geldi? Hayatım düşünmekle geçti. Her anımı en sadık dostlarım olan kitaplarımla geçirdim. Varoluşum fikir kavgalarıma merbuttur. Düşüncenin namusuna sadık kaldım mütemadiyen. Düşünceyle savaştım bir ömür. Her türlü kaliteli müziği dinlerim. Her türlü kaliteli kitabı okurum. Her düşünceden kaliteli insanla oturur konuşurum. Kimseye bağlı olamam, bağlanamam. Bağımsızlığı şeref bilirim. Allah, Önder, Kur'an dışında her şeyi sorgularım, tartışırım. Vatana ihaneti ve kahpeliği affetmem.

 

Lütfen ahlaklı olalım ve tabi adil! Ve haysiyet, asalet, necabet, ahlak abidesi üstadın söylemiş olduğu aşağıda ki sözü doğrulamayalım!

 

‘’Kur'an harikası olan ilahi ahlâk, İslam dünyasında çoktan gömülmüştür.’’ Nurettin Topçu

 

 

Tarih: 07.09.2016 Okunma: 780

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?