Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Alaettin Hacımüezzin’in aktardığı bilgiye göre, en fazla obez Amerika’da… Amerika deyince aklıma rahmetli Cengiz Dayım geldi… Sofrada “cola” bulundurur, “Amerikalının bir bildiği var ki bunu içiyor” derdi.
Onun gibi ben de, “Amerikalıların bir bildiği var ki en fazla obez onlarda” diyorum.
Türkiye’de de obez miktarı hatırı sayılır derecede: Nüfusumuzun %29,5’u obez. Nitekim aşağıya alınan haberin başlığı, “Türkiye Obezitede Kara Listede” şeklinde…
“Kara” listede ama obezitenin zararı ne? Ölümcül mü?
Pek öyle gözükmüyor. TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) daha dün yayınlanan araştırmasına göre, ülkemizdeki yaşam süresi, ortalama 78 yıla çıkmış. Bu süre, 35 sene evvel, 57’lerdeydi… Ki o zamanlar çok daha fakir, çok daha az kiloluyduk. Şimdi, neredeyse üçte birimiz obez olduğu halde, ortalama ömür 20 yıl civarında artmış.
Demek ki bu derece yaygın olan obezite yaşam süresine olumsuz bir etki yapmıyor! Yanlış anlaşılmasın, elbette obeziteyi savunmuyorum. Neticede, obezite öldürmüyorsa da sağlığı bozuyor. BİLGİ NOTU’na göre, bu hastalığın tedavisi için harcanan para ve yitik işgücü, GSYH’nın %2’si… Bu, Türkiye için 20 milyar dolara yakın bir harcama demek!
Öte yandan, gerek Türkiye’de, gerekse dünyada sağlıklı gıdaya ulaşamayan milyonlarca, milyarlarca insan var. Obeziteyi biraz geriletip o aç insanlara gıda ulaştırmayı denemek lâzım.
Alaettin Bey’in verdiği bilgiler çok kıymetli. Paylaşıyorum, önerilerine katılıyorum:
Dünyada yaklaşık 2.1 milyar insan obez (Çok şişman). Türkiye’nin de obezitenin ciddi sağlık ve ekonomi sorunu olduğu ülkelerin başında yer alması dikkat çekti. Obezlerin nüfusa oranı: ABD’de %33.7 ; Türkiye’de % 29.5 ; Mısır’da %28.9 ; İngiltere’de %28.1 ; Çek.Cum.’de % 26.8 ; İran’da %26.1… Listedeki sonlar: İtalya’da %21 ; Almanya’da %20.1 ; Hollanda’da %19.8. Hastalığın tedavisine yapılan harcamalar ile işgücü kaybının toplamı; gelişmiş ülke ekonomilerinde Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın %2‘den fazlasına mal oluyor.((11.09.2016 Sözcü.s: 7) (who obezite Rp)
BİZİM İLAVEMİZ: Beslenme- sürdürülebilirlik ilkesini temel çizgi olarak benimsenmesini (süper şirketlerin menfaati yüzünden) engelleyen ABD kendi zengin kesim içinde ve %40’ı negatif gelirli halkının kolay doyma yöntemlerine sevk etmesi kaçınılmaz olarak hem sağlığı hem kiloyu bozuyor. Türkiye’de ise 39 milyon nüfus negatif gelirli.(Credit Suisse'in 2015 Global Weallth Report -Dünya Küresel Servet Raporu.) Sosyal adalet olmadığı müddetçe yoksulların beslenme dramı devam edecektir. Beslenme disiplini ancak bilgiye dayanır. Bilimsel araştırmalara göre leptin hormonu olmayanlarda veya leptini olup da leptin direnci olanlarda doyma duygusu oluşmuyormuş. (Bilim Kazanı .s:53). Kilo sorunumuz olsa da olmasa da Yağlı yiyecek, yetersiz hareket, şekerli içecekten, hormon korumalı gıdalardan , yapay tatlandırıcıdan (kanser riski hem bizde hem dış ülkelerde tıp araştırmasıyla saptanmıştır), yapay tatlandırıcı tatlılardan, fazla ekmek-fazla makarna ve fazla pilav yemekten sakınalım. Pirinç yerine bulguru tercih edelim; et tüketirken, ağırlığının 4 misli sebze tüketilsin derler, tıp bilimcileri. Hazır yiyecek reklamlarına kanmayalım. Uzmanlar, yiyecek konusunda yerel ve mevsimsel yiyeceklerin tercih edilmesini; bunun dışındaki yiyeceklerin evdeki ya da yoldaki evcil hayvanlara tattırılarak kontrolden sonra tüketilmesini, günde 5 km yürünmesini öneriyorlar.
Alaettin Hacımüezzin
İZÇEP (İzmir Çevre Gönüllüleri Platformu)
x x x
Günün çizgisi, tumbnation.com'dan...