Allah: Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmalarını buyuruyor biz
kullarına. Önder: Kendisinin güzel, temiz, ideal ahlakı ikmal etmek için
geldiğini buyuruyor biz ümmetine. Bir filozof olan Jean Jacgues Rousseau: eğer
politikayı ahlaktan farklı olarak değerlendiriyorsanız, ne politikayı ne de
ahlakı anlamamışsınızdır demektir diyor. Bendeniz de belki farklı ve
katılmayacağınız bir yorum olabilir ama diyorum ki: bir insan, bilgili olup
ahlaksız olacağına; ahlaklı olsun ama gerekirse bilgisiz olsun, her ikisi
olursa elbette cevher tezahür eder. Ama
yaşadığım hayatta bizatihi müşahede ettim ki, insanlığa ne zarar gelmişse,
bilgili olan ama ahlaksız olanlardan gelmiştir. Bilgisiz olup ahlaklı
olanlardan bir zarar geldiğine şahit oldum desem yalandır. Geçelim!
Cemaat dediğimiz zaman aklımıza maddi birlik gelmez,
manevi birlik gelir. Maddi birlik tali meseledir burada. Cemaat, bizim dinimize
yabancı olan bir olgu değildir. Bizatihi Önderimizce de tavsiye edilen bir
şeydir. Zira bedenlerden ziyade ruhların konsorsiyumu mühimdir. Çünkü ruhta
birlik olunamamışsa, maddi birliğin hiçbir kıymeti harbiyesi olamaz. Normal
standartlarda bakıldığında, insançocuklarını iyi olana, güzel olana, doğru
olana manipüle edici bir mahiyete haiz olan topluma ait bir mekanizmadır cemaat
ya da böyle olması iktiza eder. Müşahhas olarak olmak zorunda olmasa bile
mücerret olarak zaten bir topluluk olunduğunda orada bir cemaatin tebeyyün
etmesi gayet tabiidir. Nefis tezkiyesine yardımcı olan, olumsuz duyguların
gemlenmesine manevi boyuttan müzahir olan sosyal bir varlık konumundadır.
Uhuvvetin ve sahavetin neşrine tavassut eden ve bu duyguları tahkim eden ama
her hâlükârda bir devlet teşkilatı çatısı altında hareket eden bir
organizmadır. Ki zaferin anahtarı da burada gizlidir biraz da. Madde bir yere
kadar bir arada tutar insanları, ki madde menfaati mündemiçtir ve menfaat
bitince vahdette biter. Hatta ileri boyutta bölücülük özelliği barındırır.
Velakin maneviyat, her zamanda, zeminde, şartta ve koşuldu, eğer sıkı bir nakış
varsa vahdete yönlendiricidir. Hatta vahdetin mukaddemesidir. İnsançocuklarını,
uzak hayallerin, ulvi ülkülerin, büyük hedeflerin, soylu davaların peşinden
sürükleyen şey; bunların dip derinliklerinde saklı olan gizli ve ulvi
manalardır. Bir dava peşinden koşmak, bir ideale adanmak, mananın meziyetidir.
Cemaat demek, bir yerde disiplin demektir. Tabir caizse mana ordusudur. Kuvvet
demektir. Maddi orduların manevi kuvveti mahiyetindedirler. Topluma matuf gönül
hizmeti demektir. Devletin ulaşamadığı alanlara ulaşmada çok büyük vazife
görmektedirler, tabi gerçek cemaat için geçerlidir bu. Cemaat muzaffer olmanın
yoludur. Çünkü bir insan hatta bir millet, iki kanada sahipse uçabilir. Maddi
kanat silahlı kuvvetler olan ordu kuvveti ise, manevi kanat silahsız kuvvet
olan ve ruh birlikteliğinin mücessem hali olan cemaat kuvvetidir. Hatta
cemaatte rahmet vardır denmiştir. Tabi bizim burada bahsettiğimiz hakiki
anlamda ki cemaattir. Yoksa günümüzde ki cemaatler değildirler. Bu bağlamdan
bakılınca, insanlık ailesi bile bir cemaat mahiyetindedir. Hatta bir partiyi,
bir ideolojik fraksiyonu bile cemaat bağlamında değerlendirebiliriz.
Eğer bir cemaatte akıl iptal edilir, taassup ve sekterlik
baş gösterirse iş tamamen değişir. Cemaat-çi-lik sadır olmaya başladığında tüm
ruh kaybolur ve madde egemenliği başlar, ki haddizatında başladığı için öyle
olmuştur zaten. Eğer ki cemaat demek ruh, gönül birliği demekse, orada maddi
çıkar diye bir şey sözkonusu bile olamaz, oluyorsa da o yapı cemaat vasfını
kaybetmiş demektir. Hatta hariçten ve dâhilden tesirlere açık hale gelmiş
demektir. Bir cemaatte, fırsatçılık, çıkarcılık ve kuvvet arzusu nüksederse,
şeffaflık yiterse ve kapalılık baş gösterirse, orada her şey silsile halinde
insicamını kaybetmiş ve o yapı artık topluma muzır hale gelmeye başlamış
demektir. Ki cemaat vasfını da yitirmiş olur böylece. Keza, bir cemaat ruh
birlikteliği demek olduğu kadar aynı zamanda akılların da bu ruh birlikteliğine
ikna olduğunun alametidir. Eğer orada bir önde giden şahıs sessizce varlık
göstermeye başlamışsa ve zamanla kendisini layüsel bir konuma oturtmaya
yelteniyorsa, o yapıyı terk etmekte tereddüt etmeyiniz. Zira layüsel birinin
olduğu yerde akıl tatile gönderilmiş, ruhlar prangaya vurulmuştur. Bu tür
şeyler, bir cemaati, içten içe yiyip bitiren, tüketen kurtçuklardır. Hakeza,
bir cemaat yapılanması, münhasıran kendisini yegâne ehl-i hakikat olarak dikte
etmeye başlamışsa, bu durum orada her şeyin şirazesinden çıktığının en büyük
delaletidir. Bir cemaatte herkes birdir, beraberdir, tarağın dişleri gibi
eşittir. Bu insicam nakzolunduğu zaman, cemaat iflas etmiştir. Bir cemaatin
nev-i şahsına münhasır hakikatleri olamaz. Hakikati kendi telakkisine göre
tahrif ve tahrip edemez. Zira hakikat tektir, parçalanamaz, bölünemez, tüm
insanlığı ihata eder. Böyle bir şey yapmaya başladığında bitişini ilk baştan
onaylamış demektir zaten. Tabi bu durum, o yapının elemanlarının akıllarını ne
kadar kullandıklarıyla alakalı bir durumdur aynı zamanda. Akıllarının tatile
gönderilmesine, ruhlarının prangaya vurulmasına onay vermiş olanlar bu
durumları ihsas etmekten uzaktırlar. Bir cemaatin dünyevi menfaati olamaz ve
böyle bir menfaat çarkı üretipte kendi menfaatini ön plana koyamaz. Çünkü onun
mevcudiyeti, toplumun ruhen terakki etmesidir. Bir cemaat kendine menfaat
üretir, ürettiği menfaati de ön plana koyarsa, ruhların insicamına büyük darbe
vurmuş olur. Bir cemaat kendine mahsus ahlak umdeleri de tayin edemez. Zira
İslam ahlakı varken, buna hiçbir mazeret gösterilemez hatta böyle bir şeyin
tartışması bile yapılamaz. Ki daha ötesi, böyle bir şey tasavvur ve tahayyül
bile edilemez. Çünkü böyle bir şey filhakika şirktir. Binaenaleyh, sonsuz
teennili olmak iktiza ediyor.
SÖZLER:
""Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan,
yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.""
René
Descartes
""Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa kendimi
parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de
kabullenemem.""
Dostoyevski
""Ve sordular: -Neresi daha karanlık bu alemin?
Ve ben cevap verdim: -Sevginin olmadığı her yer.""
Farid
Farjad
""Bu dünya, hassas kalpler için bir
cehennemdir.""
Goethe
""İnsan olarak doğdum, sonra Türk oldum, sonra
Müslüman; en son, ölmeden önce, yine insan olmak için çabalıyorum.""
Dücane
Cündioğlu
""Bilmek hayretle başlar, yani insan hayret
etmedikçe bilemez, bilgisi hayretinin miktar ve keyfiyetine
bağlıdır.""
Dücane
Cündioğlu
""Uygarlığın temelinde "kul hakkı"
(toplumsallık bilinci) yer alır: öteki'ne hürmet.""
Dücane
Cündioğlu
""Tövbe olmadan şahsiyetin inşası mümkün
değildir.""
İsmet
Özel
""Aynı zamanda sana bir şey öğretmeyen her
türlü acı boşuna çekilmiş bir acıdır. Acı çekmenin ne belalı bir iş olduğunu
bildiğin için, bu gerçeği hatırla.""
Cesare
Pavese
""Sana bir şeyi nasıl bilebileceğini öğreteyim
mi? Bildiğin zaman bildiğini anla, bilmediğin zaman bilmediğini
anla.""
Konfüçyüs
""Sınırsız özgürlük, ruh için bir suikasttır.""
Emil
Michel Cioran
""Dünyada kendisi için hiçbir şeyi olmayan bir
insanın bile başkalarına yardım edecek bir şeyi vardır. Hiç olmazsa bir tek
sözü.""
Sabahattin
Ali
""Bugün niçin Farabi'ler, İbn Sina'lar yok?
Çünkü hakikate ve hikmete hürmet yok.""
Dücane
Cündioğlu
""Sofradan en fazla payı alanlar, bize
kanaatkar olmayı öğretiyor. Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel
günlerden bahsediyor.""
Bertolt
Brecht
"İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve
acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar."
Albert
Camus
‘’’’Kendini ait hissetmediğin bir çevrede yaşamak kadar
feci bir şey olamaz.’’’’
Dostoyevski
‘’’’Zihni yetersizlikle ahlaki çürüme at başı gider. Yani
hiç kimse “akıllı, ama ahlaksız” ya da “ahlaklı, ama aptal” değildir. Ahlaklı
olan aynı zamanda akıllıdır, ahlaksız olan aynı zamanda akılsızdır.’’’’
İsmet
ÖZEL
“’’İnsanın kötülüğe sapmış bir varlık olduğunu kavraması
ve içinde suçlu bir yürek taşıması, dünyada tüm mahkemelerin verebilecekleri cezalardan
çok daha şiddetli bir cezadır.”’’
Dostoyevski