AHLAK- PARTİ- CEMAAT...4...

Özgür DENİZ - 21.11.2016

Biz her zaman insanlarımıza ahlak veremeyişimizin, insanlarımızı terbiye edemeyişimizin acısını yaşadık. Bozulduk, bozuldukça bozduk, bozdukça bozulduk ve bu durum böyle sürgit bir hal aldı. Evet, insanlarımızı bilgi ağacına döndürdük ama ahlak meyvesi veremedi insanlarımız. Yani bilgiyi ahlaka dönüştüremedik. Maalesef yapamadık bunu. Çünkü dünyaya o kadar dalmıştık ki, kendimizi unutmuştuk, unuttuğumuz kendimiz dünyaya dibine kadar dalınca çürümüştü adeta. Dünya çürütür, tefessüh ettirir! Lütfen insanlık şerefine mütenasip şekilde ifade edelim; Allah, vatan, namus aşkına, hakikatin ya da dünyanın bilgisine malik olmayanımız var mı? Ya da hakikat bilgisini hakikatli ahlaka dönüştürebildik mi? Veyahut dünyanın bilgisini ahlakileştirebildik mi? Hakikatin bilgisine malik olanımız çoktur elbette, peki hakikatin bilgisini ahlaka dönüştürerek hakikatli bir ahlak ortaya koyan ne kadardır? Maalesef sonsuz azdır. Bu hakikati ıskat edecek var mıdır? Üzülerek ifade ediyorum ki, hiçbir cemaat yapılanması müntesiplerine ahlak vermiyor, veremiyor. Bilgiye malik olmayan cemaat yapısı azdır, ki zaten İslam bünyesinde okuyan kesim, kısır bir okuma olsa da, çünkü münhasıran kendi kitaplarını okurlar, cemaat yapılanmalarıdır. Demek ki bilgi sahibidirler. Fakat sahip oldukları bilgi kadar ahlaka sahip midirler ya da bilgiyi ahlaka dönüştürmekte başarılı mıdırlar? Buna olumlu cevap vermek muhal ender muhaldir. Hülasa, ahlakı zerk etmesi gereken yapıların müntesipleri ahlaktan yana behredar değildirler. Münhasıran bilgi sahibi olmakta güzel bir örnek ortaya koymuyor işte. Basit bir şekilde açalım olayı; bugün bir cemaat mensubu, kendi cemaatinden olmayan birine gönül rahatlığı içinde selam verebilmekte midir? Kendi cemaatinin menfaatini mi ön planda tutmaktadır yoksa adalet olgusunun olaylaşmasını mı? Bu derin bir ahlaksızlığın tezahürüdür maateessüf. Mutlak ve kutsal ahlak umdelerini sindirememişliğin delaletidir. Evet, cemaat müntesipleri selam olgusundan haberdardırlar ama selam olgusunun olaylaşmasından ya da nasıl olaylaşabileceğinden yana bihaberdirler. Yani selamın bilgisine maliktirler ama selamın ahlaki boyutuna malik değildirler. Diyeceğimiz odur ki; cemaat yapısı, müntesibine, selamın ne olduğunu, ne şekilde verildiğini ve bunun Allah’ın emri olduğunu öğretiyor amma kardeşlerine selam vermesi gerektiğini öğretmiyor, bu konuda onlara telkinde bulunmuyor, bu ince nüansın anlamını öğretmiyor. Peki, kullanılmayan bilginin ne hükmü vardır? Sen her şeyi bil amma yapma. Behey kardeşim! Benim senin bilgine ihtiyacım yok ki, benim senin selamına ihtiyacım var. Hem senden borç istemeyecem, senin evine gelme niyetimde yok, seninle muhabbet etme arzusuyla da yanmıyorum, eğer bu tür şeylerden korkuyorsan. Altı üstü bir selam veriyorum ve sen bu selamı almakla yükümlüsün. Ya da eğer iman taşıdığın iddiasında isen Önder’in emrini ifa ile yükümlü olduğunu bilmelisin. Eğer ahlaklı isen, eğer vicdanlı isen verilen selamı mutlaka almalısın hatta selam vermek için gayret etmelisin. Selamın bilgisini, bilgiçlik taslamak için mi öğreniyorsun behey insan? Ve benzeri nice yönlerde maalesef durum budur. 

 

Maateessüf ahlaki yönden çok nakısiyetimiz var. Yemin ediyorum o kadar eksiğimiz var ki, insanın içi acıyor şahit olunca. Sonra da bu toplum nasıl bozuluyor, nasıl bozuldu, bu hale nasıl düştük diye sormaya başlıyoruz. Ama yaptığımız hiçbir şey yok. Yapanları da zımnen tecziye edip, masumane olarak verdiği aktif ya da pasif mücadeleden illallah ettiriyoruz. Haddizatında buda bir ahlaksızlıktır ama farkında ve idrakinde olan kim? Oysa ahlaklılık, verilen bir haklı mücadele varsa, o mücadeleye müzahir olmayı iktiza eder, bilakis o mücadeleye handikap teşkil edip, o mücadeleyi akim bırakmayı değil. İnce bir nüans; soruyoruz ama kuru bir soru oluyor bu, akabinde sorgulama olmayan bir soru, bu da hiçbir fayda etmiyor. Ahlaklı olan adil olur, elinden geldiğince, gücünün yettiğince adaleti ikame etmek adına gayret sarf eder. Ahlaklı olanda makam hırsı olmaz ve bu yüzden insanların hakkını gasp etmez, insanlara zulmetmez. Misal; bir insan bir yere tamamen alın teriyle geldiyse ve o insan vazifesini bihakkın ifa ediyorsa ve ekstra olarak ehliyetliyse, sadakatliyse, liyakatliyse, o insanın kendi alın teri ile ulaştığı şeyi elinden almaz ahlaklı olan birisi, almak için alengirli işler çevirmez. Bizatihi kendi alın teri ürünü alan bir şey gasp edildiği zaman, o şeyi geri kazanmak için bir mücadele veriliyorsa da bu hırs değildir. Evet, makam hırsı olmamalıdır ama hakkın olan bir şeyi kazanmak için mücadele de hırs sayılmamalıdır. Ahlaklı olan asla kibirli olamaz, mülküm var diye, şöhretim var diye, makamım var diye kibir dağlarında dolaşamaz. Ahlaklı olan mütevazı olur. Ahlaklı olan paraya tapamaz, dostluğunu ya da düşmanlığını parasına göre belirleyemez, parası olmayanı tahkir ve tezyif edemez. Ahlaklı olan, güzel şeyleri kıskanamaz, kıskanıpta güzel bir şeyin neşrine darbe vuramaz. Ahlaklı olan sorunlara neşter vurmaktan imtina etmez, ta ki sorun kendisi bile olsa, sorun kendisiyse, kendi hayatını teşrih masasına yatırmaktan asla gocunmaz. Fitne ve fesat ateşi yakıp, ona bir de odun taşıyamaz ahlaklı olan insan. Kardeşine hased besleyemez ve kardeşinin başarısını gizleyip, başarısızlığını ifşa edemez.  Böyle bir şey ahlaksızlığın daniskasıdır, namussuzluktur. Yine bir insan, kardeşinin mutluluğuna darbe vuramaz. Bu katıksız bir köpekliktir. Hayır yani, nasıl bir sebep bulunabilir ki böyle bir ahlaksızlığa? Keza, bir insan, Müslüman, müntesibi olduğu cemaatin büyükleri istedi diye kardeşine küsemez ya da cemaat büyüklerinin böyle yapması derin ahlaksızlıktan başkaca nedir? Hakeza cemaat lordlarının tıpkı müşrik olan lordlar gibi burunlarından kıl aldırmayacak derece de kibirli olmaları da ayrı bir ahlaksızlıktır. Oysa bir cemaat büyüğü ya da maddi yönden yüklü olan bir cemaat lordu daha alçakgönüllü, daha insancıl, daha mülayim olabilmelidir. Fakat ne hazin ki hayat bize tam tersini göstermektedir. Veyl olsun. Sonrada ahlaktan söz ederiz riyakârca. Maalesef büyükler ahlakın ne demek olduğunu idrak etmeden küçüklere ahlak aşısı yapmaya tevessül ediyorlar, trajikomik bir vaka. Bu söylediklerimiz partiler içinde aynıyla geçerlidir. Kendine anlatılanlar sadece bilgi sahibi olman için anlatılmıyordur herhalde ey Müslüman kimlikli kardeşim! Anlatılanlar, anlatılanları uygulaman için anlatılıyordur değil mi? Amma ben uygulama olayının dürüstçe izah edildiğini düşünmüyorum kesinlikle. Cemaatlerin ahlaktan korktuklarını düşünüyorum naçizane müşahedelerime göre. Bu durum en ılımlısından en ılımsızına kadar böyledir. Yani bu gerçeği gizlemenin manasının olmadığını düşünüyorum ve sürekli gizlemenin de bugüne kadar hep tehlikeler doğurduğunu ve ahlaki krizi derinleştirdiğini düşünüyorum. Kusura bakmayalım, maateessüf ahlaksızız! Buyurun kendimizi, nefsimizi murakabe edelim, var mıyız?

 

 

SÖZLER:

 

""Gerçek devrimci: Allah'tan başka kimseye secde etmeyendir.""

 

Malcolm X

 

""Bir kişi, 'Ben Müslümanım' diyorsa, ona bakanlar; 'Bu ne güzel bir insan!' diyebilmeli.""

 

Ömer Lütfi Mete

 

""Bir kişiyle yollarımızı dinsiz olduğu için değil ahlaksız olduğu için ayırmalıyız.""

 

Hayri Kırbaşoğlu

 

""Kur'an kurslarında Kur'an'ın ne dediğini değil de Arapça harflerin nasıl okunduğunu öğretmeye devam ettiğimiz sürece kimse gelişmiş, erdemli, ahlaklı, bir toplum beklemesin!..""

 

Ali Şeriati

 

""Anlayışınızla övünüyorsunuz, ama bir yandan da tereddütlerle dolusunuz, çünkü kafanız işlediği halde kalbiniz ahlaksızlıkla kararmış.""

 

Dostoyevski

 

""Ölüm çok güzel olsa gerek. Yumuşak kahverengi toprakta uzanmak, insanın üzerinde dalgalanan yeşil otlar, ve sessizliği dinlemek. Dünü olmamak, ve de yarını. Zamanı unutmak, hayatı bağışlamak, huzura varmak.""

 

Oscar Wilde

 

""Tanrım! Birgün tüm insanlara istedikleri kadar para ver ki, asıl ihtiyaçlarının para olmadığını anlayabilsinler.""

 

Jim Carey

 

“"Din de, ihtilâl de acılar ve ızdırâplar içinde doğar; ikisi de refah ve konfor içinde yok olup gider.”"

 

Aliya İzzetbegoviç

 

""Eğer irfan olmazsa, insanın kaygı ve endişesi olmazsa, esasen insan yoktur.""

 

Ali Şeriati

 

""Hür bir kulum; imânım aşktır. Akıl kölemdir.”"

 

Muhammed İkbal

 

“"Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan, düşündükleri ağır geliyor mesela.""

 

Octavio Paz

 

""Denizden daha büyük bir manzara vardır: Gökyüzü. Gökyüzünden daha büyük bir manzara vardır: Ruhun içi.""

 

Victor Hugo

 

""İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar.""

 

Albert Camus

 

‘’"Aklını özgürlüğe kavuşturmadıkça kula kulluktan kurtulamazsın!’’"

 

Dücane Cündioğlu

 

‘’’’Dünyada ki en acı vakıa, bir ideale inanmış olanların dağılmasıdır.’’’’

 

Sezai Karakoç

 

""Her şeyi yeniden tanımlamak zorundayız, İnsan olmak ne demektir'den başlayarak.""

 

Slavoj Zizek

Tarih: 21.11.2016 Okunma: 858

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?