Karanlık tablodan bazı kesitler…

Hüseyin ŞİNASİ - 22.12.2016

 

 

Ülkenin dört bir yanında patlayan bombalar, silahlar, yanan, yakılan, yıkılan evler, işyerleri, fabrika ve tesisler… Aşırı yağışlardan sonra ortaya çıkan ve önüne ne gelirse alıp götüren sel baskınları, geçtiği yerleri kırıp döken dolu, kar fırtınaları, çığ düşmeleri, toprak kaymaları… Düzensiz kullanım sonrası, çölleşen, çoraklaşan dağlar, ovalar ve vadilerde kopan fırtınalar, aşırı soğuklardan dolayı meydana gelen don felaketleri…

Uçup giden canlar, yıkılan hayaller, sönen umutlar,  acı, gözyaşı, açlık, susuzluk, yokluk, yoksulluk… Evet, karanlık, çok karanlık bir tablo değil mi?

Ülkemiz gündemine bomba gibi düşen bazı gelişmeleri hatırlayalım:  

İstanbul-Beşiktaş’ta meydana gelen, kırk beş yiğit polisin şehit, birçoğunun da yaralanmasına neden olan patlamalar arkasında acı ve gözyaşı bıraktı.

Kayseri Komando Tugayı personelini taşıyan hal otobüse kurulan hain tuzakta ondört askerimiz şahadet mertebesine ulaşırken çok sayıda askerimiz de yaralandı.

 Ankara’da bir resim sergisi açılışı sırasında Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Andrey Karlov, Mevlut Mert Altıntaş isimli bir polis tarafından silahla vurularak öldürüldü.

Adana-Aladağ’da bir öğrenci yurdunda meydana gelen yangın felaketinde hayatının baharında onbir kız çocuğu ve bir görevli hayatını kaybetti, birçok öğrenci de yaralandı.

Doğu’da, Güneydoğu’da bölücü ve yıkıcı terör örgütü PKK yandaşları ile Suriye ve Irak topraklarında İŞID, PYD, PKK görünümü altında çok sayıda dost bildiğimiz ülkelere mensup terörist gruplarla yoğun bir mücadele, (belki de savaş demek daha doğru olacak) yaşanıyor.

İşsizlik ülkemizin, gençlerimizin en önemli sorunu.

Geçen yaz yapılan ve Yüksek okul düzeyinde bir eğitim alarak memurluk için KPSS sınavlarına katılanların sayısı iki milyon dört yüz bin, ilk, orta, lise ve önlisans mezunlarının katıldığı sınava ise üçbuçuk milyon gencimiz başvurmuş ve sınavlara girmiş bulunuyor.

Resmi makamlar ülkemizdeki işsizliğin %11 seviyelerinde olduğunu açıklıyor. Herhangi bir kuruma alınacak az sayıda personel için yüzlerce, binlerce başvuru yapılıyor. Bir iş, ekmek kapısı için İşkur önlerinde, iktidar partisi bürolarında uzun kuyruklar oluşuyor.

 

Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Gülnar, Silifke bölgesinde geçen hafta, saatteki hızı 90 km. bulan fırtına, önüne ne gelirse yıkıp geçti. Muz seraları, çilek eğmeleri, narenciye bahçeleri, zeytin ve meyve ağaçları sert esen rüzgâra dayanamayıp yerle bir oldu. Sadece Anamur’daki maddi hasarın 700 milyon lira olduğu ifade ediliyor.

Siyasetçiler felaket bölgesini gezip dolaşıp “geçmiş olsun”, “üzüldük” “yaralar sarılacak” gibi beylik cümlelerle görevlerini yapmış oluyorlar. Hâlbuki meydana gelen bu felaketlerden zarar gören vatandaşların bankalara olan kredi borçları var. Çoğunun serasının sigortası yok. Bankalara borcu olmasa da serasını, çilek eğmelerini, narenciye bahçelerini tekrar eski haline getirecek bir gücü yok. Perişan vaziyetteler.

Ülkemizin muz üretiminin çok önemli bir bölümünü üreten Anamur ve Bozyazı’da elektrik kesintileri, özellikle soğuk kış aylarında tam bir çileye dönmüş buluyor.

Başa dönelim. Bombalar patlıyor, silahlar çekiliyor, insanlar ölüyor, binalar yanıyor, işyerleri, atölyeler tahrip oluyor ortada bir sorumlu yok. Yağmur yağıyor, dereler sele dönüşüyor, önüne ne gelirse alıp götürüyor, tedbir alması gerekenler, sorumlu olması gerekenler yine yok. Toprak kayması, heyelan, deprem, fırtına, dolu, soğuk vurgunu, don gibi afetler yaşanıyor kimse üstüne almıyor.

 Uçup giden canlar, yıkılan hayaller, sönen umutlar,  acı, gözyaşı, açlık, susuzluk, yokluk, yoksulluk almış başını giderken sorumlu olması gereken, cezalandırılması gerekenler için hiçbir şeyin yapılmaması insanı bitiriyor.

 

Tarih: 22.12.2016 Okunma: 807

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?