Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Yıllardır yapılan “üst akıl” suçlamasında büyük bir gerçeklik payı var. Her olayda olmasa da misal, yılbaşındaki Ortaköy saldırısında bir “üst akıl” olduğu çok açık!
2017’nin ilk saatlerinde bize diyorlar ki, “ülkenizi cehenneme çevireceğiz,
Yılın ilk gününe bile huzurla, sükûnla başlayamayacaksınız,
Yıl boyunca da hep huzursuz, tedirgin, korku içinde yaşayacaksınız.”
x x x
Saldırıdan hemen sonra “kesimler” birbirini suçlamaya başladı…
Şimdi, biraz duralım ve sükûnetle düşünelim!
Böyle bir saldırının ilk amacı zaten o değil midir?
Kesimler birbirini suçlasın,
Kutuplaşma biraz daha derinleşsin,
İnsanlar birbirine biraz daha diş bilesin,
Vatandaşlar birbirine düşsün!
“Üst akıl”ın;
Türkiye’yi karıştırmak, karmaşa çıkarmak,
Ekonomiyi ve, turizmi baltalamak,
Türkiye’yi yaşanmaz bir ülke gibi göstermek,
Ülkenin içe kapanmasını sağlamak… Vs.Vs. gibi birçok hedefi olabileceği de bir sır değil!
“Üst akıl”ı gayet iyi tanıyoruz!
Peki, bu “üst akıl”ın hedefine ulaşmasını önlemek için şimdiye kadar ne yaptık, şimdi ne yapıyoruz, yarından itibaren ne yapacağız?
Her şeyden evvel, yıllardır şikâyetçi olduğumuz “üst akıl”a karşı biz de kendi aklımızı kullanıyor muyuz?
Madem amansız bir “üst akıl”ın hedefinde olduğumuzun farkındayız, onu bertaraf etmenin ancak ondan “daha üstün” bir akılla mümkün olabileceğini de fark ettik mi?
Daha üstün bir akıl nerede?
Böyle bir akla nasıl sahip olabilir, onu nasıl devreye sokabiliriz?
Meselâ, muhaliflerin de akıllarını iktidar aklına katabilir miyiz?
“Hakikatin şimşeği fikirlerin çarpışmasıyla çakar” diyen Namık Kemal’in ruhunu şad etmek için, aykırı fikirlerin ifade edilebilmesine ortam yaratılabilir mi?
Her eğilimi temsil edecek, “gerçek” bir “âkıl insanlar heyeti” oluşturmak ve bu insanların birikimlerinden yararlanmaya çalışmak “aklın yolu” değil mi?
“Âkıl insanlar”ın tamamen hür iradeleriyle çözümler üretmelerine imkân ve fırsat yaratmak müthiş faydalı olmaz mı?
“Akıl akıldan üstündür” düsturu gereğince, üniversitelerin, iş ve işçi dünyasının, sivil toplum örgütlerinin, esnaf ve köylü kuruluşlarının fikir ve önerileri de çözüme dâhil edilmeli. Böylece, hem aklın daha da büyümesi sağlanmalı, hem de kitleler, “millî üst aklın” bir parçası olarak onu benimsemeli.
x x x
Karşımızda yüzyılların tecrübesiyle oluşmuş sömürgeci bir “üst akıl” var.
Onun üstüne ancak binyılların tecrübe ve birikimleriyle kazandığımız millî aklımızı ve potansiyelimizi harekete geçirerek çıkabiliriz.
Hiç kimseyi, hiçbir potansiyel aklı dışlamadan… Bütün fikirlere saygı göstererek ve ifade edilmesine ortam yaratarak… Hatta teşvik ederek!
x x x
Zekî olduğumuzu göstermenin tam zamanı
84 sene evvel, Atatürk’ün mutlak bir inançla “Türk Milleti zekidir” diye hançeresini yırtarken boşa haykırmadığını, bu millet şimdi kanıtlamayacak da ne zaman kanıtlayacak?
x x x
Günün çizgisi, Gırgır’dan, 28 Aralık 2016…