Düşünün! Galiz sözler etmeyin. Barikatlar kurmayın
düşüncelerinizin önüne. Bir nehir gibi akmasına müsaade edin. Umutlar yeşertin
gönül bahçenizde. Düşünün ve düşündüklerinizi içinizden dünyaya atın.
Hayallerinizi kaybetmeyin. Bir gün gökyüzünün maviliklerinde el ele bir daire
oluşturup insanlığın şarkısını terennüm edeceğinizi hayal edin ve
hayallerinizin peşinden gidin. Hayalin yoksa bataklığın dibinde debelenirsin,
hayalleri olanların da kâbusu olursun. Geçelim! ‘’Sorunuz tükendiği zaman,
bittiğiniz zamandır’’ der Krişnamurti. Çok doğru der. Eğer aklediyorsanız,
spontane soruyorsunuz demektir zaten. Çünkü düşünenin sormaktan başka çaresi
yoktur. Düşünmek, sormanın, sorgulamanın muharrikidir. Düşünmeyenin aklı
donmuştur, kendisi de tükenmiştir ve tükenen düşer. Çünkü kendini bitevi üreten
diridir, ayaktadır. Düşünmüyorsan, nasıl soracaksın, neyi, neyle
sorgulayacaksın? Eğer düşünmeden sormak, sorgulamak kabil olsaydı, bunu ilk
yapacak olan hayvanlardı. İnsan, insansa ve insanca yaşamak istiyorsa, düşünmek
ve sormaktan başka çaresi yoktur. Çünkü insan seçen ve seçimiyle kendisini
yapan, üreten bir varlıktır. Peki, düşünmeden seçmek kabil midir? Ne mümkün!
İnsan düşünmezse, fanusların karanlığında, parçaların karmaşasında boğulur
kalır. Bütünü kuşatamaz ve idrak edemez. Bütün fehmedilmeden de seçim yapmak
muhaldir. Fanusların içinde yaşamak, parçalara takılıp kalmak, insanı
mütemadiyen yanılgıların, yanlışların mahkûmu kılmıştır. ‘’Bir kimse gününün en
azından üçte birini tutkusuz, insansız, kitapsız geçirmezse nasıl düşünür
olabilir?’’ diyor Nietzsche. Çok doğru diyor. Böyle yapmayanlar dördüncü tür
yaratıklardır ve böyle yapmayanlar dördüncü tür yaratıkların tasallutundan
kurtulamazlar. Elbette insan düşünür olmak ve kendini düşünceyle zincirlemek,
düşüncenin tutsağı olmak zorunda değildir, buna gücüde kifayet etmez. Velakin
düşünmeden de yaşayamaz insan. Şayet düşünmeden yaşarsak, bu, ot gibi, hayvan
gibi yaşamak olur. Ama böyle yaşamak, yaşamak olur mu takdir sizin. Düşünmeden
yaşamak, özellikle hayvanlaşmış kodamanlara mahsusudur. İnsan olan, düşünmeden
yaşayamaz!
İnsan var. Kâinat var. Varlığın tecessümleri var. Sayıyla
ifade edilemeyecek kadar olgular, olaylar, doneler var. Akıl var. Vahiy var.
Öyleyse aklını kullanacaksın. Kendin kullanacaksın. Kendi aklını kullanacaksın.
Vahiy ekseninde kullanacaksın. Aklını kimsenin cebine koymayacaksın. Kimseye
satmayacaksın aklını. Olguları da, olayları da, doneleri de kendi aklınla,
kendin okuyacaksın. Bilakis hayatını satmış olursun ve yaşadığın hayat asla
senin hayatın olmaz. Çünkü ancak kendi aklınla kurduğun hayat senin hayatındır.
Geçelim! Şöyle bir düşünce egzersizi yapalım; bulut, yağmura, kendisinin vesile
olduğunu; yağmur, toprağın, kendisine gereksinim duyduğunu; toprak,
insançocuklarının, kendisine ihtiyacı olduğunu bilerek mi vazifesini ifa eder?
Böyle bir şeye evet diyebilmek kabil mi? Evet diyenin zekâdan behresi var
mıdır? Doğa spontane nasıl düşünsün ve yapsın bunca şeyi? Üstelik akıl ve
bilinç iktiza eden şeyleri düşünmesi, yapması nasıl kabil olabilir? Üstelik
kendini bilmeyen, kendini yönetemeyen, kendi kaderine etkide bulunamayan,
bilakis kendine karşı yapılan her türlü haksızlığa çar naçar bir şekilde
tepkisiz, sessiz kalan, boyun eğen bir doğa nasıl yapabilsin tüm bunları, nasıl
haberdar olsun böyle şeylerden? Keza, legolardan bir at yaptınız ve bunu bizzat
ellerinizle ve aklınızla siz yaptınız ve sonra legoları bozup torbaya koydunuz,
daha sonra da karıştırıp orta yere yaydınız. Peki, bir at meydana geldi mi?
Behey divane! BİR’i müdahale etmeseydi tabiat ve insan diye bir şeyin varolması
kabil olur muydu ve senin müdahalen olmasa, tabiatta bir değişim meydana
gelebilir miydi? Tesadüf diye bir şeye inanmak ahmaklık değil de nedir? Hakeza,
bir testiden ancak içinde ki su kadar istifade edebilirsin. Testiden deniz
suyunu beklemezsiniz değil mi? Çünkü testi deniz suyunu alamaz. Evet, buradan
bir sonuca ulaşabiliriz; aklın kâinatı ihata edemeyeceği ve tüm bilgiye malik
olamayacağı ve akıldan, ancak aklın kapsama alanı kadar istifade edilebileceği.
Akıl her şeyi bilemez ama böyle diye de akıldan mahrum kalmak, aklını
başkasının cebine koymak gerekmez değil mi? Kullanabileceğin kadarıyla
kullanmak iktiza eder. Aklından, aklının güç yetiremeyeceği şeyi beklemek,
istemek, karşılık göremeyince de aklını kullanmaktan vazgeçmek, dünyanın en
ahmakça işidir. Kahir ekseriyetle böyle yapıyoruz. Akıldan, güç yetiremeyeceği
şeyi beklemek cehaletin zirvesidir. İnsanı gösteren düşüncesidir. Düşünce bitti
mi insan da biter. Düşüncesiz insan ölüdür. Gerçeğe giden yol bir tek ise,
yalana, yanlışa giden yol binlercedir. Yolları bilmek, tanımak ve en doğru yolu
bulmak için düşünmek ve sormak iktiza eder. Seni zorlayan yok ey insanoğlu! Allah,
Ben iki yol gösterdim diyor; doğru yol ve yanlış yol. Seçimi yarattığı kuluna
bırakıyor. Hiç zorluyor mu? Hayır. Hatta zorlaştırılmamasını da emrediyor. Ki,
bu yüzden nadide, mümtaz, emin, aziz, sıddık elçisi de diyor ki;
zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız. Bakınız, hiç ideolojiler gibi çıkmaza
sokmak, zulmetmek, dikte etmek, baskı kurmak, ölümle tehdit etmek gibi bir şey
var mı? Bunu idrakten aciz miyiz ey insan? Ama biz gidiyoruz, bizi yücelten
yüce hakikate yüzümüzü döneceğimize ondan yüzümüzü çeviriyoruz ve gidip
yalanlara ve yalancılara yüzümüzü dönüyoruz. Yazıktır bize, gerçekten yazıktır.
Taşıdığımız bu ruha, bu akla, bu vicdana yazıktır.
SÖZLER:
‘’’’Herkesin maskesini çıkarıp atmak zorunda kalacağı bir
gece yarısı vaktinin geleceğini bilmiyor musun?’’’’
Soren
Kierkegaard-Korku ve Titreme
""Okumanın, düşünüşün beni böyle yormasının
nedeni, bilmemezlik ile az bilmenin acısıdır. Gecemi, gündüzümü bilgi
birikimimi arttırıp, öğrenmekle geçiriyor, okula sonradan başlayan yeteneksiz
bir ikinci dönem öğrencisinden daha çok çalışıyorum.""
Ali
Şeriati
""Hiçbir kötülük, kötülükten söz etmekle son
bulmamıştır.""
Theodor
Adorno
‘’’’Niteliksiz insanlarla birlikte yaşamak zorunda olmak,
gerçekten cehennemde yaşamaktır.’’’’
Ömer Hayyam
"Karamsarlık korkaklıktır. Türkiye büyüktür.
Binlerce yıllık bir tarihimiz var. Canımızla, başımızla bu büyüklüğü devam
ettirmeliyiz. Bırakıp kaçmak ihanettir bence. Eğer noksanlar varsa gidermeye
uğraşmalıyız. Bu devletin tarihine yakışır şekilde yaşamalı ve çok çalışmalıyız."
Prof.
Dr. Halil İnalcık
‘’Ölümü pahasına olsa bile haram yemiyorsa, o insanı
yenemezsiniz.’’
İsmet
Özel
""O artık yalnızca atalarımdan devraldığım bir
din değildi; yeni baştan edinilmiş bir inançtı. Ve onu bir daha hiç
yitirmedim.""
Aliya
İzzetbegoviç / Tarihe Tanıklığım
""Eğer devrim; adalet, eşitlik ve özgürlük ise
o zaman Allah olmadan imkânsızdır. Daha doğrusu bu ülküleri Allah olmadan da
öne çıkarmak ve bayraklara yazmak mümkündür fakat Allah olmadan onları
gerçekleştirmek mümkün değildir.""
Aliya
İzzetbegoviç / İslam Deklarasyonu
""Eğer birisi gerçekten bir hizmet yapmak
istiyorsa, rahat insanları rahatsız etmeli, suskunları konuşur, uysalları
hareketli hale getirmeli, donuk insanlar arasında mücadele
çıkarmalıdır.""
Dr.
Ali Şeriati / Kendini Devrimci Yetiştirmek
”"Ömrüm, bana Allah’tan başka dost olmadığını
öğrenmeme yardımcı oldu.”"
İsmet
Özel
""Kürtleri öldürenler Türk değil ve Türkleri
öldürenler Kürt değil.""
İsmet
Özel
""Kazanmaya değiyorsa, beklemeye de
değer.""
William
Shakespeare
""Dünyayı anlayabilmek için, arada sırada ona
sırtını dönmeli insan...""
Albert
Camus
‘’’’İki kent arasındayım; biri bilmiyor beni, öteki artık
tanımıyor.’’’’
Jean-Paul
Sartre-Bulantı
‘’’’İnsanın sabahtan akşama kadar haykırası geliyor: Karanlıktasınız!
Hâlbuki odanız, hâlbuki odalar, hâlbuki dünya ışıkla dolu.’’’’
Cemil
Meriç-Jurnal 1