Zihnimiz kirli, karanlık ve çürük. Çünkü zihnimize her
şeyi boca etmişiz. Zihnimiz saflığını, duruluğunu, berraklığını, temizliğini
kaybetmiş. Bir nehir gibi akmıyor da, bir bataklık gibi adeta. Böylece
kirlenmiş ve tefessüh etmiş bir zihne sahip olmuşuz. Böyle mi? Böyle kardeşim.
İster kabul et, ister kabul etme. Binaenaleyh, neyi, nasıl, niçin, kim için
yaptığımızı bilmiyoruz. Gariptir ki, bilmediğimizi de bilmiyoruz. Yanlış
yapıyoruz ama doğru yaptığımızı sanıyoruz. Bilincimizi de kaybetmişiz. Okuduğumuzu
sanıyoruz ama ne okuduğumuzdan bihaberiz ya da öylesine okuyoruz veyahut
sahtekârız. Bu yüzden de hatlar mütemadiyen karışıyor. Söylem ve eylem
insicamını bir türlü beceremiyoruz. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz ama
konuşmalarımızla mütenasip tek eylem yapmıyoruz. Bu durumda, işlerimizin
şirazesinden çıkmasını intaç ediyor. Diyelim ki bir sorun var. Var mı bir sorun
kardeşim? Var. Tespiti, teşhisi yapıldı mı? Nasıl tedavi edeceğimizi biliyor
muyuz ya da nasıl tedavi edebiliriz?
Kiminle çözebileceğimizi biliyor muyuz ya da kiminle çözebiliriz?
Haddizatında hepsi belli ama tam tersini yapıyoruz. Söylem bir ayrı, eylem bir
ayrı. Sonra da kurtuluş bekliyoruz, iyi neticeler umuyoruz. Beklediğimize
kavuşmayınca da boş boş gevezelik yapıyoruz. Bu kadar alığız, bu kadar bönüz
yani. Misal; muhtelif simalar biteviye köşelerinde muhtelif sorunlarla ilgili
yazıyorlar. Bu simalardan birinin yazısına bahusus, bağımsız şekilde
değineceğim inşaAllah. Ne yazdıkları belli. Niçin yazdıkları belli. Kim için
yazdıkları belli. Hangi duygu ve düşünce atmosferinde yazdıkları belli. Okuyor
muyuz? Anlıyor muyuz? Kavrıyor muyuz? Hissediyor muyuz? O zaman muktezasını ifa
edeceksin kardeşim, etmelisin kardeşim, etmek zorundasın kardeşim. Sorunu
söylüyorlar, çözüm de içinde gizli, hatta çözümü de söylüyorlar. Okuyoruz,
övüyoruz ama eyleme gelince tam tersini yapıyoruz. Ne demek oluyor şimdi bu? En
kızdığım, en sinir edici şey budur. İğrenç bir durumdur bu. Resmen tiksinti
verici bir durum. Katıksız riyakârlık, sahtekârlık, düzenbazlık. Söylemin
düzleminde eylemin olmalı kardeşim. Eylemin yoksa niye söylüyorsun? Söylüyorsan
niye eylemini gerçekleştir miyorsun? Yani biraz ciddiyet, samimiyet, haysiyet,
hassasiyet, hissiyat yani. Ya da şöyle bir misal vereyim; bir kişi mütemadiyen
Mehmet Akif Ersoy’dan dem vursun ama tam tezat eylemlerde bulunsun. Ya da
Kitabı ve Önderi de örnek verebiliriz burada. Ne düşünürsünüz? Düpedüz
riyakârlık değil de nedir bu Allah aşkına? Yani kardeşim, bir şey söylüyorsan,
söylediğine mütenasip eylemin olsun nolur. Biz millet olarak maalesef böyle bir
derin paradoksun kıskacındayız. Eylem ve söylem insicamını bir türlü
beceremedik. Kafamız başka düşündü, kalbimiz farklı duygulanımlar yaşadı,
ayaklarımız bir yöne gitti, ellerimiz başka bir yöne uzandı, dilimiz başka
söyledi, kulağımız başka duydu, gövdemiz başka hareket etti. Yani baştanbaşa
tezat, baştanbaşa tenakuz, paradoks. Bu durum, zihni faaliyetlerimizin
şirazesinden çıkmasının neticesidir. Lütfen, lütfen, lütfen, biraz ciddiyet,
samimiyet, haysiyet, hissiyat, hassasiyet!
Zihin çok hassas, naif, narin bir yapıdır. Her şey orada
başlar, orada biter bir anlamda. Bu yüzden sonsuz hassasiyet göstermeliyiz.
Zihne, her şeyi rastgele doldurursanız kirlenir, kokar, çürür ve işlevsiz
kalır. Düşünemez, anlayamaz, hissiyatı aktive edemez hale gelir. Bir sepet
sağlam elmanın içine tek bir çürük elma koysanız ne olur? Temiz bir zihni,
kirli bir düşünce mahvedebilir. Millet olarak, zihnimize her şeyi doldurmayı
marifet addediyoruz. Her şeyi doldurunca, her şeyi bileceğimizi düşünüyoruz.
Hiçbir şeyi bilemez hale geleceğimizi düşünemiyoruz ve tabi düşünemediğimiz şey
geliyor başımıza. Böyle değildik ama böyle olduk. Bu hale getirildik. Kadim zamanlarda
zihinlerimiz çok temizdi ve bitevi üretiyorduk. Her şey kendimize aitti. Her
yönde en ileriydik. Itri kimdi? İbn-i Sina kimdi? Zamanla başkalarının
ürettiklerinin tüketicileri olduk. Artık her şey başkalarınındı ama tüketenler
bizlerdik. Başkaları da kirli zihinle üretince, ürettikleri de kirli oluyordu
ve tüketenleri de kirletiyordu. Zira zihnimiz işlevselliğini ve üretkenliğini
kaybetmişti. Binaenaleyh, sorma, sorgulama, anlama, kavrama, düşünme, hissetme
yetilerimiz dumura uğradı. Eylem söylem tenasübünün olmaması da bu durumun
tevlit ettiği bir hastalıktır maalesef. Bugün bizi kurtaracak yolu niçin
bulamıyoruz, niye ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, niçin yapacağımızı ve
kim için yapacağımızı bilemiyoruz? Bizi ulvi iyiliğe yönlendirecek pusulayı,
kılavuzu niye intihap edemiyoruz? Çünkü beynimiz ve ruhumuz temiz değil ki,
temiz bir adım atmaya yardım etsinler? Niye, gerçekten, hür ve bağımsız temelde
düşünemiyoruz, olguları okuyamıyoruz, olaylara bakamıyoruz? Niye ucu bize de
dokunabilir tereddütleriyle hakikatin izah ve izharından ürküyoruz? Çünkü
kirliyiz. Temiz bir dünyada bütün kirlerimiz görülecek diye korkuyoruz.
Düşünmenin, tıpkı zekâtın malı temizlediği gibi, ruhu ve beyni temizleyeceğini
fark edemiyoruz. Temiz bir zihnin, berrak ve bütün dış etkilerden arınmış bir
bakış açısı sunacağını fark edemiyoruz. Temiz ve sağlam bir zihnin, insicam
içinde yürüyen yani eylem ve söylem tenasübünü sağlayan bir hayat bahşedeceğini
tasavvur ve tahayyül edemiyoruz.
SÖZLER:
""Münafıktan iğreniyorum.
Toplumsal ahlaka sahip olmayandan iğreniyorum.
Adaletsizden iğreniyorum.
Fitneciden iğreniyorum.
Mertçe dövüşmeyenden iğreniyorum.
Riyakârdan iğreniyorum.
Kibirliden iğreniyorum.
Dalkavuktan iğreniyorum.
Emek gasp edenden iğreniyorum.
Haram yiyenden iğreniyorum.
Makama, mevkie vs. her nev’inden maddeye tapandan
iğreniyorum.
Aklını kullanmayıp cahil kalandan iğreniyorum.
Kan-ter-yaş emicisi faizci kompradordan iğreniyorum.
Çıkarı için insanlığını çiğneyenden
iğreniyorum.""
Bendeniz
""Ben bir hiçkimseyim! Kendimi yontuyorum
biteviye ve ilanihaye sürecek bu yontu edimi. Kendimle savaşıyorum fasılasız.
Ve birgün ölümsüz bir eser koyacağım varlık çölüne and olsun. Bir mektup
yazacağım ve insanlık denizine bırakacağım. Ne deniz tükenecek ne de kapanacak
zarfı mektubun. Ve mektupta ne yazdığını sadece açan bilecek.""
Bendeniz
‘’’’Sözünü tartmayan, cevabından incinir.’’’’
Sadi
Şirazi
Bu sözü (Sadi
Şirazi’nin sözünü) her bir insanoğlu hafızasına iyice kazımalı ve hiçbir an
unutmamalıdır. Bu söz, sağlam ve güçlü iletişimin ve ilişkinin en önemli
yasasıdır. Konuşmasını, hitap etmesini, cevap vermesini, soru sormasını vb.
bilmiyorsan susmasını bilmek zorundasın. İstesen de, istemesen de susmak
zorundasın çünkü. Bilakis, bedeline katlanmak zorunda kaldığında zoruna
gitmemelidir ve iş temelli şirazesinden çıkmamalıdır. İşin özü, insan, kendini,
haddini, hududunu bilmelidir. Bu da zor değildir. ((Bendeniz))
""İnsanların eylemlerine kahkahalarla gülmek,
ağlamak ya da nefret duymak yerine onları anlamak için çaba sarf
ettim...""
Baruch
Spinoza
‘’’’Hakikat ağırdır, kirli gövdelere, çürümüş ruhlara
ağır gelir.
Hain evladınsa da boynunu vur ki Hak yerini bulsun, fitne
ateşi sönsün, mazlumun ahı kalmasın.
Zulmün, fitnecinin, fesatçının arkasında durma; kitap
bunu söyler.
Hakikate sırtını dönen, adaleti ikameden kaçan, zulme
sessiz kalan dilsiz şeytandır.
Adil ol ki adımlarını takip etsinler.
Mazlumun koruyucusu Allah’tır.’’’’
CEDDİN
BÖYLE SÖYLEDİ, BÖYLE YAPTI
""Dinimin ve töremin yalanlayacaklarını
taammüden söylüyorsam ve dinimde ve töremde olmayanı dinime ve töreme taammüden
isnad ediyorsam ben bir şerefsizim, şayet söylediklerim dinime ve töreme
mugayir değilse ve dinim ve törem söylediklerimi doğruluyorsa, dinimin ve
töremin doğruladıklarına ittiba etmem insanlık ve kulluk
vazifemdir.""
Bendeniz
""Bu dünyada mutluluk yok. Bir kazan kaynıyor
ve içinde acı kaynıyor. Her taraftan acı fışkırıyor. Biz sadece yok sayıyoruz.
Alışmışız. Alışıyoruz. Acı, dünya olmuş ve biz içine doğmuşuz acının. Acının
şarkısını terennüm etmek aslında kadermiş!""
Bendeniz
""Bir kitap okuyan her şeyi bildiğini zanneder.
İkinci kitabı okuyan kuşkuya düşer. Üçüncü kitabı okuyan hiçbir şey bilmediğini
anlar.""
Frederick
Pollock
""İnsanların yaptıklarından sorumlu olmasının
sebebi, diğer canlılardan farklı olarak akla ve hür iradeye sahip olmasıdır.
Bu seçim özgürlüğü sonuçlardan sorumlu olmayı ve ona katlanmayı da beraberinde
getirir. Her istediğini yapmakla özgürlüğü karıştırmamak gerekir. İ̇çinde
sorumluluk olmayan özgürlük, özgürlük değil başıboşluktur ve bu tür bir
özgürlüğe sadece doğadaki hayvanlar sahiptir. Davranışlarını akıl ve
zekâlarıyla, hür iradeleriyle değil içgüdüleriyle belirledikleri için de
yaptıklarından sorumlu değillerdir, çünkü onların doğası öyledir, başka
türlü davranamazlar. Oysa insan her yaptığını bir amaç için yapar…""
Ralph
Waldo Emerson
""Hayata değemediği için, hayata evet diyemedi
Batılılar.""
Yusuf
Kaplan
NOT: Bu
sözü (Yusuf Kaplan’ın sözünü)
algılayın, anlayın, kavrayın, hissedin, çok şey spontane çözülecektir. Hayata
değen terakkiye, hayata değemeyen tedenniye gider. ((Bendeniz))
""Keşke şu kitaplara ilk dokunuşu yapmayaydım
keşke! Ahhh be ahhh ruhumun en gerçek dostları; acıdan başka ne etkiniz gönül
toprağıma? Zulüm dolu dünyada adaleti, ahlaksızlığın kol gezdiği hayatta
ahlakı, memnun kölelerin dünyasında hürriyeti, ihanetin hüküm sürdüğü
zamanlarda dostluğu, yürekleri nefretin kasıp kavurduğu demlerde sevgiyi,
vatansızlığın para yaptığı dünyada vatana can vermeyi, paranın
tanrılaştırıldığı dünyada paylaşmayı, hülasa; insanca yaşamayı öğrettin,
insanlığın hiçbir anlamının olmadığı hayatta. Haddizatında mahvettiniz
beni.""
Bendeniz