KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...11...

Özgür DENİZ - 16.02.2017

Büyük ve derin bir kafaya, temiz ve saf bir vicdana, haysiyet, hassasiyet, hissiyat üçgeninde yaşanan bir hayata sahip olmak için, mutlaka ve muhakkak çok okumalı, iyi anlamalı, derinden hissetmeli ve sağlam düşünmelidir. Okumaya uzak kalanlar, anlamaktan yana nasipsiz olanlar, düşünceyle, soruyla, sorguyla işi olmayanlar; sıradan yaşamaya, sürüye dâhil olmaya, aptalca laflamaya ve nihayetinde rezil olmaya mahkûmdurlar ve dahi böylelerinin işi gücü nutuk atmak ve insanları yalanlarla avutmaktır. Böyle bir yaşama da katlanmak mecburiyetindedirler. Kendi aklının, kalbinin, vicdanının, gözünün, kulağının değerini bilmeyenler, anlamayanlar; aptalların yol göstericiliğine layıktırlar. Kaderlerini başkalarının takdirine bırakmaya mahkûmdurlar. Kendi beynini kullanmayan, ahmakların aklıyla hareket edip sonunda utanmaya mahkûmdur. Niye okumuyoruz? Çünkü devir, artık okumayanlara değil okuyanlara acayip yaratıklar olarak bakılan bir devir. Erkekler, kızlar bizden uzaklaşmasın diye; kızlarda, erkekler bize yaklaşsın diye kitaba mesafeli durmaktadır. Kahir ekseriyet böyledir. Bu yüzden çokluk, züppece yaşamayı marifet sanmaktadır. Kızlar ayrı bir tip, erkekler ayrı bir tip olmuştur. Kahir ekseriyeti cehaletin esiridir. Kimin kız, kimin erkek olduğu bilinmeyen bir devri yaşamaktayız. Hakikati konuştun mu; ne kadarda ağır konuşuyorsun oluyor. Yalan konuştun mu; amma da espritüel adam, çok hoş sohbeti var değil mi oluyor. Yani bu kadar alıklaşan bir dünya da yaşıyoruz. Hayatımızı basit ama pahalı zevkler esir almış. Kitap ucuz olduğu için tercih edilmiyor. Basit ve pahalı zevklerin odun kılıklı efendileri itibar görürken, ucuz kitapların haysiyet abidesi âşıkları toplum içinde varlığını ispat etmekten hayâ eder olmuşlar. Kitap taşımaktan utanılan ve kitap taşıyanların utandırıldığı acayip zamanların çocuklarıyız. Bu tavır sanki tüm ruhları egemenliği altına almış gibidir. Kitap dostları, kitabın dostları tarih olalı beri ayaklar altındadır. Bu yüzden de insanlık çürümeye, çıldırmaya, benliğinden soyunmaya, cinsiyet değiştirmeye yüz tutmuştur. Batmaya ramak kaldı!

 

Sığız! O kadar sığız ki, çok basit, beliğ ve sarih bir hakikati bile anlamaktan, idrak etmekten sonsuz uzağız. Dört yıllık fakülte okusan, yüksek lisans yapsan, onlarca yıl memuriyet hayatı dâhilinde olsan kaç yazar bebeğim. Bir sözde ki anlatılmak istenen ana düşünceyi algılayacak, anlayacak, kavrayacak kafan yoksa. Bir meseleyi oturup konuşacak kalibren yoksa okusan ne yazar okumasan ne yazar. Pençelerimizi daha iyi çıkarmak için mi okuyoruz onca yıl? Dil niye var? Niye var yürek? Meslek sahibi oluyoruz sadece, adam olmayı ise asla beceremiyoruz maalesef. Kendi kendini kontrol edebilecek kapasiteden mahrumsan ve her defasında aynı hatayı yapıyorsan hangi beyinden ve ruhtan bahsediyorsun behey şaşkın? Laf dokuyor, lafazanlık üretiyorsan hangi karakterden bahsediyorsun? Zavallısın ama farkında değilsin. Bir de insanlarla güya âşık atmaya yeltenirsin. Kendi cehaletinin farkında olmayandan ve çokbilmişçesine lafazanlık yapandan kaçacaksın. Bilenlerin sustuğu, bilmeyenlerin konuştuğu bir millet, yok olmaya mahkûmdur. Okuyanların kınandığı, okumayanların taltif edildiği bir millette yok olmaya mahkûmdur. Ve bizim kadim ve necip milletimizi bu yanlış yol yok oluşa sürüklemektedir. Ama bunu fark edecek ve yok oluş sürecini tersine çevirecek derin düşünen kafa sahibi akıllı ve derin duygulanan kalp sahibi duygulu adamlara ihtiyacımız vardır. Dünyayı bırakmadıkça ve dünya bizi bırakmadıkça kolay kolay da bir şey olamayız. Dünyada yaşamak zorundayız evet ama dünyaya sırtımızı da dönmek zorundayız aynı şekilde. Dünyaya yüzünü dönenlerden ve dünya için dövüşenlerden, bugüne kadar soylu bir insan çıkmamıştır ruy-i zeminde, çıkma ihtimali de mevcut değildir. Dünya gelir, şeref gider; şeref gelir ama dünya yine de gitmez, mücadele etmen gerekir. Zira dünya bir leştir ve o leşe ancak köpekler koşar. İnsan olanın dünya ile sıkı bir bağı olamaz. Dünya bir köprüdür, insansa bir yolcu. Yolcu yolunu bilir ve menzile odaklanır. Ama köpekler ise leşlere odaklanır ve leşleri terk edemez. Bu yüzden dünya bir köprüdür, tamiri bırak geç git denilmiştir. Çünkü dünyanın tamiri bitmez, ömür biter de tamir bitmez.

 

Lao Tzu der ki; ‘’aslında kapalı olan bir şey yoktur, her şey mavi gök kadar berraktır da biz bulanık görmeye alışığız.’’ Maalesef aklımız ve kalbimiz karışık olunca, gözlerimiz de bulanık görüyor. Garip ve paradoks dolu bir hayatımız var. Okumayız, okuduk deriz. Gençliğimde çok okuyordum deriz. Ağır geliyor artık deriz. Düşünmeyiz, düşünmek iyidir deriz. Çok düşündük deriz. Düşünüyoruz da noluyor deriz. Düşüne düşüne kafayı yiyecez deriz. Haddizatında riyakârız, sahtekârız. Belki de derin bir mahcubiyet içerisindeyiz ama sezdirmiyoruz. Yüzümüz gülerken içimiz ağlıyor. Derunumuzda samimi iken âleme yansıyan yüzümüz de o samimiyet kaybolup gidiyor. Kimselerin bilmemesi kârımız diyoruz. Lafı söyler geçeriz diye düşünüyoruz, nasılsa kim nerden bilecek gerçeği diye varsayımlarla hareket ediyoruz. Samimiyetsizlik etimiz, kemiğimiz olmuş maalesef. Gün geliyor kokusu dışa vuruyor ama alıştığımız için yadırgamıyoruz. Bilakis, temiz bir dünyadan rahatsız olur hele gelmişiz. Belki de bu durumdan hicap duyuyoruz ama itiraftan imtina ediyoruz. Okuyor, düşünüyor görünmek nefsimizi okşuyor, hoşumuza gidiyor yalan da olsa. Çünkü söz söyleme salahiyetine kavuşuyoruz. Dürüstlük güzeldir! Ama dürüstlük nedir bilenimiz var mıdır? Hayatı yenmek ve yenilmek olarak algılıyoruz. Hükmetmek, her şeyi biçimlendirmek olarak algılıyoruz. Hayat yenmek ve yenilmek değildir. Her şeyi biçimlendirme yetkisine malik olmak değildir. Hayat yön sahibi olmak, yolda olmak, şerefli bir yürüyüşle menzile varmaktır ve selamete erişmektir. Okumuyorsan okudum demene, bin dereden su getirmene lüzum yoktur. Düşünmüyorsan, düşündüğüne kendi bile inandırıp, başkalarını da inandırmaya çalışmana gerek yoktur. Okumaya ve düşünmeye çalışman ve bunu açık yüreklilikle ifade etmen, yalan söylemekten daha soylu bir harekettir. Rahat ol, kınanacak davranış, dürüstlük değil riyakârlıktır. Ne hazin ki, milletimizin ruh haritası bozulalı beri, değerler yer değiştirmiştir. Ne kadar olumsuzluk varsa itibar edilen bir değer, ne kadar olumluluk varsa tahkir edilen bir değer olarak addedilmiştir. Cinsiyetlerin değişime uğradığı gibi, değerlerde değişime uğramıştır ve bu an; insanın hayvanlaşmaya evrildiği an olmuştur.  Sen kendini insan sansan da, hayvandan farkın yoktur ama fark edemeyecek kadar alıklaşmışsındır. Mesele budur! Birazcık ciddiyetli olsan, hakikati fark etsen, kendini bilsen her şey sarahaten tezahür edecektir ve iyileşmen için bir fırsat geçecektir eline ama cehalet engeldir buna.

 

SÖZLER:

 

""Dediler biat et! Etmedim. Dediler kal! Kalmadım. Dediler iste! İstemedim. Eziyet ettiler, beni esir edip adsız kıldılar, adımı kötüye çıkardılar, yoksun bıraktılar. Böylece beni teslim almak istediler, teslim olmadım; boyun eğdirmek istediler, boyun eğmedim; oldurmak istediler olmadım; gurbette kalıcı olmamı, geceye alışmamı istediler. Kalbimi kendisiyle tanışık bulduğum o bilinmez, kalbimin yabancısı olduğu bu tanıdıklarla kalmama engel oldu.""

 

Ali Şeriati

 

""Birey, her zaman sürü tarafından yutulmamak için mücadele etmelidir. Eğer bunu denerseniz, genellikle yalnız kalırsınız ve hatta bazen korkabilirsiniz. Ama hiçbir bedel kendinize sahip olma ayrıcalığından daha değerli değildir.""

 

Friedrich Nietzsche

 

""Okuyan insanlar vardı, bir de ötekiler. İnsanlar arasında bundan daha büyük bir fark yoktu.""

 

Pascal Mercier

 

""Karakter ne kadar kuvvetliyse, vefasızlığa o kadar az kabiliyetlidir.""

 

Cemil Meriç

 

""Beni zincirleyebilirsin, beni tartaklayabilirsin hatta bu vücuda zarar verebilirsin ama asla düşüncelerimi hapsedemezsin.""

 

Gandhi

 

""Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da alçalmaz. Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki o ülkede kafalar boşalmış, keseler şişmiştir.""

 

Friedrich Hölderlin

 

""Düşünür kimdir? Büyük bir çocuktur, büyük sorular soran.""

 

Martin Heidegger

 

""Düşünce açısından da geri kaldıktan sonra başka ne yapılabilir ki?""

 

Ali Şeriati

 

""Evet, düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir.""

 

Cemil Meriç

 

""Bilmek ağır geldi insana.

Ve insan aldanmayı seçti!""

 

Bendeniz

 

""Yeryüzünde ki en tehlikeli mikrop: Cehalet!""

 

Bendeniz

 

Tarih: 16.02.2017 Okunma: 718

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?