Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İki binli yıllara yaklaşırken en fazla rağbet
gören söylemler “Bilgi Çağına Giriyoruz”, “Önümüzdeki dönem bilgi çağı
olacak” gibi sözlerdi.
Bu söylemler elbette gerçeğin ifadesiydi. Ve
bugün bilgi çağını yaşıyoruz.
Bu “bilgi çağı” ağırlıklı yönüyle aynı
zamanda bir “İstihbarat Çağı!”
Aslında “bilgi çağı” ile “istihbarat çağı”
kavramları arasında öyle büyük bir fark da söz konusu değil!
Çünkü istihbarat, zaten bilgi toplama, haber
alma anlamlarına geliyor.
Vakıa, “bilgi çağı” derken kastedilen
daha çok bilimsel bilgi, akademik bilgiydi ama olsun. Bilginler ve
akademisyenler işlerine baksınlar, yine… Bilgi üretimleri ve birikimleriyle çağın
“bilgi çağı” olmasını sağlasınlar. Bu arada istihbaratı da bilgilendirsinler,
desteklesinler.
* * *
Zaten meraklı olan istihbaratçıya her yönden
bilgi yağıyor. İstihbaratçıysan en fazla bilgi, en fazla haber de sende toplanıyor.
Yılların birikimi ve biriktirmesiyle oluyorsun “allame!”
Seni dinlemeyecekler de kimi dinleyecekler?
Sen konuşmayacaksın da kim konuşacak?
Sen bilmeyeceksin de kim bilecek?
* * *
Bilgilerinden hiç şüphemiz yok ama
analizlerinde her zaman isabetli olmayabiliyorlar.
Bir de bilmeliyiz ki, bu “allame”ler hiçbir
zaman bütün bildiklerini açıklamazlar.
Mecburen, açıkladıkları kadarıyla
yetineceğiz.
Sanırım,10 sene kadar önce emekli olan MİT’çi
Mehmet Eymür, bu süre zarfında Amerika’da oturdu ve oradan atin.org
adresinde yazılar yazdı. Burada kimi zaman dudak uçuklatan iddialar okuduk.
Eymür, şimdi Türkiye’de…
Temelli mi geldi, geçici mi, bilmiyoruz.
Araştırmacı medyacılığın piriyle, en çok
seyredilen kanallardan birinde konuştu. Hoş, az seyredilen kanalda dahi konuşsa
yine herkes söylediklerini duyardı ya!
Neyse, mühim olan söyledikleri…
Uyku saatimde yayınladıkları için, gece
yarısı programlarını seyredemiyorum. Ama Eymür’ün söylediklerinin satır başları
haberlerde gösterildi.
Söylediklerinden
ikisi çok önemliydi.
Birincisi; “Ergenekon”la ilgili
söyledikleri…
Bu hadiseyi CIA’nın yönlendirmesi ihtimali
olduğunu, “Ergenekon Örgütü”nü görevli olduğu sırada hiç duymadığını,
gazete ve televizyonlardan öğrendiğini, eğer böyle bir örgüt varsa, “bir
örgüt” olarak çok dar bir kapsamda ele alınmış olduğunu söyledi.
Medya bunu hiç duymadı, görmedi!
* * *
İkincisi; Deniz Feneri’yle ilgili
söyledikleri…
CIA’nın “Ergenekon atağına” karşılık Alman istihbaratının
da, Türkiye Başbakanına kadar uzanan “Deniz Feneri” kozunu ortaya atmış
olabileceğini söyledi.
Bunu bütün medya duydu, gördü.
Özellikle AKP yandaşı medya, Eymür’ün ikinci
söylediklerine “can simidi” gibi sarıldı.
Sağ olsun allame istihbaratçı söz konusu
medyaya büyük güç ve destek vermiş oldu. Oksijen dolu bir rüzgâr üfledi. “Derin”
nefes aldırdı.
* * *
Devir “istihbarat çağı!”
Mecburen çok konuşacağız!
* * *
ÜSTATLARDAN
Türkçenin derinliklerine dalınca gözlerime on
sekiz bin âlemden daha yüksek bir âlem göründü. Bu âlemin bahçelerine daldım;
gülleri güneşler gibiydi.
Nevâi
* * *
ÜMİT FECRİ
Her adım bir uçurum, her görüntü bir tuzak,
Söyle muştucu bulut, mâvera çok mu uzak?
Olcay Yazıcı
Önceki Yazılar