Son tahlilde; insan,
zalim, cahil, nankör bir tabiata sahiptir. Bu sonsuz keskindir, nettir ve
hakikattir. Örneklemeye ihtiyaç yoktur. Mükemmel değildir, mükemmeli yapamaz,
mükemmel de olamaz. En iyiyi arar, en iyiye en yakını ortaya koymaya çalışır.
Ama kötülükten de el çekemez. Yaptığı her şeye indi mülahazalarını,
duygularını, hırslarını, arzularını, kinlerini, kıskançlıklarını,
komplekslerini, bencilliklerini, zevklerini, yalanlarını karıştırır. Zira nefis
sahibidir. İçinde ki şeytanla dolaşmaktadır dünyayı. Bir yarısı şeytan bir
yarısı insandır ama ne gariptir ki coğrafyasında, küçük gövdesinde, hep şeytan
egemendir, zira nefsinin dizginlerini elinde tutamamaktadır. Ama tüm bunların
yanında, akıl, irade, ihtiyar, hürriyet sahibidir. Yani bigünah değildir,
sorumsuz değildir. Dünyada hesapsız, kitapsız, umarsız otlamak için
bulunmamaktadır. Bir yandan şeytan günahlara çağırmaktadır, diğer yandan
hakikat uyarmaktadır. İşte burada da dört önemli yetisi, mümeyyiz vasfı tezahür
etmektedir; akıl, irade, ihtiyar, hürriyet. Hakikatten beslenmeyen her insan
hasta, her düzen çürüktür. Hakikatten beslenmeyen düzen yalanlardan beslenir
ama birgün yıkılmak için. Binaenaleyh,
hakikatten behresiz kalan şeytanlaşmış insan hasta, şeytani düzenler ise
mahiyet itibariyle çürüktürler. Çünkü hakikati ve insanın tabiatını ıskalarlar
her zaman. Şeytani düzenler hakikati boğarlar ve hakikate sağırdırlar,
kördürler. Hakikat muvacehesinde sığdırlar, hissizdirler, cahildirler. İnsan,
hakikatten beslenmedikçe asla ideal bir insani düzen kuramaz. Yeryüzünde insançocuklarının
tabi oldukları, kapsama alanına girdikleri iki düzen vardır münhasıran; insani
düzen ve şeytani düzen. Bu kadar nettir bu; tıpkı iman ve küfür gibi, hakikat
ve yalan gibi, müşrik ve muvahhit gibi. Hiçbir şeytani düzende milletin
menfaati yoktur ve gözetilmez. Ta ki şeytani düzenler melek yüzlü görünüm
arzetselerde. Her çark, münhasıran lortlar için döner. Servet birkaç kişi
arasında döner durur ve millet ezilir,
lortların zalim çarklarında yağ olur. Halk için çalışılmaz asla. Halk
aldatılmak ve omuzlarında yükselmek için var sayılan bir yığındır, sürüdür.
Şeytani düzenlerde ahlak yoktur, adalet yoktur, hürriyet yoktur. İnsan adeta
otlamak için gelmiş gibi davranır, hayvan gibi yaşar. Düşünmez, duygulanmaz,
hissetmez, görmez. Kimlikler, sürüyü idare edebilmek için suiistimal edilir,
kullanılır. Sürü bunun farkında olmaz. Kendi rengindense karşısında ki, başını
kaldırıp şöyle bir bakmaz, göz atmaz, başı yerde otlamaya devam eder gider.
Aklını başkalarının cebine koyar ve hiçbir mümeyyiz vasfını kullanmaz, her
söylenene inanır, emredileni yapar, sorgulamaz. Hülasa; şeytani düzenlerde
insan köledir. Aslında şeytani düzen derken, bu düzende insan elinin ürünü olan
bir düzendir yani özne yine insandır ama insanın kötülük yönü egemen olduğu
için şeytani düzen demekte bir beis görümüyoruz. Bu düzenler insani düzen
görüntüsü verebilir ama aldanılmamalıdır. Düzene uymazsa ekarte edilir ya da
pasifize edilir, edilgen konuma indirgenir insanlar. Aşk, inanç, adalet, ahlak,
sevgi, fedakârlık, sadakat, merhamet, vefa, feragat, diğerkâmlık vs. mümeyyiz
ve mümtaz vasıflar barınmaz şeytani düzenlerde. Şeytani düzenlerin indinde bu
tür şeyler sefilâne duygulardır. İnsanın zaaflarının ürünüdür. Yani vicdanı
yoktur şeytani düzenlerin. İnsani düzenin inşası için, insanın, mümeyyiz
vasıflarını bihakkın kullanması ve şeytanın tasallutundan kendini kurtarması
iktiza etmektedir muhakkak. Ama ne gariptir ki insani düzenlerin inşasında bile
şeytani düzenlerin argümanlarına başvurulmaktadır. Bu sonsuz yanlış bir
yöntemdir. İnsani düzenler münhasıran hakikatten beslenmek, hakikate göre
yolunu ve yönünü bulmak zorundadır. Hakikatten taviz verilmemeli, hakikat
tahrif ve tahrip edilmemeli ve kesinlikle gizlenmemelidir. İnsani düzenler
kulluk toprağı üzerine müessestirler, böyle olması iktiza eder. Maske değişir
yüz değişmezse bir şey değişmiş olmaz. Elbise değişir ama beden değişmezse,
beden değişir ama ruh değişmezse ne değişmiş olur ki? Şeytani düzen
haddizatında bağımsız bir düzen değildir ve bağımsızlığı da istemez, her düzenin
bünyesine monte olur, virüs gibi yerleşir. Bu yolla da kendisini ebedi
garantiye alır. İnsani bir kılıfa bürünür, insani olgulardan beslenir ve zımnen
egemenliğini yürütmeye çalışır. Böylece bir taraftan bozmaz her taraftan bozar.
Artık her tarafa yerleştiği için de her tarafa bir miad biçer. Her tarafın
egemenliği şeytanın egemenliği yara alasıya kadar sürer. Kimlikleri, dinleri,
kültürleri, tarihleri, maziyi bağımsız olarak tagayyürata uğratamayacağı için,
içine sızdığı insani düzenler eliyle kotarmaya çalışır melun planlarını.
Kimlikleri, dinleri zorla ortadan kaldıramazsınız. Ama bir kültür erozyonu
yaratırsanız, kimlikleri de, dinleri de tahrip ve tahrif etmeniz zor değildir.
Ve bu fazla dikkat çekmez. Çünkü fark ettirilmez. Zira bedene dokunulmamakta,
acı çektirilmemektedir. Bedene dokunmayan ve acı vermeyen şeyin de fark
edilmesi çok zordur. Ruhta ki tahribat ise fark edilmez ya da geç fark edilir
ama fark edildiği zaman ise çoktan alışkanlık oluşturulmuştur ve gelinen yerden
geri dönüş imkânsızdır. Şeytan istediği düzenin yerleşmesi için, bazı duyguları
ruha dokunuşlarla yok etmeye çalışılır. Ama ruhu harap eden duygular ise
görmezden gelinir. Çünkü oralara dokunulmasının emekleri zayi edebileceği
düşünülür. İşte şeytan bunu yapar. İnsan, şeytanın tasallutundan, şeytani
düzenden, ancak ve ancak Yüce Allah’ın kendisine bahşettiği en yüce nimetler,
yetiler, vasıflar olan aklını, iradesini, ihtiyarını ve hürriyetini, layığı ile
öz mahiyetlerine mütenasip şekilde istimal etmek zorundadır. Ve yine aynı şekilde
insan olmayı başarmak ve kendi düzenini ikame etmek zorundadır. Bunu da ancak
ve ancak aklını kullanıp sorgulayarak başaracaktır. Hiçbir kimseyi layüsel
görmeyecektir. Hiçbir kimseye hürriyetini, şerefini, bağımsızlığını teslim
etmeyecektir. Vicdanını asla örtmeyecektir. Geri kalan her şey angaryadır!
SÖZLER:
""Hayat şarkımı yalnız söylemeyi seviyorum.
Çünkü hiçbir menfaate kurban etmek istemiyorum.""
Bendeniz
""Acıyla ve kavgayla çelikleşmiş gövdemin
hüzünlü kabristanında gömülü ruhum birgün uyanacak ve ben, insanlığın en
görkemli şarkılarını, en güzel kelimelerimi seçerek senin için terennüm
edeceğim ey güneşin kızı, ey gecemi aydınlatan yıldız, ey yüreğimin
sızısı!""
Bendeniz
""İnsanın alışkanlıkları vardır. İnsan
alışkanlıklarıdır. Hareket olarak, düşün olarak alışkanlıklardır bunlar. Herkes
kendine göre bir doğru bulmuştur ve bu doğruları alışkanlık edinmiştir. Bu
yüzden hakikattan hazzetmezler. Çünkü hakikat, alışkanlığın karşısındadır ve
yıkar onu. Zaten alışkanlıktan mürekkep olan insan, alışkanlıkları yıkıldığında
kendisinin de anlamsız kalacağını düşündüğü için sımsıkı sarılır ona, adeta
kutsar, zira nasıl ayakta kalacağına dair bilgisi yoktur böylesi bir durumda.
Şiire, sanata, düşünceye, felsefeye ve edebiyata uzak kalmalarının sebebi de
budur. Alışkanlık bataklığında yaşayan insan sorgulamayı da sevmez.
Sorguladığında kaybedeceği korkusu sinmiştir ruhuna ve bu da bir alışkanlıktır.
Haddizatında alışkanlık, korkudan beslenir. Yerini, yurdunu, kendini kaybetme
korkusudur bu. Alışkanlık, sürünün insiyaki davranışıdır. Lanet kapitalizmi
besleyen de alışkanlıklardır. Alışkanlıklara savaş açan bir insan toplumla
uyuşma ve uzlaşma sorunu yaşar ama sonunda kendisi olarak varolur ve bir
özgürlük anıtı gibi dikilir insanlık toprağında.""
Bendeniz
‘’’’İnsanı asıl yıkan, kafası ve kalbiyle sevdiği
kardeşinden yönelen ihanettir. Kardeşimdir dersin seversin, sayarsın, derdine
derman olursun, görünmez bir el gibi korursun, başarılarından gurur duyarsın,
sevincine ve acısına ortak olursun, duyguların ve düşüncelerinle hep yanında
durursun ama bir de bakarsın tam kalbinden vurulursun ve derin bir acıyla
yığılıp kalırsın. Bir kalpteki her daim sızlayıp duran acılar hep bu türden
acılardır.’’’’
Bendeniz
""Vehleten mavi göklere bakıveriyor gözlerim.
Tüm gövdemi aydınlatan ve ısıtan bir güneş tüm görkemiyle tezahür ediveriyor,
dünyamda ki karanlık, bulantı, bunalım sessizce çekip gidiyor. Kuş
cıvıldamaları yankılanıyor beynimin göklerinde. Yüreğimin engin denizlerinin
buzlarına bir balta gibi inen büyük ve ılık sevgi rüzgarı dalgalanıyor, içimi
garip ve benzersiz bir huzur kaplayıveriyor. Yaşamak arzusuyla doluveriyorum.
Ansızın olup bitiyor her şey.""
Bendeniz
""Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın
kapılarını açmak için en mükemmel silâh: Kalem. Sözle, yazıyla kazanılmayacak
savaş yok. Kalem sahiplerine düşen ilk vazife: telaş etmemek, öfkelenmemek, kin
kışkırtıcısı olmamak. Halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak. Bir kılıcın
kazandığı zaferi, başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler,
tarihe mal olur, tarihe: Yani ebediyete.""
Cemil
Meriç
‘’’’Yazmaktan, yaşamaktan, kavga etmekten, insanı
savunmaktan çok yoruldum. Gerçekten yoruldum! Bu dünyaya niye geldim? İnadına
iyiliği savunmak ama hep kötülüğün kazandığını seyretmek için mi? Artık hiçbir
şeyi savunacak takatimin kalmadığını hissediyorum sanki. Baştan kaybedilmiş bir
kavga da boşa yumruk sallıyorum gibi. Kimin için? Niçin? Niye? Kazananı belli
kavganın oysa. Evet, kompradorlar hep kazanıyorlar, kazanacaklar ve biz hep
kaybedeceğiz, çünkü hep kaybettik!’’’’
Bendeniz
""Bana bir şey söyleme, anlatma. Bana partini,
cemaatini, ideolojini hatta kendini anlatma. Yaşa sadece. Anlattığından çok
yaşadığın güzel gelmeli bana. Yaşadıkların çirkinse, anlattıkların güzel olsa
ne fayda. Benim için güzeli yaşayan biri, güzeli bilen birinden daha asildir.
Benim gözüm var, kafam var, yüreğim var. Duyduklarımdan çok, gördüklerime,
anladıklarıma, hissettiklerime inanırım ben.""
Bendeniz
""Yüreğin sesini susturacak hiçbir güç yoktur.
Kafanın sesi boğulabilir ama yüreğin sesi zindanlara hapsedilemez, zincirlenemez,
barikatlarla engellenemez. Yüreğin sesi derindir. Derin acılardan beslenir. Bu
yüzden yüreğin sesinin hedefi olmaktan korkacaksın. Sonsuzlukta makes bulan tek
şey; yüreğin sesidir. Olduran da, öldüren de; yüreğin sesidir. Çünkü yüreğin
sesi hiçbir engelle karşılaşmadan direkt olarak Allah'a ulaşır.""
Bendeniz
""Bu toplumdan olabildiğince uzaklaşmak gerek.
Gerçek acıdır. Bu toplum sadece konuşuyor. Dilinden doğruluk akar, eylemleri
müptezellik kokar. Hayır ya şöyle çevrenize göz atsanız kifayet eder hakikati
fehmetmek için. Çok basit, sığ, kof insanlarla dolu hayat. Saygıdan,
nezaketten, erdemden uzak zavallı tiplerle lebalep bir toplum. Herkes insanlığı
düzeltmekten bahsediyor ama daha kendini düzeltmekten aciz. Oturup konuştuğunuz
zaman sanki dünyayı kurtarmaya aday ama kendisi pisliğin içinde debeleniyor.
Dilini düzeltemeyen, eylemiyle söylemine hayat veremeyen bir insan hiçbir şeyi
düzeltemez. Bu yüzden insanlık kötüye gidiyor deyip durma, görmüyor musun
kendin kötülüğün mahkûmusun ey insan suretli, hayvan siretli
mahlûk.""
Bendeniz
""Bir kişiye dostluğunuzu sunmanız ya da iyilik
yapmanız, size, o kişinin hayatına müdahale etme, o kişiden yana her
beklentinizin karşılanmasını isteme ve o kişiye istediğiniz gibi davranma,
saygısızlık yapma hakkını vermez. Böyle düşünmek köpekçe
düşünmektir.""
Bendeniz
""Dünya sahtekârlarla doludur azizim; insanlar
samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları
devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir.""
Ömer
Faruk Dönmez
""Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar
dilsizdir.""
Seneca
""Unutma! Sen, olduğun şeyi seçtiğin
kişisin.""
Friedrich
Nietzsche
""Akıl, ahlâkı olan insanlarda kendini vicdan
olarak ortaya koyar.""
İmmanuel
Kant
“"O halde, insan kalmaya bak. Temel mesele insan
olmak. Bu ise, kararlı, dürüst ve neşeli olmak demek. Evet, herkese ve her şeye
rağmen neşeli olmak çünkü sürekli asık surat zayıfların işidir. İnsan olmak
demek, gerektiğinde tüm hayatı seve seve, ‘kaderin büyük terazisine koymak’
fakat aynı anda her aydınlık güne ve her güzel buluta sevinmek demektir.”"
John
Berger
""Çekip başka yerlere gitme isteği yükseliyor
içimden, yüreğimi sıkıştıran bir istek bu; daha az uyunan, daha az yemeye
ihtiyaç duyulan, çekişmelerin, kavgaların daha az olduğu, yerli yersiz
şikâyetlerle huzurun kaçırılmadığı, insanların yine insanlar tarafından
oluşturulan bu denli sert ve acımasız değer yargılarıyla kalplerinin sık
kırılmadığı bir yerlere...""
Maksim
Gorki
‘’’’Söyleyin anlamadan seviyorsanız hangi anlamdan
bahsedebilirsiniz?
Söyleyin hissetmeden acıyorsanız hangi çözümü
bulabilirsiniz?
Söyleyin kavramadan kutsuyorsanız hangi mesajı
alabilirsiniz?
Söyleyin sorgulamadan bağlanırsanız sömürülmekten nasıl
kurtulabilirsiniz?
Söyleyin hüznünüz ve gözyaşlarınız sahte ise neyi
yaşayabilirsiniz?
Söyleyin gösteriş ve reklamla hangi hazzı tadabilirsiniz?
Söyleyin sormazsanız nasıl cevap bulabilirsiniz?
Söyleyin aramazsanız nasıl adanabilirsiniz?
Birileri görsün diye değil, kimse görmese de
sevebilmektir asıl olan.
Bir değeri yaşadığını gözlere sokmana gerek yok, değeri
ruhunda yaşat kifayet eder, sessizce.
Bir değerin varlığı ya da yokluğu münhasıran
kompradorlara yarıyorsa düşünmelisin.
Varlığını, varolmasına adadığın şey sana ne sağlıyor
bilmelisin.
Bir şey sağlamıyorsa zaten varlığını niçin adadığını
bilmiyorsundur.
Varlığını adadığın şeyi ahmakça seviyorsundur.
Bilinçli sevmek, savunmak, adanmaktır mühim olan. Geri
kalan hikâyedir.’’’’
Bendeniz
""İnsanlık namına ve kutsal bir ülkü adına
bilerek ölüme gidenin eylemi saf ahlakın bir izdüşümüdür, çünkü hiçbir çıkarı
yoktur, zira ölecektir. Bu yüzden bir eylemi sorgularken, eylemi
gerçekleştirecek olanın, eğer sonunda kaybetme ihtimali varsa ve bunu bildiği
halde o eyleme girişip girişmediğini tetkik ediniz. Çünkü menfaat perestler
kaybetme ihtimalini göze alamazlar.""
Bendeniz
""İnsan bu dünyada bazen hiç yaşamadığını,
hatta yaşamanın ne demek olduğunu bile bilmediğini, basit bir sömürü nesnesi olmaktan
başka bir şey olmadığını hissediyor ve bunun nasıl böyle olduğunu, ne şekilde
gerçekleştiğini anlayamıyor.""
Bendeniz
"""Allah'ım! Kibirden koru. Açlıkla
imtihan etme. Zalimlerden kılma. Doğruluktan, dürüstlükten ve adaletten ayırma.
Dolaylı ya da dolaysız yoldan midemize haram sokma. Maddeyle insanlık
kazananlardan eyleme. Ele ayağa düşürme. Namerde muhtaç etme. Hakka dönmüş tek
yüz, hakikate adanmış tek gönül nasip et. Başımızı dik, alnımızı pak eyle.
Kötülerden ve kötülüklerden uzak kıl. Verdiğin nimeti bölüşmeyi teşvik edecek
vicdan ver. Sevdiğin kullardan olmayı nasip et. Aklımızı koru. İlmimizi artır.
Gözlerimizin aydınlığını alma. Hanelerimize huzur ver. Âmin, âmin,
âmin.""
Bendeniz
""Yalanlardan kaç. Yalnızlık yurduna sığın.
Bırak acılar yoldaşın, hüzün dostun olsun. Asla dümdüz bir yol, ıstırapsız ve
bedelsiz bir hayat yoktur unutma. İçinde ki güneş hiç batmıyorsa
üzülme!""
Bendeniz
""Şu insan denilen garip varlık, dünyanın,
kendini düşüren ve küçülten küçük işleriyle; kendisine hiçbir fayda
sağlamayacak basit ve kısır politik çekişmelerle; birbirine nasıl düşman
olabileceğini düşünmekle; sudan sebeplerle birbirini çekiştirmeyle ve
birbirinin kuyusunu kazmayla; karakterini sıfırlayan ucuz çıkar hesaplarıyla ve
hiç durmadan gövdesini memnun edecek anlamsız ve saçma işlerle iştigal
edeceğine, birazcık kendisine vakit ayırıp kendi derununda yolculuğa çıkaydı;
ruhunu doyurmak derdinde olaydı; vaktini kendini geliştirmeye adayaydı ve
kendini yükselten ve büyüten işlerle iştigal edeydi daha iyi bir şey yapmış
olurdu ve dünyaya barış, güzellik, kardeşlik ve huzur egemen olurdu ve dünya
daha yaşanılır bir yer olurdu.""
Bendeniz
""Tabiatta her varlık olması gerektiği gibidir.
Olması gerektiği gibi olmayan tek varlık, insandır.""
Ali
Şeriati
YORUM:
İşte bütün mesele bu! Üstat öz olarak ifade buyurmuş. Tüm çirkefliklerin,
kötülüklerin, rezilliklerin, zulümlerin, sömürülerin, kavgaların kaynağı bu.
Kötülükten bahsederek kötülüklerin yok olacağını sanıyoruz. İçimizde ki
kötülükle mücadele edip yenmeden, dışımızdaki kötülüklerle mücadele etmeye
çalışıyoruz. Ne kadar samimiyet barındırır bu davranış? Olmayayım demiyoruz,
oldurmaya çalışıyoruz. Ne olur sanki kötü olmasak, kötülük yapmasak, gönülleri
sevgiyle fethetmeye çalışsak, kibirden arınsak, herkesi olduğu gibi kabul etsek
ve bizde olmamız gereken gibi olsak, zorlaştırmayıp kolaylaştırsak, adil olsak,
erdemli olsak, maskesiz ve riyasız olsak, samimi ve dürüst davransak, anlayışlı
olsak, doğal yaşasak, kendimiz olsak, sevsek, faydalı olsak, iyilik yapsak,
filmlerde, kitaplarda ve laflarda değil gerçek hayatta, hayatın içinde ve
insanların arasında böyle olsak. Zor mu? Asla. Çok kolay ve basit aslında.
Mesele; her şeyden arınmış bir insan olmak ve öylece yaşamak. Lafa gelince
konuşup, eyleme gelince kaçmasak. Allah aşkına böyle olduğumuz da güzellikten
başka bir şey olur mu dünyada? Böyle olmazsa da kinden, nefretten başka ne olur
dünyada?