Barzani de, Kerkük de Türkiye’ye muhtaç

İsmail Hakkı CENGİZ - 06.04.2017

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Gerek Irak bütününde, gerek Barzani’nin kontrol ettiği “Irak Kürt Bölgesel yönetimi (IKYB)”de, gerekse Kerkük’te vaziyet karmakarışık!

Karmaşıklık, öncelikle, Irak merkezî yönetiminin zafiyetinden kaynaklanıyor. Ülkenin tamamında otoriteyi sağlayamadığı gibi, ülkenin kuzeyinde ve Kerkük’te iyice zayıf!

Öte yandan, Kerkük’te ve IKYB’de de tek bir otorite, “vaziyete hâkim” tek bir “güç” yok! Barzani etkin olmasına rağmen, onun partisi KDP tek güç değil. Talabani’nin KYB’si ve terör örgütü PKK’da iktidara ortak olmak için mücadele içinde. Şimdi “bu mücadeleye üçüncü bir parti, Goran’ın eklenmesiyle Kürt gruplar arasındaki iktidar kavgası ve siyasî krizler derinleşiyor.” (Ayşe Karabat, El-Cezire, 04 Nisan 2017)



Kerkük’te ise, KYB etkin… 2011’de, KYB’li bir Kürt olan Necmeddin Kerim Kerkük valiliğine getirilmişti. 2014’te Kerkük’e IŞİD saldırınca, Irak ordusuna bağlı tugay savaşmadan çekildiği halde vali yerinde kalmıştı. Tuhaf değil mi? Şimdi, Kerkük’ten IŞİD çekildi fakat yerini Irak ordusu birlikleri yerine peşmerge güçleri dolduruyor.  

Tabii IKYB’deki iktidar ve ekonomik kaynakları paylaşma kavgası burada da sürüyor.

Kerkük’te 41 üyeli bir “il meclisi” var. 41 üyenin 26’sı Kürt, 9’u Türk, 6’sı Arap.

Bir Türkmen şehri olan Kerkük’ün il meclisinde Türkler neden beşte 1 gibi bir oranla temsil ediliyorlar?

Çünkü 2003 Amerikan işgalinden sonra, şehrin nüfus yapısı değiştirildi. Türkmenler göçe zorlandı… Kürtler ise akın akın Kerkük’e yerleştirildi. 2003’te 700 bin civarında olan nüfus, 1 milyon 400 bine çıkarıldı.

x   x   x  

PETROL ZENGİNİ KENT

Kerkük’te dünyanın en kaliteli ve yüzeye en yakın petrolleri yatıyor. Çok ucuza mal ediliyor ve bugün itibarıyla, toplam Irak petrolünün %40’ı Kerkük’ten çıkarılıyor. Bu petrolden hem merkezî hükümet, hem IKYB, hem de KYB pay alıyor.

Peki, bu petrol dünyaya nasıl satılıyor?

İşte, Barzani’nin ve diğer Kürt gruplarının, Türkiye’ye en fazla muhtaç oldukları nokta burası: Çünkü Kerkük petrolü, yıllık taşıma kapasitesi 71 milyon ton olan, Kerkük-Ceyhan boru hattı ile dünyaya açılıyor. Ceyhan’a ulaşan boru hattının tek alternatifi tankerlerle İran üzerinden taşımak ama bu hem maliyetli hem de çok sınırlı olabiliyor.

Dolayısıyla, Türkiye’nin elinde çok önemli bir “petrol kartı” var.

Başlıktaki “Kerkük”ten kastım elbette oranın Türkmenleri… Türkmenlerin Türkiye’ye ihtiyaçları tartışmasızdır.

Ayrıca, Barzani sadece petrol taşımacılığı yoluyla değil, iktisaden de Türkiye’ye bağımlıdır. Türkiye; elindeki bu kartları kullanarak, etkin diplomasiyle Kerkük’e istediği şekli verme gücüne sahip.

Yeter ki enerjisini Kerkük’e yoğunlaştırabilsin!

x   x   x

Olay çok karmaşık olduğu gibi, aynı zamanda, çok boyutlu… İşin İran, Amerikan, Haşdi Şaabi, “IKYB’ye bağlanma referandumu” gibi boyutları var. Onları da bir sonraki yazıda incelemeye çalışacağız.

 

x   x   x



KERKÜK DESTANI’NDAN


Irak derler

Irak derler!

Derdime firak derler…

Diyemem men: “Türkmen’em!”

“Bu sözü bırak!” derler…

x   x   x

İncidendir incidendir…

Bu sözler incidendir…

Kimi gam giderici,

Kimi öz incidendir.

 

Harput’a “HOYRAT” derler,

Duyanlar: “Hayret” derler.

Harput erenlerinden

Millete hayrat derler.

 

Kerkük’te adı: Hoyrat;

Söz değil; feryat feryat!


Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu (1929-1992)

 

x   x   x

   



Günün fotoğrafı, ve anısı, Karamürsel.tv’den: Alparslan Türkeş’i ölümünün 20’nci yılında rahmetle anıyorum. 




 

Rüştiyedeyken (ortaokul) sınıf arkadaşının Türkeş’le geçen günlerinden bir anısı:Türkeş’in ortaokul yıllarındaki sınıf arkadaşıdır Ahmet Munis Bey. Otobüs Lefke’ye doğru yol alırken Türkeşli yılları yeniden yaşıyormuş gibi anlatmaya başlar:

“- Ortaokuldayız. Müdürümüzün tayini çıkmıştı, nereye gitti bilmiyoruz?. Yerine yeni bir İngiliz müdür geldi. Çam yarması gibi derler ya, işte öyle bir İngiliz. Sınıfa girdiği gün bizi şöyle bir iyice süzdü, süzdü, sonra gözü dolabın üzerindeki ipe asılı Atatürk’ün resmine takıldı… Yüzü buruştu, rengi değişti..”

Ahmet Munis Bey bir an duraklar ve devam eder:

“- Çam yarması İngiliz Müdür dişlerini sıkarak bize döndü, eli ile Atatürk’ün resmini işaret ederek, ‘Çabuk şu resmi indirin’ diye bağırdı.”

“- Hepimiz uyuşmuş gibiydik. Kimse yerinden kımıldayamıyordu. İngiliz Müdür aynı cümleyi üç defa tekrarladı fakat Atatürk’ün resmini indirmek için yerinden kıpırdayan bir Türk evladı olmadı. ‘İndirin şu resmi’ cümlesini son defa tekrarlayınca Türkeş kalktı ve İngiliz’e bağırdı:

‘- Bize o resmi kimse indirtemez. Cesaretin varsa sen indir de görelim!’

İngiliz müdür öfkeden kıpkırmızı olmuştu. O çam yarması vücuduyla yay gibi fırlayarak bir sandalyeye çıktı ve ipi kopardı ki, daha inmesine fırsat kalmadan Türkeş yerinden fırladı sandalyeyi hızla iterek İngiliz’i yere düşürdü. Sonra bize döndü,

‘Çabuk olun, tutun ayaklarından’ diye bağırdı. Biz de söyleneni yaptık, müdürü karga tulumba Türkeş’le tutarak pencereden aşağı savuruverdik..”

yine onun çocukluk arkadaşlarından birisinin anlatımıyla Türkeş;

“O, küçükken bile ruhunu sarmış olan Türklük ateşi ile yanardı. Türkler’in Kıbrıs’ı mutlaka kurtaracağını hatta kendisi büyüyünce asker olup Kıbrıs Türkleri’ni özgürlüğüne kavuşturacağını söylerdi.

Tek hedefimiz, İngilizleri Ada’dan kovup özgürlüğe kavuşmaktı. Türkeş, böyle bir ruh hali içinde Türkiye’ye geldi ve subay oldu.” 

Dr. Fikret Alkan

Tarih: 06.04.2017 Okunma: 827

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?