Böyle bir dünyada kimse düzelmez. Ki, düzelmekte istemez.
Çünkü kimse, kimsenin yanlışını söyleyemez ve kendi yanlışının söylenmesini de
istemez. Eğer düzelmek ve düzeltmek niyetimiz varsa, işte er meydanı! Ama ne
gezer. Bizler, lafla gemi yürütmeye çalışan sahtekârlarız, cambazlarız. İnsan
olamayıp ama bundan güya utanıp, insan gibi görünmeye çalışan zavallı
yaratıklarız. Eğer bu yalansa, buyuralım yalanlayalım. Herkes, herkesin
karşısına dikilsin ve edep ve nezaket çerçevesinde kalarak, sen şunu yanlış yapıyorsun
ve doğrusu şudur desin. Kolay mı? Değil. Çünkü kaldıramaz kimse bunu.
Kaldırabilmemiz için, ilk önce insan olmamız gerekiyor. Oysa kaldırmamız
gerekir, eğer yüksek ahlaktan ve insanlık onurundan behremiz varsa, insansak.
Buyuralım bize yanlışımızı söyleyen insana, herhangi bir maddi manevi gücümüzü
kullanıp zarar vermeyelim. Yapabilecek yüreğimiz, şerefimiz, ahlakımız, adalet
duygumuz var mı bunun için, yetecek derecede? Bunu yapmayız ama cambazlığını
yaparız ve her doğru her yerde söylenmez deriz ve bu burada kalmaz, artık
hiçbir doğru hiçbir yerde söylenemez olur.
Peki, doğru, nerede, ne zaman, nasıl, niçin ve kime
söylenir ahmak? Benim insan olmamın anlamı ne o zaman? Benim vazifem ne? Ama
dost dostun aynasıdır, dostun hatasını düzeltmek içinizdir, yalan söylemek en
büyük günahtır, yani lafa gelince insanlaşıveririz. Eylemlerimizde ise,
insanlık bize sonsuz uzaktır. Kimsenin karşına geçip, hatasını, haysiyet ve
erdem çizgisinde kalarak söyleyemeyiz, kimse de bizim hatamızı söyleyemez.
Çünkü karşımızdaki kişiye hatasını söyleyince, bize yönelecek haksızlıktan
çekiniriz. Bir kişiye hatası söylendiğinde, eğer yapabiliyorsa, kendisine
hatasını söyleyen kişinin hakkını gasp etmeyecek, hatasını söyleyeni onurlu
olgunlukla karşılayacak kaç kişi vardır şu alemde, kaç kişi çıkar? Maalesef
birinin yüzüne yanlışını ve gerçeği söylediğiniz de, şayet gücü kifayet ederse,
sizi mahveder. Kim, böyle bir şey olmaz diyebilir ve kim yer bunu? Yazık!
İnsanız diye yaşıyoruz şu dünyada. İnsan olmaktan utanıyorum!
Bir de şöyle bir durum var; yanlışını zamanında yüzüne
söyleyemediğiniz insanın yüzüne zamanı geldiğinde yanlışını söylediğinizde,
niye o zaman değilde şimdi der. Ve ne garip ki, bunu herkes der ve üstelik
ciddi ciddi söylenir bu. Behey zavallı ve zavallılar! O zaman, zamanında
söyletebilecek kadar yüce bir ruhun olacaktı, insan olacaktın ve yanlışını
söyleyebilecek kadar hür hissedecekti kendini, yanlışını yüzüne söyleyecek olan
insan. Cahiliz, dar kafalıyız ve sekteriz maatteessüf. Çünkü bu dünyada herkes
çıkarı için yaşıyor ve çıkarını korumak kavgası veriyor, kimsenin derdi hakikat
değil. Kimsenin niyeti düzelmek ve düzeltmek değil. Hakikatsiz bir dünyada
hakikati haykırmak maalesef namümkündür. Hakikat, hep mahzun ve mahkûmdur
insanın yüreğinde!
SÖZLER:
""İnsanlık onuruna layık yaşayan, insanlık
onuruna sahip çıkan, insanlık onuru çizgisinin ne üstünde ne altında olmayıp
tam üstünde durmak için direnen tüm insanlık abidelerini saygıyla selamlıyorum
ve manevi şahsiyetlerinin huzurunda saygıyla eğiliyorum.""
Bendeniz
""Allah yaratır, Tanrıcıklar sahiplenir. Dünya
denilen sahne böyle garip bir yer. Hep böyledir zaten. Övgü yaratana aittir ama
sahiplenenler onu bile gasp ederler. Sahiplenenler, yaratanların görünmez
olmasını isterler ve yaratanları daima küçümserler. Zira kendilerinin anlamsız
kalacaklarından korkarlar.""
Bendeniz
"Kalpleri mü'min, fakat kafaları kâfir olanlar;
kalpleri kâfir, fakat kafaları mümin olanlardan daha duyarlıdırlar insanlık
mücadelesinde.""
Ali
Şeriati
NOT:
Hissetmek olgusu ve bu olgunun olaylaşması da tam da burayla ilintilidir işte,
üstad Ali Şeriati olayın bamteline dokunmuş. Zira kafa değil kalp hisseder ve
hisseden kalp, insanlaştırır.
Bendeniz
""Bırak hakikat incitsin seni, bir yalan
avutacağına.""
Kemal
Sayar
""Hayatı güç toplama yarışına çevirmeyenler.
Ağır ve düşünceli yürüyenler. Yalnız Allah'ın önünde eğilenler. Bir gülü
koklamasını bilenler. Ne mutlu onlara!""
Kemal
Sayar
‘’’’Herkes neyi düzelteceğini, neyin düzeltilmesi
gerektiğini biliyor ama bu düzelecekler, düzeltilecekler arasında kendisi
yok.’’’’
İsmet
Özel
NOT:
Üstad İsmet Özel sonsuz doğru söylemiş. Sadece hayatı biraz ince bakışlarla
müşahede altına alın fark edeceksiniz. Herkes konuşur, herkes bir şey söyler,
herkes her şeyi bozuk görür ve düzeltir ama sadece kendisi kalır. Böyle
sayamayacağım kadar tip biliyorum hayatta. Hep düzeltmekle meşguller. Ama
kendileri hala düzelmeyi bekliyor. Çünkü kendilerine hiç bakmıyorlar.
Kendilerinin düzgün olduklarını sanıyorlar. Çünkü kendilerinde ki bozukluğu
görmüyorlar. Belki görebilecek kapasiteleri yok ya da belki bir kez baksalar
kendilerine görecekler bozukluğu. İşte hiçbir şey bu yüzden düzelmez,
düzelmeyecek hayatta ve bademada yeknesak bir hayata mahkûm olacak insan.
Cahil, alık, bön, sekter, dar kafalı, nankör ve zalim olunca böyle oluyor.
Hakikat acıdır!
Bendeniz
""Eğer hakikati arıyorsanız, hayatınız asla
eskisi gibi olmayacaktır""
IAN
DALLAS
""Zenci Bilal'in kalbinin fethi; Endülüs
kıyılarının fethiyle yanyana düşünülemeyecek kadar büyüktür.""
Ali
Şeriati
""Beni anlamanız için sizi terk etmem mi
lâzım?""
Cemil
Meriç
""Biliyorum kuralları bozduğumu
Yerimi uysal birine bırakmalıyım!""
Attila
İlhan
"’’Çok yazık, Rıza Nur'un erdem yoksunu anılarıyla
biçimlenen İslamcılık şu zavallı şu düşük "apışarası tarihçiliği"nden
bir türlü kurtulamadı."’’
Dücane
Cündioğlu