Yeni dönem örgütlenme şekli, ne olmalı?

Hüseyin ŞİNASİ - 15.05.2017

            Yeni dönem örgütlenme şekli, ne olmalı?

16 Nisanda yapılan halkoylaması sosyal, kültürel, ekonomik sonuçları olan yeni bir durum ortaya çıkardı.  Yeni dönemin gündemi siyasi yelpazenin sağında ve solunda ortaya çıkacak “yeni oluşum”, “değişim hareketi” denilen girişimlerin yapısı hakkında tartışmaların sürüp gideceği anlaşılıyor. 

Türkiye gibi doğu ve batı kültürlerinin kesiştiği ve zaman zaman otoriter eğilimlerin bulunduğu ülkelerde, siyasi partiler için dikey örgütlenme ve liderlik kavramı, genel başkanlık anlayışından önde gelir.

Devlet adamlığı konusu ise hem lider, hem de genel başkan kavramlarını da içine alan geniş kapsamlı bir olgudur. Siyasi parti lider ve genel başkanlarda aranan en önemli nitelik devlet adamlığıdır. Ancak her siyasi parti lider veya genel başkanında devlet adamlığı özelliklerini bulmak mümkün olamıyor. Bu bakımdan Türk halkının onur ve gurur kaynağı Mustafa Kemal Atatürk, devlet adamlığı ve liderliği bir arada bulunduran en güzel örneklerden biridir.    

Örneğin kimileri ülkelerinin başına bela olmuş liderler arasında Fransızlar için Napolyon, Almanlar için Hitler, Sovyetler Birliği için Lenin, Çin için Mao, Küba için Castro, Rusya için Putin, İran İçin Humeyni, Irak için Saddam Hüseyin, Mısır için Hüsnü Mübarek, Libya için Kaddafi birer siyasi liderlerdir.  

Geçmişten günümüze ülkemizde de siyasi hareketler hep liderleri ile anılırlar. Atatürk’ün ölümünden sonra Halk Partisi İnönü ile Demokrat Parti Menderes ile Adalet Partisi Demirel ile CHP Ecevit ile Ülkücü hareket Türkeş ile Milli Görüş Erbakan ile anıldı. Taraftarlarına Menderesçi, İnönücü, Demirelci, Ecevitçi, Türkeşçi, Erbakancı, Özalcı ve nihayet Erdoğancı gibi tanımlamalar ve yakıştırmalar yapıldı.

1980 askeri darbesinden sonra Özal, Demirel, Türkeş, Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, nihayet 2000’li yıllardan itibaren Ak Parti ile Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Baykal sonrasında Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Bahçeli ile anıldı. Öyle bilindi. Ama HDP gibi, BDP gibi bazı partilerde genel başkanlık kavramı ön plana çıkıyor.

Günümüzde batılı bazı ülkelere baktığımızda, siyasi yapıların başında bulunan genel başkanlık kavramının benimsendiği görülüyor. Genel başkanlık, objektif, soyut ve gücünü seçimlerden alan, hukuki dayanakları olan bir yapıdır. Bir genel başkan önüne konan hedeflere ulaşmışsa, başarılıysa devam eder, aksi halde hemen bırakır. Nitekim İngiltere başbakanı Major referandumda başarısız olunca derhal istifa etmiş, yerine bir başkası geçmişti. İtalya’da da benzeri bir durum yaşandı. Almanya’da eyalet seçimlerini kaybeden başbakan hiçbir gerekçeye, mazerete sığınmadan istifa edebiliyor.

Hukukun üstünlüğü ve demokratik esasların hâkim olduğu rejimlerde siyasi partileri, halk desteği ve seçilerek kurulları yönetme yetkisi elde etmiş kişiye genel başkan deniyor. Genel başkanların ne yapıp, ne yapmayacakları kurullara bağlıdır ve bellidir.

Yine batılı demokrasi anlayışında lider kavramına geldiğimizde ise, yukarıdaki unsur ve tanımların hiç birinin işimize yaramadığı ortaya çıkar. İnsanların kültür düzeyi veya anlayışlarına bağlı olarak lider kavramına farklı anlamlar yüklenebilir. Ancak klasik anlamda liderin gücü ve meşruiyeti, seçilmişlikten değil, demokratik usullerle seçilmiş olsa bile, kendisini lider gözüyle görmeye başladıktan sonra, o kişi için meşruiyetin kaynağı artık üye veya delegeler tarafından seçilmiş olmak değildir. Asıl olan kendi hayal dünyasında ürettiği ve çevresine inandırdığı liderlik efsanesidir.

Bizdeki liderler bu şekilde kendi dünyasında kurguladığı meşruiyetini; ya efsane haline getirilmiş gizemli güçlerinden ya da temsil ettiği kitlelerin inandırıldığı veya asla anlayamayacakları büyük tehlikelere ve düşmanlara karşı verilen kutsal mücadeleden alır. O artık ürettiği bu efsane ile yarı bir tanrı özelliğine kavuşmuş ve temsil ettiği siyasi hareketin mensuplarının da bu özelliklere kayıtsız şartsız inanması ve itaat etmesi gerektiğini düşünen kişidir.

Ülkemiz 16 Nisan halkoylaması ile birlikte yeni bir döneme ve sisteme doğru giderken; ortaya çıkacak yeni oluşum ve değişim hareketlerinin, liderlik anlayışını süratle terk etmeleri, batılı anlamda daha demokratik ve katılımcı yönetim şekli olan genel başkanlığa geçmeleri gerekiyor. Öbür taraftan örgütlenme biçimi olarak da mevcut genel merkezden il ve ilçe yönetimleri şeklindeki dikey örgütlenmeden çıkıp, mahalleden, köye, kasabaya, ilçeye, il merkezi ve genel merkeze şeklinde tabandan tavana örgütlenme biçimine geçmesi zorunluluk haline gelmiştir.

Gelecek ve başarı ancak buradadır.

Hoşça kalın.  

Tarih: 15.05.2017 Okunma: 843

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?