Bu dünyada herkese yer var.
Okuyalım: “İnsanımızın büyük bir kısmının şişman olduğu bir toplumda ya da aşırı kilolu olduğu bir toplumda, buna hareketsizlik eşlik ediyorsa, buna sigara eşlik ediyorsa inanın halimiz duman.” (Gazete Vatan, 14 Mayıs 2017)
Bu uyarıyı sıradan, günübirlik bir uyarı diye geçiştirmemek lâzım… Sayın Bakan’ın ikaz için seçtiği kelimeler de sıradan değil… “Halimiz duman” diyor!
Halimiz duman ne demek?
Yıkılmak, bitmek, tükenmek, yok olmak!
Şimdi, bu uyarıyı, “ülkenin sağlığı”, “toplumun sağlığı” konusunda en birikimli, en tecrübeli, nihayet en yetkili kişi yapıyor.
Bunları, 15 yıllık iktidarın 1-2 yılı hariç bütününde Sağlık Bakanlığı yapan, kendisi de bir tıp profesörü olan, sağlık konusunda bütün veriler, bütün bilgiler kendisinde toplanan Bakan Recep Akdağ söylüyor.
Bence, Sayın Bakan bilinciyle gördüğü ve bilinçaltıyla sezdiği sorumluluk duygusuyla feryat ediyor. Tarihî bir ikazda bulunuyor.
Bu ikaza kulak vermeli, bu feryadı duymalıyız. Bu yakınma, beyinlerimizde yankılanmalı!
“İnsanlarının büyük bir kısmının şişman olduğu bir toplum”a sağlıksız bir toplum diyebilir miyiz?
Elbette! Hem de tedavi edilmezse, “halinin duman” olduğu bir sağlıksızlık.
Peki, sağlıksız bir toplumda problem sadece fizikî sağlık meselesi midir?
“Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” ilkesinden hareketle, toplumun zihnen de sağlıksız olduğu sonucu ortaya çıkmaz mı?
Bu vücut ve kafa sağlıksızlığı “eğitim”de, “trafik”te, “adalet”te, “Güvenlik”te, “ekonomi”de… Vb. her alanda ve bilhassa “çevre” meselesinde kendini göstermez mi?
Gösterir, nitekim gösteriyor.
Bence, sorumluluk sahibi her Bakan’ın, kendi alanında Sağlık Bakanı gibi feryat etmesi, çözemezsek “halimiz duman” demesi gerekir!
Ben gördüğümü söyleyeyim: Evrensel yasalara direnirsek, doğal yasalara uymaz, doğayı merhametsizce tahrip edersek “halimiz duman”!
x x x
MOZART ve KANT’I TANIMAMIZ, BAROK’U BİLMEMİZ LÂZIM
Wolfgang Amadeus Mozart, Alla Turka (Türk Marşı) ile Türk adını müzikte en çok duyuran sanatçıdır. Ayrıca, “Zaide” ve “Saraydan Kız Kaçırma” operaları Türk etkileri taşır. Mehterden esintiler olan bu operalar dünyada Türk operaları olarak ünlenmiştir.
Türk adını dünyaya en çok duyuran sanatçı, Türkler tarafından tanınmayı hak ediyor diye düşünüyorum.
Hayatı kısaca şöyle: “1756 Avusturya doğumlu. Beş yaşında ilk bestesini yapar. Dokuz yaşında ilk senfonisini besteler. Meşhur Figaro’nun Düğünü, Sihirli Flüt operaları onundur. Müziğindeki yalın ve nükteli anlatım, güçlü ritmik yapı, coşku ve felsefe etkileyicidir. 1691’de 35 yaşında hayata gözlerini yumar. Müziğin dâhi çocuğu olarak kabul edilir.” (AÜ, Kültür Tarihi, S. 174, 180)
x x x
“Aklın sorgulaması”nı öne çıkaran Alman Filozof Emmanuel Kant (1724-1804) aydınlanmanın temel taşlarındandır. “Eleştiri iradesi”, Kant felsefesinin temel yönelimi olarak ortaya çıkar ve özünü oluşturur. “Kant’a göre, eleştiri mantığı, aklın sorgulaması, kanıt araması ve doğrulamasıdır. Eleştiri, sistemli düşünmek, bilgiyi akılcılıkla (rasyonellik) yorumlamak, bilginin akılcı sınırlarına varmaktır. Kant, kimsenin kimseye baskı yapmadığı, akılcılığın tek baskın güç olacağı bir düzen hayal eder. Akıl, insan olma yolunda ilerlemenin tek şartıdır. Haliyle, Kant’ın gözünde Aydın, kendi yetersizliğinin farkına vararak bundan sorumluluk duyan insandır.” (S. 171-172)
Akılcılığı bu kadar öne çıkaran bir filozofun, mukaddes kitapları yüzlerce defa “aklınızı kullanın” diye uyaran Müslümanlarca tanınması gerekir diye düşündüm.
x x x
Sanırım, çoğunuz, benim gibi “barok” kelimesini çok duymuş ama anlamadan geçmiştir. Bendeniz bunu, Kültür Tarihi ders kitabından yeni öğrendim, “inceliğe” önem vermesi dikkatimi çekti, kısaca aktarayım…
“Barok mimarisi 16. ve 18. yüzyıllarda boy gösteren ve müzik ve diğer sanat dallarında da etkilerinin görüldüğü bir akımdır. Özellikle kiliselerde bu akımın etkilerini mitolojik kaynaklardan aldığına rastlanır. İşlemeli duvarlar ve görkemli bahçeler ile etkileyici bir üsluptur. Barok üslubun en popüler temsilcisi Paris’te bulunan Versay Sarayı’dır.”
Barok anlatımın özellikleri şöyle sıralanıyor:
- Varlıkların güzelliği karşısında duyguları ifade etme,
- Göz alıcı, gösterişli hatta abartılı dile getirme,
- Zarafet ve inceliğe önem verme,
- İnce ayrıntılarla ifade etme. (S. 178)