Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Diyanet İşleri başkanlığı (DİB) Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’a göre; Başkan’nn görev süresi 5 yıldır. Bir kişi en fazla iki kez Başkan olarak atanabilir.
Mehmet Görmez, 2010 yılında ilk defa, 2015’te ise tekrar Başkanlığa atandı. Kanuna göre, görev süresinin dolmasına daha 3 yıl vardı. Peki, iktidarla gayet uyumlu gözüken Görmez, neden 3 yıl önceden görevi bıraktı veya bırakmak zorunda kaldı?
Görev süresi boyunca, Görmez hakkında pek çok eleştiri yaptım. Birkaç defa da beğendiğim yönlerini dile getirdim.
Onunla ilgili son yazım, 22 Temmuz 2017 tarihli, Başkan’ı takdir ve tebrik eden, “Diyanet’ten çok şaşırtıcı hutbe: Kudüs ve zeytinyağına vurgu” başlıklı olanıydı.
Söz konusu yazıda, 21 Temmuz Cuma gününün hutbesi övülüyordu. Cuma namazından birkaç saat sonra, Diyanet İşleri Başkanı’nın görevden alındığı konuşulmaya başlandı. (Misal, memurlar.net, 21 Temmuz 2017, 17:42)
21 Temmuz’daki, zeytin ağaçlarını koruyan, İsrail’i ağır bir şekilde suçlayan hutbe ne kadar şaşırtıcıysa, aynı gün ortaya çıkan DİB’nın görevden alındığı haberleri de o kadar şaşırtıcıydı.
Tabii önce yalanlandı… 10 gün kadar sonra, gerçek olduğu anlaşıldı.
Emekliliğin “hutbe”yle alakası var mı, bilmiyoruz! Başka bir sürü iddia var…
Bugazete.com...
“Din istismarını”, cemaat-tarikatların “hurafelerini”, “din tüccarlığını”, “camilerde bile dinin siyasete alet edildiği”ni görmeyen bir Başkan’ın gitmesi gerekirdi zaten… Fakat yerine daha iyi “gören”inin geleceğine dair hiçbir belirti olmadığından, bizim açımızdan ne sevinilecek, ne de üzülecek bir durum var!
Twitter’da, “Rabbani Mücadele” adlı hesap, Alparslan Kuytul Hoca ve Furkan Vakfı’yla ilgili haberleri paylaşıyor. Bu hesaptan 2 gün önce, Kuytul’un, 21 Nisan 2017 tarihli bir konuşması paylaşıldı. Kuytul, orada, “Görmez’in, ‘Kutlu Doğum Haftası’nı sürdürmek istediğini” belirterek “yakında görevden alınabileceği” endişesini dile getiriyor.
Bu konuşma, bir fikir verebilir mi? Belki!
x x x
EZAN’DA, ÖNCEKİ UYGULAMAYA DÖNÜLMELİ
Görmez göreve gelmeden önce, bir ilçedeki minarelerin hepsi merkezdeki ses düzenine bağlıydı ve müezzinin okuduğu ezan, aynı anda, bütün cami ve minarelerden duyuluyordu.
Bu uygulama çok yerindeydi. Çünkü ehil ve sesi güzel olan müezzinlerin makam ve usule uygun ezanları gayet güzel ve çekiciydi.
Görmez, “Her camide ayrı ayrı okunmalı” dedi. Peki, her camide ezanı usulüne uygun okumaya ehil müezzin var mıydı? Elbette yoktu ve ne yazık ki iş ehil olmayanlara kaldı.
Ayrıca,
ezan vakitlerinde birkaç dakikalık aralıklar da ortaya çıktı. Bir
vaktin ezanı, bazen, aynı ilçede 15-20 dakika kadar sürebiliyor. Bu
olumsuzluklara son vermek için, sesi güzel, usul ve makam bilir
müezzinlerin, tek merkezden ezan okuması uygulamasına geri dönülmeli.
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, LEMAN’DAN, 26 Temmuz 2017…