MAARİF DAVASI...

Özgür DENİZ - 26.12.2017

Şimdi eğitimi sorgulayacağız ve naçizane sorular soracağız eğitime matuf. Tamam, eğitimi çok iyi bilen biri iddiasında değilim ve böyle bir iddia ile de konuşmuyorum ama eğitim üzerine en az 150 kitap okumuş biri olarak konuşuyorum. Büyük üstad Nurettin Topçu’nun ‘’Türkiye’nin Maarif Davası’’ isimli kitabını 5 defa okumuş birisi olarak konuşuyorum. Hem de harf harf hatmetmiş birisi olarak konuşuyorum. Elbette okumuş olmam kitabın her harfini kayıtsız şartsız ittihaz ettiğim ve eğitim alanında bir anda uzman olduğum anlamına gelmez ama okumuş birisiyim. Ki böyle bir şeye Üstadımın bizatihi kendisi de karşıdır zaten. Hani öğretmenlere seminer dönemlerinde okumaları bir nevi emredilen kitaptan bahsediyorum. Eğitim camiasıyla sıkı merbutiyetimden dolayı biliyorum tüm bunları. Hülasa; kendimde eğitime matuf naçizane söz söyleme hakkını buluyorum. Peki, nolacak bu kitabı okuyunca? Ne yazıyor o kitapta? Sahiden biliyor muyuz? Sahiden okuduğumuz için mi okunmasını istiyoruz? Anladığımızı düşünüyor muyuz o kitabı? O kitapta yazanları yapmayınca, okumak ne fayda edecek? Soruyor muyuz tüm bunları kendimize? Hayır, tüm bu sorulara mantıklı, tutarlı, samimi ve ciddi cevaplar almak zorundayım. Bilakis samimiyetsizliğin dibini görüyorum. Şöyle diyelim; Kur’an okuyor muyuz? Okuyoruz değil mi? Peki yapma dediklerini yapmıyor muyuz? Kur’an’ı zerre umursamadan yapıyoruz? Vallahi zerre umursamadan yapıyoruz. Kimse bana tafra yapmaya yeltenmesin. Uzayda yaşamıyorum. O zaman niye okuyoruz Kur’an’ı? Laf olsun diye mi? Samimiyet lazım bize samimiyet, ciddiyet lazım bize. Laf olsun diye iş olmaz. Velakin maateessüf her işimizi laf olsun diye yapıyoruz. Bu da bizi yerin dibine gömüyor. Geçelim!

 

Eğitim nedir? Bu soruyu, tüm kalbimle, samimi ve ciddi olarak soruyorum. Hakikaten nedir eğitim? Öğrenciler eğitilmiyor diyoruz. Peki, eğitimi biliyor muyuz da söylüyoruz bunu yoksa eğitimle ilgili hiçbir bilgiye malik olmadığımız halde mi söylüyoruz yani boş mu konuşuyoruz? Şahsen boş konuşulduğuna inanıyorum. Eğitim, öğretmenin üzerine lüzumsuz yük yüklemek midir? Sahi öğretmenin aldığı ücreti hak etmediğini mi düşünüyoruz? Bu yüzden mi öğretmenlerin üzerine anlamsız, saçma sapan yükler yüklüyoruz? Yani öğretmen boş durmasın, anlamsız da olsa bir şeylerle iştigal etsin mi istiyoruz? Eğitim evrak demek midir? Öğretmen evraksız kalırsa eğitim yapamaz mı? Öğretmen başını evraktan kaldıramadığı zaman eğitim mi yapmış olur? Sahi öğretmenin asli vazifesi nedir? Öğretmenin düşünmesini, okumasını istiyor muyuz? Kafası aptalca işlerden yorulan öğretmen huzurlu olabilir mi? Malayani ile iştigal eden ve anlamsızlıklarla boğuşurken yorulan öğretmen eğitime dair verimli çalışmaların peşinde koşabilir mi? Okuyabilir ve düşünebilir mi? Huzursuz öğretmen eğitim yapabilir mi? Birileri oturduğu yerden eğitimle ilgili hiçbir işe yaramayacak şeyler ürettiğinde, oturduğu yere bağlı olarak, yapılan şeyin doğru ve mantıklı olduğuna mı inanmak zorundayız? Eğitimin öznesi olan öğretmen, eğitimin dışında tutularak eğitimde başarılı olunabilir mi? Öğretmenler baremli bir sınıfın üyeleri midirler? Öğretmenin özgün kişiliği yok mudur, olmamalı mıdır? Sahi kimdir öğretmen? Sahi kimdir öğrenci? Eğitimi içinden çıkılamaz hale getirmek ve sonra da girdaplarda dönüp durmak eğitim midir? Vs. vs. vs. Eğitim çok basittir hem de sonsuz basittir beyler ama bunu kafalarımızın alması ve anlaması iktiza eder. Tıpkı Kur’an gibi çok basittir eğitim, yeter ki anlayalım ve uygulayalım. Eğitim kompleks bir olgu değildir beyler!

 

Bu meyanda, eğitim dünyasından dostlarım sayesinde haberdar oldum ve tafsilatlı olarakta malumat sahibi oldum. Çok kısa ve öz şekilde değinip geçecem inşaAllah. E-Müfredat diye bir program çıktığını işittim. Bu program Türkiye Cumhuriyeti Devletini uzaya mı çıkaracak? Matematik bilmeyen bir çocuğa ışık hızıyla Matematik mi öğretecek? Öğretmeni Süpermen mi yapacak? İdareciler birer bilim insanı mı olacaklar ve büyük keşifler mi yapacaklar? Vallahi billahi tallahi hiçbiri olmayacak, bilakis daha da beter kılacak. Yemin ediyorum, tüm benliğimle yemin ediyorum, eğitime zerre miskal katkı sunmayacak. Aksi düşünülüyorsa, Allah rızası için birisi çıksın desin ki, eğitime şu katkıyı sunacak? O zaman ağzımıza zincir vurur susarız. Kendimizi de yeryüzünün yegâne cahili ilan ederiz. Allah rızası için elimizi vicdanımıza, kafamızı da iki elimizin arasına koyup düşünelim, nolur, lütfen. Her yaptığımız işi, elimizi vicdanımıza, kafamızı iki elimizin arasına koyarak ve faydasını, zararını tüm detaylarıyla düşünerek yapalım nolur, Allah ve İnsanlık aşkına. Samimiyetle ve ciddiyetle yapalım her yaptığımızı, laf olsun diye yapmayalım. Ve eğitimi tüm fazlalıklardan, lüzumsuzluklardan arındıralım. Bilakis hep yerimizde sayarız. Handiyse yarım asırdır aynı yoldayız, neredeyiz, nereye vardık, nereye gidiyoruz, nereye varacağız?

Tarih: 26.12.2017 Okunma: 873

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?