ATATÜRK ALERJİSİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 11.11.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



Bu alerji, büyük bir ihtimalle 12 Eylül'le birlikte başladı.

Daha önce, Atatürk olması gereken yerdeydi.

En itibarlı yerinde!

* * *

Fakat 12 Eylül'ü yapanlar memleketin bütün ayarını bozdukları, tabii gelişmesini engelledikleri gibi, Atatürk'ü de saygın yerinden kaldırıp, sıradanlığa mahkûm ettiler.

Bir değeri küçültmek mi istiyorsunuz?

Her an ondan söz edin, her dem onunla oynayın! Onu ayağa düşürün!

12 Eylül döneminde ve arkasından gelen yıllarda tam da bu yapılmıştır.

Hiç lüzumu olmayan yerde Atatürk'ten bahsedilmiş, onunla uzaktan yakından alâkası olmayan sözler ve icraatlar ona mâledilmiş, Atatürk'le yatılmış, Atatürk'le kalkılmıştır.

Öyle bir zaman gelmiştir ki, en samimi, en sadık Atatürkçüler bile “yetti gayrı”, “siz Atatürkçüyseniz ben değilim!” demek zorunda kalmışlardır.

Bu, bilinçli mi yapıldı, bilinçsiz mi yapıldı?

Kesin olarak bilmek zor.

Fakat, malûm yönetim sonunda ülkenin geldiği yere bakarsak, bilinçli yapılmış olduğunu kabûl etmemiz gerekir.

* * *

Bugün, “Atatürk” denilince pek çok vatandaşın nevri dönüyor. Kendisi bahsetmediği gibi, bahsedilen yerde de durmak bile istemiyor.

Onlar iyi niyetli... Onları anlıyorum. Fakat onlara, Ata'mıza da haksızlık etmiyelim, diye seslenmek istiyorum.

Gerektiği yerde Ata'ya sevgimizi, onun ilke ve inkılaplarına bağlılığımızı haykırmaktan çekinmeyelim.

* * *

Bazı “kimse”ler, “Atatürk” kelimesini duydukları zaman kırmızı görmüş boğa gibi oluyorlar.

Saldırganlaşıyorlar.

Bu “kimse”ler arasında bilhassa, Batı karşısında aşağılık duyan müstağripler çoğunluktadır. Bunlar öfkeyle doluyorlar. Ona ve sevenlerine hakaret etme fırsatı buluyor ve ediyorlar.

Meselâ; Atatürk'ü sevenleri ona tapmakla suçluyorlar.

Biz de onlara diyoruz ki, siz sevmekle tapmak arasındaki farkı bile ayıramayacak kadar basiretsiz misiniz?

Siz de sevdiklerinize veya çok sevdiklerinize tapmış mı oluyorsunuz?

Yoksa sevdiğiniz kimse yok mu?

* * *

Bazı “kimse”ler, koplekse kapılıyorlar. Bin dereden su getirerek onu görmemeye, göstermemeye, unutturmaya çabalıyorlar. Ondan bahsetmeyi kalıplaşmak olarak yorumluyorlar.

Peki, o zaman, dilinizden düşürmediğiniz isimlerden söz etmek, o isimlere ağız ve sayfalar dolusu övgüler düzmek de kalıplaşma mı olmuyor?

* * *

Yine bugün, “Atatürk” kelimesi bazı kimselerde kaşıntı yapıyor!

Bu kaşınanlar; onun fikirlerini, meselâ bağımsızlık ve vatanın bütünlüğü düsturunu benimseyenleri, yerinde saymakla suçluyorlar.

Evet, biz yerimizde sayıyoruz. Çünkü biz “Ekonomik ve siyasî yönden bağımsız, borçsuz, hür, müreffeh, başı dik, aydın bir Türkiye!” istiyoruz.

Bu, yerinde saymaksa, hep yerimizde sayacağız.

Siz, ilerleyin mandacılığa doğru.

İlk hedefiniz...” Hayatınızın hedefi...

Mandanız size mübarek olsun!





Önceki Yazılar

Tarih: 11.11.2008 Okunma: 717

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Ekrem Şama

12.10.2008 - 21:47

Herşey yerli yerinde yazılmış. Her tavsiyeniz can ve baş üzerine. Okunacak kitaplar, başta kitabımız olmak üzere, sıralanmış. Eline diline sağlık kardeşim. İki kelişmeniz ise bence izaha muhtaç: 1-Devrimci Anadolu... (Acaba inkılabçı Anaolu anlamına mı kullanıldı?) 2-Yeşil emperyalizm (örneklerle açıklamak gerek) Bu iki kavram istismara ve tamamen ters anlamlara kullanılmaya çok müsaittir. Tebrikler. Şiirlerinizi severek okudum...

Ekrem Şama

12.10.2008 - 21:47

Herşey yerli yerinde yazılmış. Her tavsiyeniz can ve baş üzerine. Okunacak kitaplar, başta kitabımız olmak üzere, sıralanmış. Eline diline sağlık kardeşim. İki kelişmeniz ise bence izaha muhtaç: 1-Devrimci Anadolu... (Acaba inkılabçı Anaolu anlamına mı kullanıldı?) 2-Yeşil emperyalizm (örneklerle açıklamak gerek) Bu iki kavram istismara ve tamamen ters anlamlara kullanılmaya çok müsaittir. Tebrikler. Şiirlerinizi severek okudum...