Hazin bir hikâyenin sahibidir insan! İnsan doğuyor; devasa bir
yeryüzünde, muayyen bir ülkenin toprağında, küçücük bir ailenin içinde, kısa
bir hayata. Detaylı da düşünebilirsiniz! Bilmiyor ama bilmesi, alışması lazım
ve bilecek, alışacak zamanla. Büyüyor mütemadiyen ve büyürken kalbi ve kafası
şekilleniyor tedricen. Hayatta ne lazım? Kafaya bilgi, kalbe ahlak lazım.
Hayatta en çok kullandığımız kelime nedir? Cahil ve ahlaksız! Küçük ve ince
dokunuşlar gerek her iki merkeze de. Reel hayatta neler lazım oluyor? Bilgi ve
ahlak. Bu olguları nasıl tanımlarsınız bilmem ama alışıldık ifadeyle böyle
tarif ediliyor ya da okunuyor; bilgi ve ahlak. Şimdi bu olguların mahiyetlerine
değinmeyeceğim. Önce aileden alıyor alacaklarını. Bir şekilde ailesini,
çevresini tanıyor. Çünkü bilmez ve tanımazsa, bilmesi ve tanıması için gerekli
donanıma malik olmazsa yaşaması zor olacak. Büyüyor ve ilkokula gidiyor. Hayatın
ilk okulu; aile dışında ilk bilgilerin, ilk terbiyenin, ilk disiplinin alındığı
ve hayatın ağır ağır ilk defa öğrenildiği yer. Yıldan yıla büyürken sınıfta
atlıyor aynı zamanda. Her sınıf atlayışında bilgisi önkoşul oluyor. Çünkü
bildiği kadar ilerleyecek. İlerlediği kadar isteklerine mülaki olması
kolaylaşacak. İlerlemesi, sınıf atlaması, bilgisiyle mütenasip yani. Yeterli bilgiyi
alamadığı ve kalbine kâfi derecede dokunulmadığı zaman muhakkak sıkıntı
yaşayacak, tökezleyecek. Yaşamak için ekmek lazım. Ekmek için para lazım. Para
için çalışmak lazım. Çalışmak için meslek lazım. Meslek içinde illaki bilgi
lazım ama aynı zamanda ahlakta lazım. Reel hayatın olmazsa olmaz gereksinimleridir
bunlar. Tabi önce bilgi lazım. Ahlak, mesleğini icra ederken lazım olacak daha
çok, bir de toplum ilişkilerinde bahusus. Ama kifayet edecek bilgi ve ahlak
lazım. Bilakis fazla yığılma, özün kaybına sebep olur ve oluyor da. Öz
kaybolunca da hiçbir önemi kalmaz. Ki, bugün dünyamızda yaşanan sıkıntıların en
büyük amillerinden birisi budur. Zira kalbe gereksiz yükleme yapılmaktadır,
keza kafaya da gereksiz yükleme yapılmaktadır. Ki, bu taammüden yapılmaktadır! Zira
Emperyalizmin çarkları bu şekilde dönmektedir. Detaylı da düşünebilirsiniz! Böyle
olunca da insan kaybolmaktadır. Ne yapacağını şaşırmaktadır. Şimdi büyüyecek
ortaokul, lise derken üniversiteye gidecek. Bakınız ne kadar da basit
haddizatında her şey. Çoğalan her şey bozuluyor ve bozuyor. Çünkü çoğalma
oldukça öz görünmez oluyor ve ölüp gidiyor. Şimdi üniversiteye nasıl gidecek
insan? İlla ki bir yoldan geçecek değil mi? Okullar, okullar, okullar… Bu
okullarda nasıl okuyacak, öğrenecek ki gayelerine vasıl olabilsin? Bu okullarda
onun üzerinde nasıl bir etki bırakılsın ki, ileriki zamanlarda hakikatle
hayatlanmış hakiki bir hayat ve hayatın hakikatini ortaya koyabilsin? İnsan;
memur olur, esnaf olur, çiftçi olur, işçi olur vs. yaşamak demek illa ki bir
meslek sahibi olmak demek değildir. Yaşamak çok basittir özünde. Kâfi derece de
bilgi, kâfi derecede ahlak. Mesleğini iyi yapabilmesi için bilgi lazım.
Mesleğini doğru yapabilmesi için ahlak lazım. İnsanın, bu hayatta güzel
ahlaktan ve doğru bilgiden başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Yaşamınızı
kontrol edebilirsiniz ve detaylı da düşünebilirsiniz! Çünkü yaşamak; kompleks
bir şey değildir, olabildiğince basittir. Doktorsanız, doktorluğu iyi bilmeniz
iktiza eder, bir de hastalarınıza insanca yaklaşmanız, muayenelerinizi hakkaniyetli
bir şekilde yapmanız iktiza eder. Esnafsanız; alışverişin, trampanın, müşteri
ilişkilerinin nasıl olacağını bilmeniz gerek ve satışlarınızı namuslu yapmanız
gerek. Tabi bunun içinde bilgi ve ahlak gerek. Başka hiçbir şeye gerek yoktur.
Bir insan olarak hayatın içine dalınca neye ihtiyaç duyuyorsunuz? Bir kere
yolları, sokakları, nereye nasıl gideceğinizi vs. bilmeniz iktiza ediyor ve
yaşamın içinde nasıl hareket edeceğinizi belirlemeniz gerekiyor. Öyle ya başka
ne lazım insana? Ama biz lazım olmayanları ve asla olmayacakları da öğreniyoruz
ve öğretiyoruz. Böylece aptallaşmış bir insan profili ortaya çıkıyor. Kolayca
uyutulan ve yutulan bir insan profili! Korkan ve susan bir insan profili! Filhakika
buradan yola çıkarak bir eğitimin nasıl olması gerektiğine dair varsayımlar
üretebiliriz. Eğitim üzerine kifayet edecek derecede naçizane düşünce
serdediyoruz. Çünkü eğitim filhakika her şeydir, hayatın temelidir, insan
olmaklığın önkoşuludur. Eğitim şart diye klişeleşmiş ama doğru olan bir sözümüz
meşhurdur malum. Çocuklar neye ihtiyaç duyarlar? Bir kere onların kazanmaları
gerek değil mi? Ya da hayata sağlıklı ve sağlam hazırlanmaları gerek değil mi?
Kazanmak için önlerine gelen soruları çözmeleri gerek değil mi? O soruları
çözebilmeleri için önceden öğrenmiş ve biliyor olmaları gerek değil mi? Öyleyse
bırakalım, çocuklar, kendilerine lazım olanları biriktirsinler ve öğretmenlerde
onlara münhasıran lazım olanları aktarsınlar. Öğretmenleri münhasıran eğitime
bırakalım ki; eğitilmiş nesiller görebilelim. Öğretmenlerimizin değerini
düşürmeyelim ki, değerli nesiller yetiştirebilsinler. Onları yetiştiripte,
hayatın zor koşullarında mesleklerinden mahrum kalmalarına sebep olmayalım.
Onları ücretli çalışmak gibi adaletsiz bir yaşama mahkûm etmeyelim.
Öğretmenlerin yüklerini gereksiz yere çoğaltmak demek, onların eforlarını heba
etmek demektir, onların eforlarını heba etmek demek, öğrencilerin hayatlarına
darbe demektir. Bırakalım, çocuklarımız Matematiği öğrensinler, Türkçeyi öğrensinler,
Feni öğrensinler, Dini öğrensinler, Tarihi öğrensinler, Sanatı öğrensinler. Ama
iyi öğrensinler. Öğretmenlerimiz malayani ile iştigal etmesinler.
Çocuklarımızın kafalarına ihtiyaç duydukları ve duyacakları bilgiyi, kalplerine
de güzel ahlakı koysunlar. Münhasıran karşılarına gelip oturan, diz çöken,
bilgiye ve ahlaka susuz olan çocuklara, onların ihtiyacı olan şeyleri
versinler. Detaylı da düşünebilirsiniz! İşte o zaman ümitvar olunuz! Filhakika
derin bir mevzu ve daha söylenecek çok şey var ama ne zaman var, ne yer var, ne
de yormak gerek. ‘’Yanmışsan, bırak evladın yanmasın’’ diyen Akif’i anlayalım.
Göz göre göre çocuklara kıymayalım, kıyılan çocuklarla yarınları karanlığa
boğmayalım. Susan çocuklar değil konuşan çocuklar yetiştirelim. Hazır cevapları
olan değil cevaplarını sorarak, sorgulayarak bulan çocuklarımız olsun.
BİZİM HİKAYEMİZ...
Özgür DENİZ - 16.03.2018
Tarih: 16.03.2018
Okunma: 758
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.