SON KEZ SÖYLÜYORUM...

Özgür DENİZ - 19.03.2018

Son kez yazıyorum daha da yazmam. Haddizatında hiçte yazmam ama bu toplumda yaşıyorum ve bu durum beni mecburen yazmaya itiyor. Belki bir gün ebediyen susarım! Ki, söylediklerim kötülük içinde değil, herhalde fark ediliyordur bu. Buyurun söyleyin, birisinin aleyhine mi oluyor ya da birini kötülüğe mi sevk ediyor söylediklerim? Yoksa iyilik, güzellik, sevgi, barış, kardeşlik için mi söylüyorum? Ki, elbette ki iyilik, güzellik, sevgi, barış, kardeşlik olsun için söylüyorum. Yüksek karakterli, büyük rüyalar peşinde koşan idealist bir toplum olmamız adına söylüyorum. En basit zekâ bile fark eder böyle olduğunu. İçimizdeki kötülükleri boşaltıp dürüstçe, namusluca yaşamak çok mu zor gerçekten? Sırf ama sırf dünya için yapmadığımız rezalet yok handiyse. Üç kuruşluk dünya için insanlığımızı harcıyoruz mütemadiyen, hiç utanmadan sıkılmadan. Ne yapmamız gerekiyor ama neyle iştigal ediyoruz. Bir de tüm bunların yanında iri laflar edip ahkâm kesmiyor muyuz yeri geldiğinde toplu ortamlarda, işte bu tiksindiriyor insanı. Her şeye yazık oluyor. Alışılmış bir klişe var; ‘’hayal görüyorsun, dünya belli, insan belli, istediğin dünya yok ve olamaz.’’ Ahlaksızlığımızı böyle absürt ve müptezel bir telakki ile zımnen adeta meşrulaştırıyoruz. Ne rezillikten kurtulma derdimiz var ne de rezilliğimize ses edilsin istiyoruz. Bu sebeple de mezkûr klişeyi dilimize pelesenk etmişiz. Temcit pilavı gibi sürekli tekrar edip duruyoruz. Yazık! Geçelim! Tüm insanlığa matuf sesleniyorum. Bakınız yalvarıyorum. Oysa kaç kez yazdım, söyledim. Allah aşkına, bir toplumsal mekanizmanız varsa şayet, bu mekanizmanın müntesiplerini fitneden, hasedden ve kompleksten hatta küçük işlerden uzaklaşmaları yönünde terbiye edelim. Onlara yüce ülküler yükleyelim. Onları küçük şeylerle iştigal etmemeleri konusunda uyaralım. Onlara kutsal yasaları öğretelim. Hakikatin bilgisiyle aydınlatalım onları. Bilmenin değil, anlamanın ve anladığını uygulamanın insanı yücelteceğini öğretelim. Önce insanın kendisinin değişmesi gerektiğini izah edelim sarih olarak. Yüce ahlak ile donatalım. Kardeşliği öğretelim ilk evvelde. Onlara kişilik ve karakter kazandıralım. Onlar motmot birbirlerinin benzerleri olmasınlar. Dünyanın münhasıran kendilerinin çevrelerinde dönmediğini bilsinler. Sormaktan ve sorgulamaktan korkmasınlar. Sorar ve sorgularlarsa mekanizmanın zarar göreceği telakkisiyle hareket edip, endişelenip susturmayın onları. Zaten mekanizmanız böyle bir şey yüzünden tahrip olacaksa, o mekanizmanın varoluşu tesadüfüdür ve varlığını idame ettirmesi muhaldir. Ki, bunun örnekleri de mevcuttur ve tazedir. Dünyada muhtelif insanların olduğunu ve kendilerinin de onlarla ya dinen ya da insan olarak kardeş olduklarını bilsinler, anlasınlar. Önce onların nefislerini eğitelim. İftira vb. insan olmaklığa mugayir gayr-i ahlaki işlerden uzak olmaları ve uzaklaşmaları konusunda şiddetle uyaralım onları. Kul hakkının çok büyük günah olduğunu bilmesinler, anlasınlar ve asla ve kata kul hakkına el uzatmasınlar. Ki, zaten bu dünyada bilmediğimiz hiçbir şey yok ama ne garip ki yaptığımız hiçbir şey de yok! Küçücük ve ucuz bir dünya menfaati için insanlara kötülük etmenin en büyük kötülük ve ahlaksızlık olduğunu anlatalım. İcap ediyorsa mütemadiyen uyaralım. Tekrar, nefislerin inadını kırar ve nefsi uslandırır, terbiye eder. Kendi nefsimizden türettiğimiz yasalarla, ahlakla, bilgiyle eğitmeyelim onları. Zaten en büyük hata da bu değil midir insanın eğitiminde? Çünkü iki ayrı kutsal insanlık yasası yok. İki ayrı hakikat yok. Bakınız, bu şekilde eğittiğiniz ve terbiye ettiğiniz insanlar kendileri çok iğreti görünürler ama emin olun mekanizmanın çarklarını da bozarlar ve bünyeyi dipten dibe zehirlerler ve çürütürler. Yüreği hasetle kavrulan, fitne kusan, kompleksle yüklü tipler yüzünden mekanizmanız biteviye ahlaksızlık üreten bir yapıya dönüşür. Siz farkında olmazsınız ama tedricen kaybedersiniz. Zincirin halkaları tek tek kopar gider. Ve nice değerleri, değersizler yüzünden kaybetmeyi umursamıyorsanız bişey diyemem. Umurumda da olmaz. Ama mekanizmaları da kuşatan büyük mekanizmanın tahrip edilmesine üzülüyorum ben. Ve böyle bir şey çok büyük bir ihanettir. Ve burada ki asıl kaybın ne olduğunu tahmin edebilir misiniz? Ve o kayba vicdanlarınız onay verebilir mi? lütfen aklımızı başımıza alıp yeniden, yeniden, yeniden düşünelim. Kendimizi acımasızca yargılayalım. Vicdanlarımızın sesini dinleyelim. Ne yapıyoruz, nasıl yapıyoruz, niçin yapıyoruz, kim için yapıyoruz diye soralım. Ve bulduğumuz cevaplar nefislerimizi zorlasa da kabul edecek kadar namuslu, dürüst, cesur ve yürekli olalım. Aksi durumda ne olacağını da düşünelim. Kendimizi insanca, şereflice, hesaba çekmekten imtina etmeyelim, korkmayalım. Asıl bunu yapmadığımız zaman korkalım. Filhakika sayfalarca yazılır ama yoruldum!

 

 

EKSTRA:

 

‘’’’Ben, bu hayatı, bilerek, isteyerek, her dakikasını kendimin kılarak, duyarak, hissederek ve düşünerek, uyanıklık içinde yaşamak istiyorum.’’’’

 

İsmet Özel

 

‘’’’Vur düşünce kazmasını. Beyninin dip derinliklerine in. İn be gülüm… Çıldırsan da, delirsen de, dehşeti yaşasan da. Hissetsene, açsana kulaklarını duysana; uğulduyor beynin, kaynıyor, yanıyor, alevler fışkırıyor. Bilsen ki yaşamak seni çağırıyor. Keşfet yaşamı! Sanma ki yaşadığın yaşamaktır. Yaşamak örtünün altındadır. Vermek istiyor sana şeyler, bir şeyleri. Boşluğu gör, saçmalığı ve anlamsızlığı. Çıkıp gideceksin bir gün! Duracak değilsin hep! Kimdir o muallakta ki muamma? Tırnaklarınla kazı varlığı ve varlık içinde varol. Kimsin sen, neredesin, kaç zaman buradasın? Değer mi burada bulunacağın zamana mahkûm olmaya? Zaman ötesine kanatlanıp uçmak varken. Tükür suratına tükürülmesi gerekiyorsa. Tükürülecek zaten birgün tükürülmesi gerekiyorsa. Çokça mı yaşamak, azca mı yaşamak? Duvarları toz et, sınırları aş. Bir uçurumun kıyısına götürse de seni karşılaşacakların, kanatlanıp uç oradan. Kon kalbinin üzerine ve in dip derinliklerine doğru. Sapla duygu hançerini gönül toprağına. Hisset, nasılda çürüyor olduğunu duygularının, utandığını vicdanının. Korkma! Yüzleş hayatla ve kendinle ve gerçekle. Yüzgöz olma ama. Aynı sanma ikisini. Yüzleşmek uyandırır, yüzgöz olmaksa uyuşturur. Bu kadar değil! Aklına gelenlerden ve kalbinden çıkanlardan korkma ve korkup kaçma. Kaçmak kurtuluş değil. Kendinden kaçabilir misin? Kaçsan bile, kaçtığın yere kendinden başka kimi götürebilirsin? Gittiğin her yer dünya, vardığın her yer kendinsin unutma! Sor, sorgula, bıkıp usanmadan. Düşün hiç durmadan, uyumadan, soluklanmadan. Uyan! Uyan! Uyan! Uyumaya gelmedin. Yanmaya geldin, yanmamak için. Yorulma bakmaktan ama görmeyi de bil. Korkma kirlenmekten ama temizlenmeyi de unutma. Aklını kullanmaya cesaret et! İnan bana, bana inan gülüm, aydınlık derinliklerdedir! Derinlikleri karanlıktır sanma. İnsan derinliklerden fışkırıp çıkar! Sapladıkça hançerini, vurdukça düşünce kazmasını ışık fışkırıp çıkacaktır. Niçin yaşadığını ve kaç zaman yaşayacağını düşün. Beynini kuşatan zincirleri kır ve özgüce düşün. Kaybedeceğin nedir, kazandığın ne olacaktır! Nedir ki kazanmak? Kaybolup gidecek şeyleri kazanmak nasıl bir şeydir? Ne zaman kazanır insan be gülüm? Vicdanını ancak bu şekilde diri tutabilirsin ve duyabilirsin sesini. Sesi yitip giderse vicdanının, varım sanma! Coşkun ırmaklar gibi ol. Engin denizler gibi ol. Yüce dağlar gibi ol. Soluksuz atlar gibi ol. Rüzgâr gibi ol. Güneş gibi ol. Toprak gibi ol. Su gibi ol. Hava gibi ol. Ok gibi ol. Demir gibi ol. Çelik gibi ol. Kıpır kıpır ol. İnsan ol!’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Batı hiçbir vakit adil olmamıştır. Yükselişlerinde masumların kanı vardır. Düşüşlerine de masumların gözyaşları sebep olacaktır.’’’’

 

Sultan Abdülhamit Han

 

‘’’’Ne hazindir ki; aynen öyledir. İnsanlığın kadim tarihinin değişmez kanunudur: Zulümle yükselenler, var olanlar; gözyaşları ile alçalırlar, yok olup giderler.’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Bilgi en yüce iyilikmiş, gerçek ise en yüce değer; diğer her şey ikincil ve önemsizmiş.’’’’

 

Aldous Huxley

 

‘’’’İki ömrüm olsun isterdim; biri yaşamak, diğeri okumak için.’’’’

 

Goethe

 

‘’’’İyi düşünen insanın yanında dünya çerçöp gibi değersizdir.’’’’

 

Sadi Şirazi

 

‘’’’Sen doğru olursan, güneş sana gelecektir.’’’’

 

Sezai Karakoç

 

‘’’’Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yoktur.’’’’

 

Michel Foucault

 

‘’’’Sen eşsiz biri olarak doğdun, bir kopya olarak ölme.’’’’

 

John Mason

 

‘’’’Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır. Ama güneş her gün yeniden doğar.’’’’

 

Seneca

 

‘’’’Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.’’’’

 

Aliya İzzetbegoviç

 

‘’’’Allah'a kalbiyle yaklaşamayanlar, mitolojiyi ve dinlere sokulan efsaneleri icat etmişlerdir.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Hakikat şudur ki, bütün bilgi arayışı özü itibariyle bir tür duadır.’’’’

 

Ali Şeriati

 

‘’’’Yüce düşünceleri seviyorum. Varsın yanlış olsunlar; ama özleri kutsaldır.’’’’

 

Dostoyevski

 

‘’’’İnsanlar, toplum içinde yaşamanın bütün zevkini yüreğimden söküp aldılar...’’’’

 

Jean Jacques Rousseau

 

‘’’’Bir insanı, sustuğu yerlerden tanıyabilirsiniz.’’’’

 

Halil Cibran

 

‘’’’Kendi kafasıyla düşünen hürdür.’’’’

 

Cemil Meriç

 

‘’’’Televizyon; aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icat edilmiş bir nevi afyondur...’’’’

 

Cemil Meriç

 

‘’’’Zamanlarının büyük bir kısmını para kazanmak ve saklamakla geçiren insanlar, sonunda en çok istedikleri şeyin satın alınamayacağını anlarlar.’’’’

 

Aldous Huxley

 

‘’’’Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır.’’’’

 

Maksim Gorki

 

‘’’’Kalbi özgürlük aşkıyla atan kimse, onun bunun ayağı, bacağı, başı ve zülfüyle uğraşabilir mi?’’’’

 

Ali Şeriati

 

‘’’’İnsan yaşadıkça ve acıları çoğaldıkça ahlâkı yükselir ve değerlenir.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Duygularınıza namus öneriyorum.’’’’

 

Friedrich Nietzsche

 

‘’’’Vicdan dostum, Vicdan! Eğer yaptığınız bir işten dolayı rahatsız oluyorsanız, bunun günah olduğuna ve öte dünyada hesabını vereceğinize inandığınız içindir.’’’’

 

Dostoyevski

 

‘’’’Sizin yiğitliğinizi övenlere; - 'hayır bizim yiğitlerimiz şehit oldu' deyin.’’’’

 

Cahit Zarifoğlu

 

‘’’’İnsanoğlu toprağı terk ederek etrafını aletlerle çevirip bir "sanal dünya? kurdu. Burada sıkılıp duruyor. İki serap görüyor: hız ve haz. Bunlar nefsin oyunlarıdır. Ele geçtiklerinde yok olurlar. Sıkıntı devam eder. İnsanlar kendilerini elli bin çeşit ürün bulunduran AVM’lere teslim etmeseler, tüketim kültürünün kelepçelerinden kurtulabilseler, çiçekleri ve böcekleri yeniden görebilseler; bir keçi yavrusunun bakışlarını, süt kokusunu, böğürtlen reçelini hiçbir şeye değişmeyecekler ama sarhoşluktan ayılamıyorlar....’’’’

 

Mustafa Kutlu

 

‘’’’Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.’’’’

 

Mehmet Akif Ersoy

Tarih: 19.03.2018 Okunma: 774

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?