Ava giden avlanırmış…

Hüseyin ŞİNASİ - 26.03.2018

 

 

                                     Ava giden avlanırmış…

 

Nasrettin Hoca Türk toplumunun duygu ve düşünce zenginliği, nükte ve hiciv ustasıdır. İnsanı güldürürken düşündürür. Eskilerin deyimi ile kıssadan hisse çıkarılır.

 

O halde yazımıza bir Nasrettin Hoca fıkrası ile başlayalım.

 

Bir gün Hoca, komşusundan emanet bir kazan ister. Akşam işi bittikten sonra içine bir tencere koyar ve teslim eder. Komşusu şaşkın bakışlara,

-Hoca ben sana bir kazan verdim, sen bana kazanımla birlikte bir tencere verdin, demiş. Hoca gülerek,

-Komşu, olanı sorma senin kazan doğurdu, demiş.

Adam bu işe çok sevinmiş. Aradan bir süre geçmiş, Hoca komşusundan tekrar aynı kazanı istemiş. Komşusu sevinerek kazanı vermiş. Hoca kazanın içine büyükçe bir tencere koymuş teslim etmiş. Adama yine sevinmiş. Gel zaman git zaman sonra Hoca komşusundan kazanı bir daha istemiş. Her defasında bir tencere almaya alışan komşusu, kazanı güle oynaya vermiş.

 

Bu defa aradan günler geçtiği halde Hoca kazanı geri vermiyormuş. Bir öyle, iki böyle derken, dayanamamış ve Hocaya sormuş,

-Hoca, bizim kazan ne oldu? Hoca biraz üzülerek cevap vermiş.

-Komşu sizlere ömür, kazan öldü demiş. Komşu kızmış tabi,

-Nasıl olur kazan ölür mü, demiş. Hoca,

-Eeee komşu kazanın doğurduğuna inanırsın da öldüğüne neden inanmazsın, demiş.”

Her yerde olduğu gibi ülkemizde de internet ve cep telefonu kullanımı artmaya devam ediyor. İnternet ve cep telefonu kullanımı arttıkça beraberinde getirdiği tehlikeler yıkıcı boyutlara ulaşıyor.

 

Bu günlerde internet, cep telefonu ve sosyal medya üzerinden gelişip yaygınlaşan hayali yatırım ve para kazanma araçları çok konuşulup, yazılıp çiziliyor. İlgililerin uyarılarına rağmen sanal olarak kumar oynatan, borsa işlemleri yaptıran şirketlere, bazı uyanık şebekelere yüz binlerce kişinin parasını kaptırdığı iddia ediliyor.

 

Altmışlı yetmişli yıllarda Almanya, Hollanda, Fransa gibi Avrupa ülkelerine giden gurbetçiler, bazı gruplar ve çeteler tarafından birkaç kez dolandırılmış, paraları, altın ve dövizleri çalınmıştı. Elin yabancı memleketinde, içine düştüğü yalnızlık hissinden kurtulmak isteyen garibanlara, ağzı iyi laf yapan bazı uyanıklar; öyle hayali dünyalar kurmuş, öyle büyük kazançlar vaat etmişler ki, rüyada bile görseniz inanmazsınız. Ama inandırmışlar. Bu yalanlara inanan pek çok kişi elinde avucunda ne varsa getirip bunlara teslim etmişti. Bir anlamda ava giderken avlanmışlardı.

 

1980’li yıllarda liberal ekonominin bir tuzağı olan bankerlik furyası patlamıştı. Bu dönemde başlayan kitlesel dolandırıcılık sistemi zamanla düzenli bir yapıya dönüştü.

 

Bir başka ava giden avlanır hikâyesi de doksanlı yıllarda ortaya çıkan saadet zinciri denilen dolandırıcılık türleridir. Bankerlere, uyduruk bankalara parasını kaptıranlar cahil değildi. Çoğu okumuş yazmış kişilerdi. Fakat kısa zamanda zengin olma, köşeyi dönme hayali ile evini, arabasını satıp, bu bankalara ve uyduruk bankerlere paralarını yatırmışlardı. Hak etmedikleri paraları almayı normal görüyorlardı.

 

Bir süre sonra bu insanların çoğu, nesi var, nesi yok hepsini kaybetti. Ailesi bozulanlar, yuvası dağılanlar, intihar edenler oldu. Hatırlarsınız bir dönemin meşhur “orta direği” denilen işçi, memur, esnaf, tüccar kesimi vardı. Çöktü. Ülkeyi yönetenler bu kötü gidişi durduracak hiçbir şey yapmadılar.

 

İnsanlar yoksulaştıkça, ruhsal durumu bozuldukça, umudu tükendikçe bazı toplumsal kırılmaların yaşanması kaçınılmaz olur. Böyle zamanlarda din postuna bürünmüş simsarlar güç kazanır. Yerden mantar biter gibi yeni cemaat, tarikat ve gruplar ortaya çıkar. Bir takım hurafeler, yalan yanlış hikâyeler, din budur denilerek yutturulur. Allah, kitap, Kuran, peygamber gibi değerler sömürü aracı yapılır.

 

Medyadan öğrendiğimiz kadarı ile bazı uyanıklar, yüz binlerce kişiyi milyonlarca lira dolandırmış. Önceleri tatlı dille, cennet vaadiyle, duymak istediklerini insanlara söyleyerek yürütülen soygun, şimdi herkesin elindeki gelişmiş telefonlarla ve internet üzerinden yapılıyor. Sistemi telefona veya bilgisayara kuruyorsun, gelsin paralar.

 

Banka kredisi çekip bu işe girenler, şimdi yıllarca borç ödeyecek. Altınlarını, evini, arabasını satanlar yoksullukla boğuşacak. Bunlardan biri diyor ki: "Kandırıldığımızın farkındaydık, kendimize bile inanmadık" Temel inanç ve felsefe bu. İçinizden bir ses, size doğruyu söylese bile, iyi olan, doğru olanlar bir çıkar sağlamadığı için, yalanlar hep galip geliyor. Çiftlik Bank, Anadolu Farm, Süt Bank ve benzeri sistemlerin kullandığı yöntem hep aynı. Önce kendin gir. Daha sonra yakınlarını getir, akrabalarını getir, daha çok insanı kandır. Anlat, ballandırarak anlat. Sen daha çok kazan sistemi… En yakınından uzağına doğru uzanan bir kandırmaca sistemi. Gerçeği görmemekte ısrar eden, direnen ve aldırmayan insanlar, dolandırılmaya, aldatılmaya itiraz etmiyorlar. Oyunun sonuna kadar gidiyorlar.

 

Şimdi internet, cep telefonu zararlı bir mecra mı diyeceğiz? Elbette hayır, internet yokken soyulanlar vardı, onlar şimdi de soyuluyor. Çünkü maya aynı maya, zihniyet aynı zihniyet. Yani, haram, helal demeden daha fazla parayı,  kazanç diye düşünenler için bir engel yok, aldatma ve aldanma devam eder.

 

 

 

 

Tarih: 26.03.2018 Okunma: 840

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?