Eğitim olgusunun künhüne inmeden, tüm boyutlarıyla
çözümlemesi yapılmadan ve oradan yola çıkarak olaylaşmasına matuf samimiyet
temelinde eylemlere start vermeden yapılabilecek hiçbir akılcı ve kalıcı iş
kabil olamaz. Bedeni yaşatmak değildir marifet, ruhun sağlığını korumaktır.
Görkemli bir bedende görkemli bir ruh yoksa, o bedenin mevcudiyeti hiçbir şey
ifade etmez, zaten sağlıklı da olamaz. Bunun için de işe öz nüveden
başlamalıyız. İnsanın yetiştiği ocaktan ve kucaktan başlamalıyız yani insandan
başlamalıyız. Çünkü eğitim, münhasıran insan içindir, insan odaklıdır, insan
hedeflidir ve hedefi insandır. Olguların mahiyeti bilinmeden, idrak edilmeden,
mahiyete mütenasip hiçbir eylem tahakkuk etmeyecektir. Her daim boşa kürek
çekilecektir ve menzile varmak muhal ender muhal olacaktır. Eğitim reklamla
olmaz. Çünkü eğitimde gösteriş olmaz. Eğitim gösterişe boğulduğu vakit ve
gösteriş budalalarına bırakıldığı vakit, kimse eğitimden bahsedemez. Keza
eğitim kanunlarla, malayani prosedürlerle olabilecek bir şey de değildir. Hele
hele karmaşıklaştırılmış ve içinden çıkmanın imkânsız olduğu kanunlarla,
prosedürlerle ve üretilen saçma sapan yöntemlerle olabilecek bir şey hiç değildir.
Yüreğimden konuşuyorum ve yüreklerde makes bulmasını istiyorum naçizane
düşüncelerimin. Bir kere eğitim nitelik işidir, çünkü niteliğin temelidir
eğitim. Zira ancak hakiki anlamda eğitilmiş insanlar nitelikli olabilirler ve
nitelikli iş üretebilirler. Bir yapının sağlamlığı da nitelikli insanların
varlığıyla mütenasiptir. Niteliksiz, ufuksuz, derinliksiz, çapsız insanlarla
varılabilecek hiçbir hedef, yaşatılabilecek hiçbir ideal yoktur. Kaprisli,
kompleksli, büyük rüyalara sahip olmayan hatta olabilecek çapta bulunmayan, işi
gücü insanlara nasıl sıkıntı verebilirim, bana şu zaman şunu yapmıştı, şimdi
intikamımı nasıl alabilirim kafasıyla ucuz ve küçük hesaplar peşinde koşan
insanların eğitime verebileceği hiçbir şey yoktur, bu tür insanlarla iş yapmaktan
imtina etmeyenlerinde eğitim davası diye bir davaları olamaz.
Bir eğitimcinin işi, insanlarla uğraşmak değildir,
insanları nasıl iyiye, güzele, doğruya yönlendirebilirim, onlara nasıl heyecan
ve şevk zerk edebilirim olmalıdır. Zira içeride ışık yoksa dışarıya ışık
yansıtılamaz. İçeride huzur yoksa dışarıya huzur sunulamaz. İnsanlar işlerini huzurlu
ve mutlu bir şekilde yapabilecekleri bir ortama sahip olmalıdırlar. Bulundukları
ortamda özgünlüklerinin ve özgürlüklerinin korunabildiğine inanmalıdırlar ve
güven içerisinde çalıştıkları hissine varmalıdırlar. Maalesef çok küçük
düşünüyoruz, dar ve sığ sularda yüzüyoruz. Günübirlik çözümler üretip,
çıkarlarımızı koruma peşinde koşuyoruz. Kesinlikle olgun değiliz. Olgun
insanların davranış tarzları sonsuz farklıdır çünkü. Olgun insanlar asla basit,
ucuz, küçük düşünmezler ve bu minvalde hesap peşinde koşmazlar. Asla ve kata
insanlarla uğraşıp durmazlar, çünkü onların çok büyük rüyaları vardır ve o
rüyalar peşinde koşturmaktadırlar. Gönlümüz çok dar, bu yüzden de bitevi basit
hesaplar yapıp, insanlara nasıl sıkıntı verebilirim derdine düşüyoruz. Küçük
insanları büyük yerlere yükseltip tüm güzellikleri katlediyor, insanları
boğuyoruz. İnsanlar büyük işler yapacaklarına, kendilerine yönelecek
sıkıntıları nasıl def edebiliriz derdine düşüyorlar ve böylece beyinleri ağır
ağır ölüyor ve büyük düşüncelerde yok olup gidiyor. Bu yüzden de üretilebilen
kaliteli hiçbir şey olmuyor. Gerçekten kaliteli bir iş üretecek çapta olan
insan bile böyle şeylerle iştigal etmek zorunda kaldığı için ve bu sebeple
beynindeki güzel şeyler öldüğü için hiçbir şey ortaya koyamayan bir insan
oluyor. Çünkü insanlar işlerini yapacaklarına, rüyalarının peşinde
koşacaklarına, kendilerini yetiştireceklerine, büyük fikirler üreteceklerine,
nitelikli eylem ortaya koyacaklarına, başlarında ki belaları nasıl def
edeceklerine odaklanmak zorunda kalıyorlar. Yemin ediyorum çok acı, vicdanım
sızlıyor söylerken bile. Söylemeyeyim diyorum ama mahzun yüreğim dayanmıyor.
Amma velakin, elbette herkes kendisi bilecektir. Zaten herkes kendi bilmektedir
ve kendi bildiğine inanmaktadır.
Eğitim, hayatın ta kendisidir ama o hayatı, yanlış eğitim
yöntemleri esir almıştır. Bugün insanlar kahir ekseriyetle medya vb. şeylerin
yönlendirmeleriyle yaşamaktadırlar ve bu kanallar tavassutu ile zımnen
eğitilmektedirler. Bu şekilde eğitilen insanlarda maalesef ona göre olmaktadır.
Ruhsuz bedene malik odunlar türemekte ve hayata karışmaktadırlar ve hayat,
niteliksiz ve manasız bir mahiyete haizdir bu yüzden. Oysa insan ana kucağında
terbiye edilir, topraktan beslenir ve eğitim yuvalarında şekillenir. Hakikatin
bilgisiyle ve hakikati zerk edecek metot ve yöntemlerle muayyen bir disiplin
içerisinde yetiştirilmelidir insan. Zira yarınlarda istikbalimizin ve
istiklalimizin teminatı olarak göreceğimiz neslimiz ancak bu şekilde
varolacaktır hayat sahasında. Hayatlarımızın hayatlanması, hayatlandırılmış
nesillerin varlığına merbuttur kuşkusuz. Bizleri ikba edecek, mevcudiyetimizi
payidar kılacak, layemut eserler ihdas edecek nesiller, bugünden yarına
hazırladığımız nesiller olacaktır. Binaenaleyh, nesillerimizi, hakikatin
bilgisiyle, ahlakın hakikatlisiyle yetiştirmeliyiz. Gerekirse malayani
kanunları, boş ve anlamsız prosedürleri ihmal etmeli ama nesillerimizi ihmal
etmemeliyiz. Bugünden nesillerimizi ne kadar muhkem temeller üzerinde
karakterli bir şekilde yetiştirirsek, atide o kadar mesut ve bahtiyar oluruz.
Ekim zamanı eken, söküm zamanında sökecek şeyler bulur ve hiçbir şeyin yapılmadığı
zamanda da aç kalmaz. Menfaat ve çıkar eksenli yapılan her şey, nesillerimize
ve yarınlarımıza vurulan bir pranga olacaktır.
Tefessüh etmiş paradigmaların etkisinden kurtulmalı,
çıkar odaklı mantalitelerin tesirinden arınmalı, nefsi hesaplar peşinde koşmayı
bırakmalı ve hakikate odaklanmalıyız. İleri teknikle, muhkem ve sağlıklı ruhun
mezcinden tevlit eden bir yöntemle, sahici prensiplerle, terakki yolunda
yürümeliyiz. Muvazeneyi yakalayamadığımız, olanla olması gereken arasında
irtibatı kuramadığımız zaman işler şirazesinden çıkacaktır ve elde var sıfır
olacaktır. İnsanlığın baş belası olan şakiler, haydutlar, sömürücüler, cinsi
sapıklar, esrarkeşler vb. sefillerin hepsi yanlış yöntem ve metotların
neticesidir. İnsan ne ekerse onu biçecektir, bu alınyazısıdır. Ama alınyazısını
da insan kendi elleriyle yapmaktadır. Zira insana akıl ve irade bu yüzden
bahşedilmiştir. Hakikat temelinde akılcı çözümler üretmediğimiz ve ürettiğimiz
çözümleri samimiyetle, dürüstçe eyleme geçirmediğimiz müddetçe, yarınlarda
sokaklarımızı hangi nesillerin dolduracağını tahmin bile edemeyiz. Ve
emanetlerimizin hepsinin türap olup gitmesi, hazin ve elim kaderimiz olmaktan
kurtulamaz. Üstelik bu minvalde yetişen nesiller mevcudiyetimiz için birer tehdit
unsuru olacaklardır. Artık istesekte istemesekte gece gündüz düşünmek ve
muktezası neyse bihakkın ifa etmek, gerekli tedbirleri almak mecburiyetindeyiz.
Hakikatle beslenmeyen herkes bir gün gelir muhakkak zehir kusar, bu yüzden
ruhların hakikatle beslenmesi, aydınlık yarınlar için olmazsa olmaz bir
önkoşuldur. İlk cümlede de bahsettiğimiz unsurlar, her türlü araç ve gereçle,
zehirlerini, toplumun damarlarına akıtmaktadırlar, akıtılan zehirler kana
karışmakta ve insanın hakikatle bağını yok etmektedir. Her şey; insan görünümlü
canavarlar üretmek, dünyayı insansızlaştırmak ve dünyayı insansızlaştıracak bir
nesil yetiştirmek içindir. Çünkü kirli, kanlı, karanlık emellere vasıl olmanın
en kestirme, en kolay ve en ucuz yolu, insanı bozmaktır!
Eğitim, insani öze dönüşü sağlamalıdır yani insanı
yeniden insanlaştırmalıdır. Tahrifata ve tahribata uğrayan insani özü yeniden
inşa etmelidir. İnsan, insandır zaten, nasıl insanlaşacak deniyorsa; işte
insan, insan olamadığı için insanlaştırılmalıdır. Ve eğitim denilen olgunun şu
varlık âleminde tek bir gayesi vardır ve başka da hiçbir gayesi yoktur ve olamaz;
insanı, insan yapmak! Bu fikrimde, son nefesime kadar kalbimde ve beynimde
yaşayacak ve sonsuzluğa uçup gidecek benimle yani asla ve kata ölmeyecek bu
âlemde var olduğum ve yaşadığım müddetçe. İnsan bozulmuş ve korkunç bir
yaratığa dönüşmüştür. İnsan dediğimiz varlık, insana benzemektedir ama insan
değildir, insanlığın yakınından bile geçebilecek mesabede değildir. Ne hazindir
ki böyledir. İnsan olmakta öyle kolay bir şey değildir. İnsan; mücadeledir,
emektir, sabırdır, terdir, yaştır, kandır. Kolayca insan olunsaydı, belki tüm
hayvanlarda insan olurdu. Bilakis alinasyona sürüklüyor ve insani özü elimine
ediyorsa orada eğitimin varlığından söz edilemez. Eğitim diye yapılan şey, eğer
insanı özünden koparıyorsa, yozlaştırıyorsa, prototip bir insan ihdas ediyorsa,
insanı günübirlik bir hayata yönlendiriyorsa, insanı ideallerinden koparıyorsa, o şey eğitim
diye yapılan bir şeydir ama eğitim değildir.