EĞİTİM...3...

Özgür DENİZ - 08.06.2018

Eğitim olgusunun künhüne inmeden, tüm boyutlarıyla çözümlemesi yapılmadan ve oradan yola çıkarak olaylaşmasına matuf samimiyet temelinde eylemlere start vermeden yapılabilecek hiçbir akılcı ve kalıcı iş kabil olamaz. Bedeni yaşatmak değildir marifet, ruhun sağlığını korumaktır. Görkemli bir bedende görkemli bir ruh yoksa, o bedenin mevcudiyeti hiçbir şey ifade etmez, zaten sağlıklı da olamaz. Bunun için de işe öz nüveden başlamalıyız. İnsanın yetiştiği ocaktan ve kucaktan başlamalıyız yani insandan başlamalıyız. Çünkü eğitim, münhasıran insan içindir, insan odaklıdır, insan hedeflidir ve hedefi insandır. Olguların mahiyeti bilinmeden, idrak edilmeden, mahiyete mütenasip hiçbir eylem tahakkuk etmeyecektir. Her daim boşa kürek çekilecektir ve menzile varmak muhal ender muhal olacaktır. Eğitim reklamla olmaz. Çünkü eğitimde gösteriş olmaz. Eğitim gösterişe boğulduğu vakit ve gösteriş budalalarına bırakıldığı vakit, kimse eğitimden bahsedemez. Keza eğitim kanunlarla, malayani prosedürlerle olabilecek bir şey de değildir. Hele hele karmaşıklaştırılmış ve içinden çıkmanın imkânsız olduğu kanunlarla, prosedürlerle ve üretilen saçma sapan yöntemlerle olabilecek bir şey hiç değildir. Yüreğimden konuşuyorum ve yüreklerde makes bulmasını istiyorum naçizane düşüncelerimin. Bir kere eğitim nitelik işidir, çünkü niteliğin temelidir eğitim. Zira ancak hakiki anlamda eğitilmiş insanlar nitelikli olabilirler ve nitelikli iş üretebilirler. Bir yapının sağlamlığı da nitelikli insanların varlığıyla mütenasiptir. Niteliksiz, ufuksuz, derinliksiz, çapsız insanlarla varılabilecek hiçbir hedef, yaşatılabilecek hiçbir ideal yoktur. Kaprisli, kompleksli, büyük rüyalara sahip olmayan hatta olabilecek çapta bulunmayan, işi gücü insanlara nasıl sıkıntı verebilirim, bana şu zaman şunu yapmıştı, şimdi intikamımı nasıl alabilirim kafasıyla ucuz ve küçük hesaplar peşinde koşan insanların eğitime verebileceği hiçbir şey yoktur, bu tür insanlarla iş yapmaktan imtina etmeyenlerinde eğitim davası diye bir davaları olamaz.

 

Bir eğitimcinin işi, insanlarla uğraşmak değildir, insanları nasıl iyiye, güzele, doğruya yönlendirebilirim, onlara nasıl heyecan ve şevk zerk edebilirim olmalıdır. Zira içeride ışık yoksa dışarıya ışık yansıtılamaz. İçeride huzur yoksa dışarıya huzur sunulamaz. İnsanlar işlerini huzurlu ve mutlu bir şekilde yapabilecekleri bir ortama sahip olmalıdırlar. Bulundukları ortamda özgünlüklerinin ve özgürlüklerinin korunabildiğine inanmalıdırlar ve güven içerisinde çalıştıkları hissine varmalıdırlar. Maalesef çok küçük düşünüyoruz, dar ve sığ sularda yüzüyoruz. Günübirlik çözümler üretip, çıkarlarımızı koruma peşinde koşuyoruz. Kesinlikle olgun değiliz. Olgun insanların davranış tarzları sonsuz farklıdır çünkü. Olgun insanlar asla basit, ucuz, küçük düşünmezler ve bu minvalde hesap peşinde koşmazlar. Asla ve kata insanlarla uğraşıp durmazlar, çünkü onların çok büyük rüyaları vardır ve o rüyalar peşinde koşturmaktadırlar. Gönlümüz çok dar, bu yüzden de bitevi basit hesaplar yapıp, insanlara nasıl sıkıntı verebilirim derdine düşüyoruz. Küçük insanları büyük yerlere yükseltip tüm güzellikleri katlediyor, insanları boğuyoruz. İnsanlar büyük işler yapacaklarına, kendilerine yönelecek sıkıntıları nasıl def edebiliriz derdine düşüyorlar ve böylece beyinleri ağır ağır ölüyor ve büyük düşüncelerde yok olup gidiyor. Bu yüzden de üretilebilen kaliteli hiçbir şey olmuyor. Gerçekten kaliteli bir iş üretecek çapta olan insan bile böyle şeylerle iştigal etmek zorunda kaldığı için ve bu sebeple beynindeki güzel şeyler öldüğü için hiçbir şey ortaya koyamayan bir insan oluyor. Çünkü insanlar işlerini yapacaklarına, rüyalarının peşinde koşacaklarına, kendilerini yetiştireceklerine, büyük fikirler üreteceklerine, nitelikli eylem ortaya koyacaklarına, başlarında ki belaları nasıl def edeceklerine odaklanmak zorunda kalıyorlar. Yemin ediyorum çok acı, vicdanım sızlıyor söylerken bile. Söylemeyeyim diyorum ama mahzun yüreğim dayanmıyor. Amma velakin, elbette herkes kendisi bilecektir. Zaten herkes kendi bilmektedir ve kendi bildiğine inanmaktadır.

 

Eğitim, hayatın ta kendisidir ama o hayatı, yanlış eğitim yöntemleri esir almıştır. Bugün insanlar kahir ekseriyetle medya vb. şeylerin yönlendirmeleriyle yaşamaktadırlar ve bu kanallar tavassutu ile zımnen eğitilmektedirler. Bu şekilde eğitilen insanlarda maalesef ona göre olmaktadır. Ruhsuz bedene malik odunlar türemekte ve hayata karışmaktadırlar ve hayat, niteliksiz ve manasız bir mahiyete haizdir bu yüzden. Oysa insan ana kucağında terbiye edilir, topraktan beslenir ve eğitim yuvalarında şekillenir. Hakikatin bilgisiyle ve hakikati zerk edecek metot ve yöntemlerle muayyen bir disiplin içerisinde yetiştirilmelidir insan. Zira yarınlarda istikbalimizin ve istiklalimizin teminatı olarak göreceğimiz neslimiz ancak bu şekilde varolacaktır hayat sahasında. Hayatlarımızın hayatlanması, hayatlandırılmış nesillerin varlığına merbuttur kuşkusuz. Bizleri ikba edecek, mevcudiyetimizi payidar kılacak, layemut eserler ihdas edecek nesiller, bugünden yarına hazırladığımız nesiller olacaktır. Binaenaleyh, nesillerimizi, hakikatin bilgisiyle, ahlakın hakikatlisiyle yetiştirmeliyiz. Gerekirse malayani kanunları, boş ve anlamsız prosedürleri ihmal etmeli ama nesillerimizi ihmal etmemeliyiz. Bugünden nesillerimizi ne kadar muhkem temeller üzerinde karakterli bir şekilde yetiştirirsek, atide o kadar mesut ve bahtiyar oluruz. Ekim zamanı eken, söküm zamanında sökecek şeyler bulur ve hiçbir şeyin yapılmadığı zamanda da aç kalmaz. Menfaat ve çıkar eksenli yapılan her şey, nesillerimize ve yarınlarımıza vurulan bir pranga olacaktır.

 

Tefessüh etmiş paradigmaların etkisinden kurtulmalı, çıkar odaklı mantalitelerin tesirinden arınmalı, nefsi hesaplar peşinde koşmayı bırakmalı ve hakikate odaklanmalıyız. İleri teknikle, muhkem ve sağlıklı ruhun mezcinden tevlit eden bir yöntemle, sahici prensiplerle, terakki yolunda yürümeliyiz. Muvazeneyi yakalayamadığımız, olanla olması gereken arasında irtibatı kuramadığımız zaman işler şirazesinden çıkacaktır ve elde var sıfır olacaktır. İnsanlığın baş belası olan şakiler, haydutlar, sömürücüler, cinsi sapıklar, esrarkeşler vb. sefillerin hepsi yanlış yöntem ve metotların neticesidir. İnsan ne ekerse onu biçecektir, bu alınyazısıdır. Ama alınyazısını da insan kendi elleriyle yapmaktadır. Zira insana akıl ve irade bu yüzden bahşedilmiştir. Hakikat temelinde akılcı çözümler üretmediğimiz ve ürettiğimiz çözümleri samimiyetle, dürüstçe eyleme geçirmediğimiz müddetçe, yarınlarda sokaklarımızı hangi nesillerin dolduracağını tahmin bile edemeyiz. Ve emanetlerimizin hepsinin türap olup gitmesi, hazin ve elim kaderimiz olmaktan kurtulamaz. Üstelik bu minvalde yetişen nesiller mevcudiyetimiz için birer tehdit unsuru olacaklardır. Artık istesekte istemesekte gece gündüz düşünmek ve muktezası neyse bihakkın ifa etmek, gerekli tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Hakikatle beslenmeyen herkes bir gün gelir muhakkak zehir kusar, bu yüzden ruhların hakikatle beslenmesi, aydınlık yarınlar için olmazsa olmaz bir önkoşuldur. İlk cümlede de bahsettiğimiz unsurlar, her türlü araç ve gereçle, zehirlerini, toplumun damarlarına akıtmaktadırlar, akıtılan zehirler kana karışmakta ve insanın hakikatle bağını yok etmektedir. Her şey; insan görünümlü canavarlar üretmek, dünyayı insansızlaştırmak ve dünyayı insansızlaştıracak bir nesil yetiştirmek içindir. Çünkü kirli, kanlı, karanlık emellere vasıl olmanın en kestirme, en kolay ve en ucuz yolu, insanı bozmaktır!                 

 

Eğitim, insani öze dönüşü sağlamalıdır yani insanı yeniden insanlaştırmalıdır. Tahrifata ve tahribata uğrayan insani özü yeniden inşa etmelidir. İnsan, insandır zaten, nasıl insanlaşacak deniyorsa; işte insan, insan olamadığı için insanlaştırılmalıdır. Ve eğitim denilen olgunun şu varlık âleminde tek bir gayesi vardır ve başka da hiçbir gayesi yoktur ve olamaz; insanı, insan yapmak! Bu fikrimde, son nefesime kadar kalbimde ve beynimde yaşayacak ve sonsuzluğa uçup gidecek benimle yani asla ve kata ölmeyecek bu âlemde var olduğum ve yaşadığım müddetçe. İnsan bozulmuş ve korkunç bir yaratığa dönüşmüştür. İnsan dediğimiz varlık, insana benzemektedir ama insan değildir, insanlığın yakınından bile geçebilecek mesabede değildir. Ne hazindir ki böyledir. İnsan olmakta öyle kolay bir şey değildir. İnsan; mücadeledir, emektir, sabırdır, terdir, yaştır, kandır. Kolayca insan olunsaydı, belki tüm hayvanlarda insan olurdu. Bilakis alinasyona sürüklüyor ve insani özü elimine ediyorsa orada eğitimin varlığından söz edilemez. Eğitim diye yapılan şey, eğer insanı özünden koparıyorsa, yozlaştırıyorsa, prototip bir insan ihdas ediyorsa, insanı günübirlik bir hayata yönlendiriyorsa,  insanı ideallerinden koparıyorsa, o şey eğitim diye yapılan bir şeydir ama eğitim değildir.

 

Tarih: 08.06.2018 Okunma: 797

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?