Düş kuranların atları yorulmaz! Eğitim, bir bireye
toplumsal sorumluluk bilinci zerketmelidir. Özgürce düşünme yetisini
kesbedebilmesinin yolunu açmalıdır. Bireye konuşma ve eleştirme fırsatı sunan,
ibda etme istidadı kazandıran bir eğitim sistemidir ki; herkes için terakki
dünyası olan bu dünyayı, bizim için tedenni dünyası olmaktan çıkarabilir ancak.
Zira kaliteli nesillerdir ki, bir toplumun kalitesini ifa ederler. Eğitimdir
ki, birey, bir olayı gözlemlediğinde bin olayı gözlemlemiş olsun. Bir boyutta
bin boyutu fark edebilsin. Bunu yapabilsin ki, her olguyu, her olayı tertil,
tedebbür, taakkul ile okuyabilsin, orijinal çıkarımlar yapabilsin. Bunu
yapabilsin ki, düşlerine nasıl ulaşabileceğinin yollarını keşfedebilsin. Yani
her an üretsin. Kendini üretsin çendan. Bizlerde yarınlar için, aydınlık ve
özgür bir hayat, ekmel bir dünya tasavvur ve tahayyül edebilelim, geleceğe tebessümle
bakabilelim. Öyleyse, nesillerimizi, eyyamcı yapan, hedonizmin tutsağı kılan,
kültür emperyalizmine maruz bırakan, her şeyi sineye çekip uyuşuklaşmasına yol
açan ve buradan da zavallı bir topluluk meydana gelmesine neden olan fasit
daireden bir an önce kurtulmalı ve mütemadiyen güzelleşme yolunda ilerleyen
insanlığa güzel günleri getirecek hür bireyler yetiştirmek için; felsefesi olan
hakikatli bir eğitim mekanizmasını her ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmek
mecburiyetindeyiz.
Eğitim, inhiraf etmiş bir ruhu istikamete sokmaktır ve o
ruhu, evrene rayihalar sunan bir kaynağa dönüştürmektir. Zira ruh temizse gövde
de temiz, ruh kirli ise gövde de kirli olacaktır ve o gövdenin azalarından,
gövdenin bulunduğu duruma göre, ya kir akacaktır ya da temizlik, ya iyilik
akacaktır ya da kötülük. Eğitim, eğilen dalları düzeltmek, kırılan dalların
yeniden daha gür sürgünler vermesini sağlamaktır. Eğitim; ciddiyettir,
samimiyettir, dürüstlüktür, düzeyliliktir. Sorunları insan evladı gibi teşhis
edip, tedavisini insan evladı gibi gerçekleştirmektir. Malayani ile iştigal edip
iri laflar etmek laubaliliktir ve hiçbir şey yapmadan her şeyi yaptığını sanmaktır.
Eğitim, gevezelik değildir. Eğitim, her zamanda ve zeminde asla ve kata inkâr
edilemeyecek olan bir gerçeği öğretmektir yani düşünmeyi, sormayı ve
sorgulamayı öğretmektir. Düşünmeyenler, sormayanlar, sorgulamayanlar, ne
karanlığı tanıyabilirler ne de aydınlığın ne olduğunu bilebilirler ve ne de
cehaleti, esareti, mezelleti ve meskeneti nihayete erdirebilirler. Eğitilmiş
insan, aklını bihakkın kullanabilen ve hakikati görebilen insandır. Aklını
kullanabilme kabiliyeti olmayanların eğitilmiş oldukları gerçeği büyük bir
yalandır. Binaenaleyh, eğitilmemiş insanlar, önlerine gelen şahısların ya da
düşüncelerin peyki olmaktan kurtulamazlar, iradelerini kullanamazlar,
kaderlerine tesir edemezler. Dünya sahnesinde hür beyinler, özgür vicdanlar,
yüce şahsiyetler olarak varolabilmeleri de muhal ender muhaldir böylelerinin.
Eğitim, bireyi özgürleştiriyorsa eğitimdir. Eğitim, bireye karakterli bir duruş
ve özgür bir bakış açısı kazandırabilmektir. Eğitim, bireye sevgiyi, güzelliği,
barışı, kardeşliği, paylaşmayı öğretiyorsa eğitimdir. Eğitim, bireyin, helal
yemenin ne kadar yüce bir şey olduğunu içselleştirebildiği kadar eğitimdir. Haram
yiyen insan suretli bir varlık, ne kadar eğitilmiş olduğu iddia edilen bir
varlık olursa olsun, o yontulmamış bir bedevidir. Eğitim, laf üretmeyi değil,
eylem yapmayı öğretiyorsa eğitimdir. Zira bilinmelidir ki, bireye itibar
kazandıracak olan, bireye insan olarak varolma yolunu açacak olan ve bireye dünyayı
değiştirecek gücü bahşedecek olan şey; eylemdir. Ve eğitimin asıl gayesi;
bireye eylem yapabilme iradesini zerkedebilmektir. Zira eylemsiz söylem, tarih boyunca bir hiçti,
bademada bir hiç olmaya mahkûm olmaktan kurtulamayacaktır.
İnsanlığından inhiraf etmiş insana, insan olduğunu
hatırlatıp, yeniden insanlığa dönmesinin yolunu açmak ve bu yolda ona rehberlik
etmektir eğitim. Bugün, insan, karakterinden, kişiliğinden, şerefinden,
izzetinden, asaletinden budaya budaya kendisini hiçleştirmiştir. İnsan,
kötülüklerini budayacağına, varlık sahnesinde sayesinde temayüz ettiği
iyilikleri budamıştır. İyiliklerini kendi elleriyle budayan insan, zavallı ve
sefil bir derekeye irca etmiştir kendisini. Kendine ilmin kapısını da kapayan
insan, kirli, çirkin ve korkunç bir yaratığa dönüşmüştür. Hem cehaletin, hem de
ahlaksızlığın bataklığında günden güne dibi doğru gitmektedir. Artık insana
benzeyen ama insan olmayan ucube bir varlık dolaşmaktadır yerin karanlığında. Ağzından
insana ait sesler çıkmakta ama hayvandan daha korkunç hareketler yapmaktadır. Eğitimin
asli ödevlerinden biri de; anlayan insan yaratmaktır. Zira her güzel şey,
anlamayan insanın elinde kirlenmekte, çirkinleşmekte ve yok olup gitmektedir.
İnsan belki bilmektedir ama kesinlikle anlayamamaktadır. Bu durum da,
kendisini, her türlü muzır şeylerin ve kötülük yayan, ifsat eden muarızların
kucağına düşürmektedir. İnsan, tiksindirici bir cehaletin ağındadır. O kadar
cahildir ki, insanlık düşmanları insanlığın bağrına zehirlini akıtırken, insan
kardeşleriyle cedelleşmektedir kendisi. Büyük rüyalara adanacağına,
menfaatlerin mengenesinde sıkışıp kalmış durumdadır. Kulların ve maddenin
kulluğunu yapan bir kukladır. Bu da tamamen eğitimsiz kalışının neticesidir.
Eğitimsiz derken, okumuyor, yazmıyor, büyük tedrisattan geçmemiş anlamında
değildir. Okuyan, yazan, büyük fakülteler bitirmiş bir cahildir insan. İdraki meflûç,
şuuru ölü, bilinci kapalı, iradesi sıfırlanmış, aklı başka kafalarda ve
ceplerde esir bir varlıktır maalesef. Binaenaleyh, küresel emperyalizm
karşısında aciz kalmaktadır, oltasına çok kolay takılmaktadır. Zira kendi içini
temizleyemeyenin dışarıyı temizleyebilmesi muhaldir. Kendi içinde ki
kötülükleri yok edemeyenin, tüm insanlığa sirayet eden kötülükleri yok
edebilmesi hayaldir. Kendi gövdesini kuşatmış ve tutsak kılmış kompradora diz
çöktüremeden, evrene hükmeden zalim kompradorlara diz çöktürmesi nalı kabil
olabilir ki? İnsan okumuyor, okusa da anlayamıyor. Hiçbir şey bilmiyor ama
bildiğini sanıyor, bildiğini sandıkça da öğrenmeye gereksinim duymuyor. Gerçeği
ifşa edene de ahmakça düşman oluyor. Çünkü ruhu çürümüş, beyni ölmüş artık.
Küle dönüp yeniden doğmasından başka çaresi kalmamıştır insanın. Her şeye
yüzünü dönen, kulaklarını açan insan, hakikate bir türlü yüzünü dönüp,
kulaklarını açamıyor. Her cepheden, olguları ve olayları okumaya yeltenen insan
bir türlü hakikat cephesinden olguları ve olayları okumaya cesaret edemiyor ya
da bunu yapabilecek zekâya malik değil. Ki, bulunduğu cephelerden bile
okuyabiliyor değil ya, neyse.
Son tahlilde; kurumuş gönül toprağını sevgi ışığıyla
mümbit hale döndürmek ve canlandırmak, karanlıkta kalmış beynin göklerini hakikat
güneşiyle aydınlatmaktır eğitim. Asıl olanı fark ettirmek, hissetmeyi, anlamayı
kavramayı kolaylaştırmaktır. Ruh boş, gövde görkemli ise varolmak hiçbir anlam
ifade etmez, etmeyecektir de. İnsanı mahkûm olduğu müzmahil durumundan
kurtarmaktır eğitim. Olguların hakikatini öğretmek ve hakikatine göre
olaylaşmasının nasıl mümkün olabileceğinin yolunu göstermektir. Okulları,
hakikati ve özgürlüğü küçücük beyinlere nakşeden ve oradan da evrene yayan
mabetlere dönüştürmektir. İnsanlık bugün beton yığınlarının altında kalmış
durumdadır, insanlığı diriltip beton yığınlarını toza döndürmenin yolunu
göstermektir eğitim. Okullar, kuru ve kurutan, çürüten boş bilgilerin
aktarıldığı birer beton yığını olmaktan kurtarılmadan eğitim namına yapılmış
hiçbir şey olmayacaktır. Sevginin ışığı
küçücük gönülleri sarıp sarmalamıyorsa, düşüncenin gücü küçücük gövdelere
enerji akışı sağlamıyorsa ve o gövdelerde kuvvete dönüşmüyorsa, eğitimin gerçek
amacı nedir sorgulanmalıdır. Bilgi üretmeyi, keşfetmeyi değil, hazır bilgileri
ve keşifleri aktaran bir eğitim sistemi, insanlığa bir şey vermekten çok
uzaktır. Muayyen bir kıvamda hazırlanmış ve insanlığın aklını ve ruhunu çalmak
için kurgulanmış bilgileri aktarmaktan ziyade, fikirleri anlamayı, gerçeklere
ulaşmayı sağlayıcı olmalıdır eğitim dediğimiz şey. Çocuğun özgürlüğünü ve
özgünlüğünü buduyorsa orada eğitim değil, istendik yönde şekillendirme ve
köleliğe giden yolu açma vardır. Eğitim, soran, sorgulayan, analitik
düşünebilen eleştirel beyinler yaratmaktır. Papağanımsı, sloganik, propagandist nesiller
üretmek, insanlığın geleceğine vurulmuş en büyük darbedir. Eğer ki, eğitim
bilinç inşa edemiyorsa, inşa ediyor olduğunu sandığımız her şey koca bir
palavradır. Bugün, insanlık, küresel emperyalizmin kıskacında, uygarlık ve
ilerleme denilerek dehşetli bir tedenniye doğru sürüklenmektedir. Eğitilmiş
nesiller, küresel emperyalizmin nasıl sömürebildiğini ve insanlığı açmazlara
sürükleyebildiğini fark ve idrak edebilen, tezgâhlarını ve kumpaslarını
darmadağın eden ve kıskacından kurtulmayı başarabilen nesiller olmalıdırlar.
Emperyalizmle kavga etmeyi bilmeyen, emperyalizmin şeytani planlarını ihdas
edemeyen nesillerden bir şey olacağını sanmak ahmaklıktır. Nesiller bugün
görüntülerin tutsağı olmuş durumdadırlar. Görüntülere göre hayatlarını
şekillendirme gayretindedirler. Görüntülerle adeta büyülenmekte ve o
görüntülerde yer almak için benliklerini feda etmektedirler. Bunun içinde
biteviye tüketime başvurmakta, bu tüketim çılgınlığında israfta had safhaya
ulaşmaktadırlar, kaynakların değerini bilmemekte, çarçur etmekte tereddüt
etmemektedirler. Ahmakça şeylerle iştigal etmeyi, gününü nasıl tükettiğini
bilmeden tüketmeyi ve akşama ermeyi ve dertsiz, tasasız yatağına yatabilmeyi marifet
addeden bir nesil ve toplum iflah olamaz.
En son tahlilde; sevgi, muhabbet, merhamet, fedakârlık,
aşk, yüreğimizin dip derinliklerinde kök salmadan; merak etmek, düşünmek,
sormak, sorgulamak aklımızın en önemli aktiviteleri haline gelmeden,
vicdanımızın anayasası insanlık umdeleri temelinde şekillenmeden eğitilmiş
olduğumuza dair hiçbir gösterge mevcut olmayacaktır. Yapılan şeye de eğitim
demek olanaksız olacaktır. Hayaller, düşler, rüyalar kuramıyorsak, bize yaşamak
için bir sebep teşkil eden ve yüreğimize yaşamak sevinci nakşeden ütopyamız
yoksa, kaderimizin tayininde kendi aklımızı ve irademizi kullanmaktan acizsek,
korkuların kuyusunda karanlığa mahkumsak, kalbimiz özgürce sevemiyorsa, biz
kendimizi nasıl eğitilmiş insanlar olarak tanımlayabiliriz ki ve hangi eğitim
mekanizması bizi insan etmek için var sayılabilir ki? Ummana kavuşmak uğruna
yatağına yetmeyen bir sevda olmamışsa özgürlük aşkımız, bir insan olarak varlık
sahnesinde yer almamızı sağlamıyorsa eğitim dediğimiz şey, onu eğitim olarak kabul
etmemiz muhal ender muhaldir. Eğitim, bilinç aşılamaktır ve o bilinç sayesinde,
başımıza bir şey geliyorsa, başımıza gelen şeyin ruhumuzda ki insicamsızlıktan
ve bu insicamsızlığın gövdemize de sirayet etmesinden neşet ettiğini fark
edebilmemizi sağlamaktır, suçu dışarıya atmak sorumlu olduğumuzu yok etmez ve
bizi kurtarmaz. Zaten insanın olgunlaşması da, haddizatında, olgulara ve
olaylara bakış açısında gizlidir birazda. Eğitim, insanı olgunlaştıran bir
araçtır. Bugünkü uygarlık, ne kadarda, geçirdiği evrelerden sonra zirve
yapmışsa da, son nefeslerini vermekte, can çekişmektedir. Artık mevcut
uygarlığın argümanlarıyla ve o argümanların mevcut uygarlığın çıkarları uğrunda
kullanılmasıyla varılabilecek hiçbir yer yoktur. Zira mevcut uygarlık, her
olguyu, kendi çıkarlarını korumak ve kendi varlığının idamesini sağlayabilmek
yolunda olaylaştırmaktadır. Eğitimi de, kendi çıkarlarına hizmet edecek, kendi
hadimi olacak ve kendi ürettiği tefessüh etmiş kültürü yayacak insanı yaratmak
için kullanmaktadır. Bu durumda, insanlığın kaybetmesini, küresel emperyalizmin
kazanmasını intaç etmektedir. Emperyalizm ne kadar terakki kaydetmişse,
insanlık o kadar tedenniye duçar olmuştur.
Bugüne değin yanlış eğitim mekanizmasının bozuk
çarklarında öğütülen insan, kendisi olması gerekirken, kendisinden uzaklaşmış
ve her türlü gelişmelerden duyduğu hazla ve hızla, doğayı kirleten ve insanlığı
kötürümleştiren pespaye bir sistem tesis etmiş ve bu, değirmen misali insan
öğüten sistem sonucunda tefessüh etmiş bir toplumun tezahür etmesine yol
vermiştir. Yanlış eğitimlerle, inhitata ve inkıraza mahkûm olan uygarlığın
ürettikleri, sahte görüntülerle insanlığın dimağına zerkedilmeye çalışılmaktadır.
İnsanlık; lüks delisi, hedonist, serkeş nesillerin elinde günden güne
çürümekte, tükenmekte ve yok olmaktadır. Hiçbir kimse vazifesini namusluca,
şereflice ifa etmemektedir. Herkes kirli, basit, küçük ve ucuz menfaatlerinin
kıskacında rezilce yaşamakta, bencilliğin buzlu sularında adeta ota, oduna
dönüşmektedir. Toplum, eğitilmiş olarak tavsif ettiğimiz nesillerin ellerinde
kan kaybetmektedir mütemadiyen. Gözlerimiz, hırslarımızla, menfaatlerimizle,
ihtiraslarımızla kapatıldığı içinde gerçeği görmekten çok uzağız. Artık
nesilleri dejenere ve aline olmaktan ve atomizasyondan kurtarmalı, herkesin
birbiriyle entegre olmasının yolunu açmalı, nesilleri gönüllü köleler olmaktan
kurtarmalı, özgün ve özgür kişilikler olmalarının önünü açmalıyız. Eğitim ve
öğretimde, olayların künhüne inerek tanzim ve tebdile gitmeliyiz. Sığ ve
edilgen çözümler yerine reel, aktif ve etken düşünceler ve alternatifler
üretmeliyiz. Bilakis ne peyk olmaktan kurtulur otonomimize kavuşuruz ne de
inhitata uğrayıp türap olmaktan kurtuluruz. Aklı ve ruhu terbiye eden bir
eğitim, büyük insanlık demektir! Büyük insanlık ise, özgürce seven, özgürce
düşünen, özgürce soran, özgürce sorgulayan, özgürce eleştiren, varlık
sahnesinde özgür iradesiyle varolan, bitevi üreten, yüreğinde kutsal ve büyük
dertleri olan, teri, yaşı, kanı, emeği kutsal bilen, sömürünün basit bir
nesnesi olmaktan kendini korumuş ve kurtulmuş olan, başka nefisleri kendi
nefsine müreccah kılabilecek kadar büyük bir yüreğe malik olan, vicdanının
anayasasına tabi olan, merhametten behredar olan, uzak ütopyaları ve temiz
düşleri olan insanlık demektir.