AÇIK MEKTUP...5...

Özgür DENİZ - 29.06.2018

Sayın Cumhurbaşkanım! Maalesef okuyan bir toplum olamamak öyle felaket bir şey ki ve okumayan bir toplumda konuşmayı, bir fikri beyan etmeyi başarabilmek, bir olguyu ve olayı en dibine kadar değerlendirip ve tetkik ve tahlil edip, her şeye çok geniş perspektiften ve muhtelif boyutlardan bakabilmek öyle zor, öyle zor ki bunu anlatmak bile kolay değil. Okumayan bir toplumda hakikati izah ve izhar etmek bile handiyse büyük bir suç teşkil ediyor. Hatta düşünmek bile idamlık sayılabilir. Okumayan bir toplumda her şey alelade yapılıyor ve bu da her şeyin şirazesinden çıkmasını tevlit ediyor. Hiçbir meseleyi, konuyu, olguyu ve olayı dip derinliğine değin, ilmi ve bilmi temellerde teati edemiyorsunuz. İsteseniz de bu mümkün olmuyor, çok düşük düzeyde ve sığ bağlamda konuşuluyor her şey. Okumayan bir toplumda çirkin olan şey garipseneceğine, güzel olan şeyler garipseniyor. Kötüye şaşırılmıyor, iyiye şaşırılıyor. Çünkü okumayan toplum zamanla çürüyor, vicdanen, ahlaken ve erdemler boyutunda çürüyor, tefessüh ediyor ve buna alışkanlık kesbediliyor, nihayet normal olan bu oluyor. Bundan sonra da tersi bir durum olduğu vakit şok olunuyor. Ne kadar üzücü ve acı verici bir sosyoloji ve psikoloji değil mi? Bu toplum nasıl böyle oldu, bu hale nasıl geldi? Böyle bir toplumda, okumayan, okuyanı ekarte ediyor. Tıpkı haram paranın, helal parayı vb. ekarte ettiği gibi. Bir defa okumayan bir toplumun felsefesi olmuyor, her şey felsefesizlik temelinde işliyor, yapılıyor, yürütülüyor, bu da hiçbir zaman istenilen düzeye ulaştırmıyor. Okumayan bir toplumun fertleri soracak soru bulamıyor, sorgulayamıyor, anlayamıyor, sağlıklı bir iletişim dili kuramıyor, nihayet cehaletin karanlığında boğuluyor ve tükeniyor, bu da yaşamı öyle zorlaştırıyor ki, yemin ediyorum resmen cehenneme döndürüyor. Okumayan toplumun fertleri hep başka akılların kararlarına, başka vicdanların seslerine, başka iradelerin arzularına boyun eğiyorlar, özgürlüklerini ve iradelerini yitiriyorlar, sorumluluklarını üzerlerinden atıyorlar ve zımni bir köleliğe geçiş yapıyorlar. Okumayan bir toplumda insanların birbirleriyle anlaşabilmeleri kabil olmuyor, zira karşıdakini anlayabilmenin imkânı bulunmuyor ilk evvelde. Hatta konuşulmuyor bile. Çünkü okumayan toplumda münhasıran dünya konuşuluyor ve dünya konuşula konuşula insanların beyni ölüyor, ruhu yanıyor, zaman içinde durum öyle bir hal alıyor ki, artık konuşsanız bile hiçbir şey anlaşılmıyor, bir yaratık gibi algılanıyorsunuz. Dahası siz bir tehdit ve tehlike olarak algılanıp yok edilmeye çalışılıyorsunuz, filhakika istikbal yok ediliyor ama bunu idrak edecek kafa da bulunmuyor böyle bir dünyada. Netice, tam bir fecaat! Çünkü dünya, beyni ve ruhu öldürüyor. İşte bu sebeple de sorunlara çözüm önerileri getirdiğiniz zaman çok yanlış anlaşılıyorsunuz. Haddizatında konuşulması iktiza eden o kadar çok mesele, çözüme kavuşturulması iktiza eden o kadar çok sorun var ki, münhasıran malum toplumsal yapı yüzünden, birini açarken diğeri kaybolup gidiyor, insanın aklında ve kalbinde sayısız sezgiler tebeyyün ediyor ama bu sezgileri o anda yakalamak kabil olmuyor, eğer bu kabil olsaydı nice meseleler daha sarih olarak izah ve izhar edilebilirdi. Ama inşaAllah yine de etmeye gayret edeceğim. Hem sorunları tespit edeceğim kendimce hem de naçizane çözüm önerilerimi getireceğim.  


Sayın Cumhurbaşkanım! İnsanlar maalesef yobaz. Burada ayrım yapmıyorum. Her kesimin dâhilinde mebzul miktarda yobaz var. Hem öyle yobazlar ki, ilk hallerinde donup kalmışlar. Emin olun ki, hala çocukluk evresindeler. Ne büyük dert! Daha bunun yetişkinlik evresi var, gençlik evresi var, olgunluk evresi var, yaşlılık evresi var. Bu gidişle bu evrelere ne zaman erişilecek ve insanlık ne zaman kendini bilecek, kendine gelecek? Meçhul! Her şeye at gözlüğü ile bakmaktan usanmamışlar, usanmıyorlar hatta utanmıyorlar. Dünyanın kendi çevrelerinde döndüğüne kesinlikle inanmışlar. Önyargı çok ileri düzeyde egemen olmuş ve kafaları esir almış. Ne bakış açılarını ne de kendilerini bir türlü değiştiremiyorlar insanlar. Çağı okuyamıyorlar, anlayamıyorlar, yorumlayamıyorlar. Hakikati okuyorlar ama anlamıyorlar. Hakikat, kendini, bu türlerin gözlerine sokuyor ama ne mümkün asla anlamıyorlar. Yaaa hakikat gözlerinin önünde, tam önünde ama göremiyorlar, görseler de fark edemiyorlar, fark etseler bir türlü idrak edemiyorlar. Küçücük ve basit bir dünyalık karşısında öyle mesut ve bahtiyar oluyorlar ki, acı bir tebessüm konuveriyor suratınıza. Çok basit şeyleri önemseyerek, çok büyük iş yaptıklarını ya da işler yapacaklarını sanıyorlar. Küçük ve ucuz bir menfaati elde ettiler mi, isterse dünya batsın umurlarında bile olmuyor, yeter ki onlar kazandıklarını kaybetmesinler. Galiba diyorsunuz felsefesizlik, akılsızlık, düşüncesizlik böyle bir şey. Başka bir şey gelmiyor ki aklınıza. Çünkü gerçekten çok acayip bir durum bu durum. Ruhlar ölmüş hissedemiyor, beyinler ölmüş düşünemiyor. Gövdelerinde ki zincirin ağırlığını duyumsayamıyorlar. Böyle bir psikolojiye sahip insanlık nasıl ilerleyebilir, tarihe yön verebilir, büyük medeniyetlerin banisi olabilir? Bu kabil-i mümkün değildir. Hayatı bedelsiz yaşamak istiyorlar, isteklerine bir bedel ödemeden kavuşmak istiyorlar. Buna da inanıyorlar haaa. Gerçekten inanıyorlar. Öyle yüksek perdeden konuşuyorlar ki, konuşmaları istikametinde hiçbir eylem yapmıyorlar, vallahi yapmıyorlar ama sonuç bekliyorlar. Bir düşünceleri olduğuna gerçekten inanıyorlar ama yok olduğunu bilmiyorlar. Benim düşüncem var demekle, istediklerini alacaklarını sanıyorlar ve bundan yana eminler. Vay beee diyorsunuz içinizden, nasıl yani diyorsunuz, hayretler içerisinde kalıyorsunuz, durumu olanca berraklığıyla bilseniz de. Ne kadar da trajikomik bir haldir ama inanmışlar ve kabullenmişler. Burada ileri boyutta bir cehaletin gizli olduğunu bile fark edemiyorlar. Hayat bedel ödemeden neyi verdi ki insana, rüyalarına kavuştursun? Ne tür bir cehalettir bu ya Rabbim? Sorunlar belli, çözümler belli, gerçekten çok belli, ama belli olan şeyi siz ifade ettiniz mi çok acayip şekilde itham ediliyorsunuz. Ne tür bir gaflettir, dalalettir, cehalettir bu vallahi anlamıyorum diyeceğim ama keşke anlamasaydım. İnsanlık cahil, insanlık gafil, insanlık dalalet içinde ve hatta kendi kendine ihanet içinde. Gerçek çok ama çok acıdır ve acıtır!

Tarih: 29.06.2018 Okunma: 836

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?