Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Geçen haftaki haber: “ABD, Menbiç’e 150 TIR gönderdi”. (Bütün Türk medyası)
5 ay önceki haber: “Ankara’nın itirazlarına rağmen Washington Suriye'nin kuzeyindeki Haseke kentindeki DSG'ye 200 TIR daha silah gönderdi. Böylelikle, ABD şimdiye kadar DSG'ye 5000 TIR dolusu silah göndermiş oldu”. (Sputnik, 09.07.2018)
Demek, Ankara’nın itirazlarına rağmen, Washington destek veriyor teröre her dem!
Bebekken ninelerimiz bizi avutmak, oyalamak, uyutmak için bir oyun oynarlardı: Elimizi ellerine alır, başparmağımızı tutar, “bu kuş tutmuuuuş” diye başlar… Onu bırakır;
İşaret parmağımızı tutar, “bu kesmiiiş”,
Orta parmağımızı tutar, “bu pişirmiiiiş”,
Yüzük parmağımızı tutar, “bu yemiiiiş” derlerdi.
Sonra, sıra serçe parmağa gelince, “bu da, hani bana, hani bana” demiş diye gıdıklar, güldürürlerdi.
Bu avutma, oyalama, “güldürü”, bittikçe tekrarlanır, saatlerce sürebilirdi…
Rahmetli babaannem bunu yıllarca yaptı.
Torunlar bitti. Torunlarının çocuklarını, yani bizim çocuklarımızı da avutmak, eğlendirmek, bilhassa “oyalamak” için bu oyunu oynadı.
Çok başarılıydı babaannem!
Şimdi, aradan bu kadar zaman, yarım asır geçtikten sonra anlıyorum ki hiçbir halk masalı, meseli, oyunlar tesadüfen ortaya çıkmış değil… Hepsinin gerisinde yüzyılların, bin yılların birikimi, tecrübesi, yenen kazıkların bileşkesi var. Hepsi derin, gayet derin dersler, ibretler, mecazlar içeriyor.
Menbiç, kaç yıldır konuşuluyor? Ne vaatler verildi? Hangisi tutuldu?
Bir de, ikide bir adıyla oynanıyor: Menbiç… Münbiç… Mümbiç… Vs.
Hâle ne kadar da güzel uyuyor, nasıl da cuk oturuyor:
Menbiç-Münbiç: Kuş tutmuuş, kesmiiş, pişirmiiş, yemiş…
Bu da hani bana, hani bana demiş?