‘’’’İçinizden hayra çağırıcı, hakikate davet edici, iyiliği
emredip kötülükten men edici bir topluluk bulunsun.’’’’ Ali İmran-104
Ölümsüz bir gerçektir ki; bu ayet insançocuklarını sürekli
devrime çağıran bir ayettir. Zira hayat süreklilik arzeden bir olgudur, öyleyse
hayata matuf olaylarda da süreklilik mübremdir. Önce içsel, sonra dışsal bir
devrime. Çünkü insançocuğu kendi ruhunda ve zihninde gerçek, sahici ve sağlam
bir devrim yapmadan yani özbenliğini işin içine katarak hareket etmeden, hayata
güzellikler eklemeden, hiçbir kafada, ruhta devrimsel dönüşümü tetikleyemez.
Kur’an’ın Parolasıdır; Sürekli Devrim. Faraza böyle bir şey yani olmayacak bir
şey oldu diyelim, olan o şey asla süreklilik kesbedemez ve gönüllerde baki
olamaz, dolayısıyla insanlık âleminde tesirsiz kalmaya mahkûmdur. Yahut
münhasıran içte kalan ve topluma uzanmayan bir şey de hiçbir anlam ifade etmez.
Zımnen içsel, aşikâr olarakta dışsal bir devrim kastedilmektedir burada, çünkü
kendi içini temizleyemeyen dışarısını temizleyemez, ruhunu disiplinize
edemeyenler ruhlara disiplin veremezler, bu yüzden de açık olarak dışa dönük
bir buyruk olsa da, içe dönük olarakta örtülü bir buyruk gizlidir burada.
Söyleyin lütfen; hayırsız olan hayra çağırabilir mi, hakikatsiz olan hakikati
haykırabilir mi, kötü olan iyiliği anlatabilir mi, hayatı yalan üzerine bina
edilmiş biri doğruluğun sözcüsü olabilir mi, zalim olan zulme nihayet verebilir
mi? Devrimsel süreç tamamlanıp, ruy-i zeminde mustazaflar, ezilenler tam
egemenliklerini tesis edip, insanlığın önderleri oluncaya ya da onlara kutsal
görev emanet edilinceye değin bir çağrıdır ve çağlardan çağlara da hiç
kesilmeyecek bir çağrıdır bu. Başlangıçtan bugüne, bugünden sonsuzluğa dek
yolumuzu aydınlatan bir ışıktır bu kutsal çağrı ve buyruk. Hiçbir zulüm payidar
olmaz, elbette evrende ki büyük kaosun muharriki olan emperyalist zulümde
payidar değildir ve tarihsel sürecini ikmal etme evresine girmiştir yani
payidar olamayacaktır ve bu kesindir, tabi böylesi bir netice sağlam bir sebebi
gerektirir kuşkusuz yani ezilenlerin bilinçli olmalarını ve sahici ve bilinçli
eylemler ortaya koymalarını. Önce kendilerini bihakkın düzeltmelerini,
kafalarını aydınlatmalarını, ruhlarını disiplinize etmelerini, sonrada karşı
cephelerinde bulunan herkesi ikna ila ıskat edip temizlemelerini önkoşul
kılmaktadır yani etkileyici bir sebep olmak zorunluluğunu tevlit etmektedir. Görmek
istiyorsanız iyi bakacaksınız, istiyorsanız hak edeceksiniz, düzeltecekseniz
anlayacaksınız, harekete geçecekseniz hissedeceksiniz. Allah’ın vaadi haktır,
kesindir! Ve hak olan vaat siz hak ettiğinizde tahakkuk edecektir. Gerisi
angaryadır!
EKSTRA:
“”Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi
eleştirmeye izniniz olmadığını bulun.””
Voltaire
“”Bağnazlar yaratmanın en bilindik yönetimi; öğretmeden
inandırmaktır.””
Voltaire
“”Hükümetler en seçkin insanlardan meydana gelmiş olsaydılar,
tüm halkın bir kaç kişiye boyun eğmesi haklı gösterilebilirdi; oysa durum böyle
değildir, geçmişte de böyle olmamıştır, gelecekte de böyle olmayacaktır. Halka
hükmedenler genellikle en kötü, en değersiz, en acımasız, en ahlaksız ve her
şeyden önce en yalancı kimselerdir; ve bu bir rastlantı değildir.””
Tolstoy
“”Eğer bir millet peşinden gittiği kişilerin şereften,
onurdan, ahlaktan yoksun davranışlarını, hırsızlığını kendi siyasi görüşünden
olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. Erdemini
yitiren millet bir gün vatanını da yitirir.””
Machiavelli
“”Okumayan, düşünmeyen, yazmayan toplumlar içten içe
çürürler. Türkiye böylesi bir sürece sokulmuştur. İş bitirmeye, köşe dönmeye
koşullandırılmış toplumlar, eninde sonunda bu hovardalığın faturasını öder.
Gidiş, o gidiştir.””
Uğur Mumcu