VARİSLER...22...

Özgür DENİZ - 02.02.2019

‘’’’Münafıklar, hile yaparak Allah’ı aldatmaya çalışırlar, Allah da onların hilelerini başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıkları vakit üşene üşene kalkarlar, halka gösteriş yaparlar, yoksa Allah'ı pek az anarlar.’’’’ Nisa-142

 

Şunu ilk evvelde kesin bir şekilde ortaya koyalım; Allah, sümme haşa, laf olsun, söylenmiş olunsun diye söz söylemez. Söyler mi? Hakikatin saf özünü söyler. Allah’ın sözü vardır ama insanların sözleri ya da lafları olur. Ve her söylediği kesin bir buyruktur. (İnansakta, inanmasakta bu gerçektir. İnanmıyoruz diye gerçek ölecek değildir. Hem gerçek anlamıyla hem de mecazi (yani inanış içinde masum inanmayış) anlamıyla inanmasak dahi. Biz gözlerimizi kapadık diye karşımızda duran yüksek dağlar yok olmaz. Tabi burası mevzumuzun dışındadır ama.) İnandığını iddia eden hiçbir kimse de böyle algılayamaz yani Allah’ın sözünün laf olsun kabilinden söylenildiği şeklinde algılayamaz. İnanıyorsan, inandığın gibi yaşayacaksın yani eylemlerin inancınla mütenasip olacak. Ha eylemlerinde eksik, hata, kusur olabilir mi? Kuşkusuz olabilir, çünkü insanız biz ama bu, buyruğa mugayir hareket edebileceğin anlamına gelmez. (Misal; namazında kusur olan ama iftiradan imtina eden biri, görüntüde kusursuz namaz kılan ama müfterinin önde gideni olan birinden daha muteberdir, takdire şayandır ve şereflidir. Namazında eksik, kusur olanı ahlaklı davranışı kurtarabilir belki ama namazında eksik olmayıp ahlaksızın önde gidenini namazı da kurtaramaz, çünkü kıldığı namaz, namaz değildir.) Sümme haşa, işte Biz size söyleyelim de, siz çokta umursamayın, yapabildiğiniz kadar yapın, yapamıyorsanız da boş verin demez Allah. Der mi? Bu yüzden de bir buyruk varsa, o buyruk olduğu gibi alınır ve tatbik edilir. Ve bu buyruklar fert fert her insan teki için geçerlidir. Misal; eğer ki, namaz kılıyorsanız, kıldığınız namazı laf olsun diye, görüntü verelim diye kılmayacaksınız. Kılıyorsanız insan gibi kılacaksınız, sadece Allah emrettiği için ya da gerçekten insan olma kavganıza manen destek olması için ve dahi münhasıran buyruğun muktezasını ifa etmek için ve kıldığınız o namazın ahlakınıza yansıması olsun için. İşte Ahmet görsün de, Mehmet görsün de, bu namaz kılıyor buna inanayım diye düşünsün de, dünyada ki yerimi sağlamlaştırayım da, insanların bilmem neyini alayım da dünya nimetlerine kavuşmanın yolunu açayım da diye namaz kılınmaz. Zaten o namaz, namaz da sayılmaz. Yahut işte hem namazı kılarım hem de istediğim gibi yaşarım da denilemez. Hem müşrik hem mü’min olunamaz. Hem münafık hem mü’min olunamaz. Kılıyorsan insan gibi yaşayacaksın, hayvan gibi yaşayamazsın. Hem namaz kılmayanı itham edeceksin muhtelif yaftalarla, hem de namaz kılıp kötülük yapacaksın. İkisini nasıl bağdaştıracaksın ya da bağdaştırabilirsin? Dürüst ve namuslu olmak icap eder değil mi? Öyle ya misalin günahı olmaz; faraza birisi namaz kılmıyor diyelim (tabi keşke herkes kılsın, kılabilsin isteriz) ama insanlara da haksız yere acı çektirmekten ve bir insana iftira atarak hayatını karartmaktan ödü patlıyor bir insan olarak ama bir de namaz kılan velakin mezkûr ahlaksızlıkları yapmaktan yana pekte gocunmayan biri var diyelim, Allah indinde hangisi daha muteberdir? Namaz kılmayan çendan ahlaki bir davranış sergiliyor ama namaz kılan yaptığı ahlaksızlıkla hem namazını ziyan ediyor hem de kendisini kendi eliyle çok kötü bir şekilde damgalamış oluyor. Namazı da kılarım, iftira da atarım, kul hakkı da yerim, kötülükte yaparım diyemezsin. Namaz, insanı kötülüklerden alıkoyar, alıkoymalıdır. Alıkoymuyorsa, kıldığın namaz, namaz değildir. Hem namaz kılıp hem de suçsuz bir insana acı çektirilemez mesela. Hem namaz kılıp hem de yetim malı yenilemez mesela. Öyleyse namaz kılmayan daha insan olur, daha saygıdeğer olur, daha sevilir ama bir yandan da ona dua edilir kılabilsin diye, fakat kılmaması onu lanetli yapmaz asla ve ona yönelecek sevgiyi, saygıyı, muhabbeti engelleyemez. Yahut şöyle bir soru sorayım; namaz kılıp güvenilmeyen biri mi, yoksa namaz kılmayan ya da namazında eksikler, kusurlar olan ama güven veren biri mi? Ne alaka mı diyorsunuz, o zaman mağaradan çıkın ve toplum denizine açılın. Namaz kılıyorsan güvenilir olacaksın bebeğim, bilakis o kişi namaz kılmıyor, namaz kılmayana güvenilir mi gibisinden boş boş konuşmayacaksın. Bendeniz güvenirim! Noldu, nolacak? Evet, biri namaz kılmıyorsa ama şerefli ise, biri namaz kılıyorsa ama her türlü şerefsizliği yapabiliyorsa, bendeniz namaz kılmayana güvenirim ve kılıyor olduğunu sanana da zerrece güvenmem. Evet, açık ve net söyleyeyim; eğer namaz kıldığın halde güven vermiyorsan sana asla güvenmem ama namaz kılmadığı halde güven veriyorsa o kişiye sonuna kadar güvenirim. Hadi buyur, bunun dine mugayir bir davranış tarzı olduğunu kati hüccetlerle ispat et. Böyle şeyler en arka planda emperyalizme hizmet etmek olur. Burası çok derindir, hayır anlatılamayacağı için değil, gerçekten girilirse çok uzayacağı için söylüyorum bunu. Yoksa söylenmesi gerekenleri gerektiği gibi söylemekten gocunacak kadar sefil değiliz hamdolsun. Emperyalizm, söylemleri ve eylemleri birbiriyle mütenasip olmayanları çok sever diyelim kısaca. Müşrikleri, münafıkları çok sever mesela. Çünkü onu gizli hedeflerine götürürler bu türler. Çok derin bir mevzu olduğu için teferruata girersek sayfalarca gider, bu yüzden kısa kestim. Ne kadar derin düşünebiliyorsak o kadar anlarız. Öyleyse münafıkça yaşamaktan kurtulacağız ve mü’min insan gibi yaşayacağız. Bilakis, emperyalizmi ikili yaşayarak, maskelerle dolaşarak, yalan konuşarak, doğruları örterek yenemeyiz. Manevi eylemler bazen aldatır, o eylemlerin maddi hayata ve hareketlere nasıl yansıdığı mühimdir! Bir insanın konuştuğu her şey iddiadan öteye geçmez ama yediği her şey ispatın ta kendisidir, siz yenenlere bakınız, konuşmalar sizi aldatmasın…

Tarih: 02.02.2019 Okunma: 843

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?