Kul hakkının vebali ağır olur.

Hüseyin ŞİNASİ - 18.05.2019

 

 

                 Kul hakkının vebali ağır olur.

               

İşinde gücünde, ibadetlerini yerine getirmeye çalışan, kendi halinde bir genç adam. Dükkânını kapatmış, eve gitmeden önce yakınlardaki mahalle camisinde ikindi namazını kılma düşüncesi ile yola çıkar. Ezan okunmaya az bir zaman kalmıştır. Abdest almak için caminin abdesthanesine yönelir. Tam bu sırada caminin imamlarından birini tuvaletten çıkmış, lavaboda elini yıkarken görür. Hoca bir iki saat önce yaptırdığı iğnenin, kanayıp kanamadığını kontrol etmiş, kanamadığını görmüş ve içi rahatlamıştır.

 

Genç adam hoca ile selamlaşır, hal ve hatır sorarlar. Hoca elini sabunla yıkar, camiye girmek üzere abdesthaneden ayrılır. Genç adam bir taraftan abdest alır, bir taraftan da Hocanın tuvaletten çıktıktan sonra neden abdest almadığını düşünmeye başlar. Ama mantıklı bir cevap bulamaz. Abdestini alır, ayağını kurular, çorabını, ayakkabısını giyer, ezanın okumasını beklemek üzere camiye girer.  

 

Biraz sonra hocalardan biri ezan okumaya başlar, saflar oluşur namazın sünnetini kılmaya başlarlar. Bir başka görevli kamet getirir. Genç adamın abdestinden şüphelendiği hoca, namazın farzını kıldırmak üzere ön tarafa doğru yönelir.

 

Tam bu sırada genç adam yıldırım çarpmış gibi irkilir. Abdestsiz olduğunu düşündüğü hocanın arkasında namaz kılamayacağına karar verip, hızla camiden dışarı çıkar. Heyecandan kalbi çarpacak gibi hızla atar. Tüyleri diken olmuş, ellerli titremektedir. Nihayet cemaate hocanın yaptığını anlatmaya karar verir.

 

Caminin dışında namaz bitinceye kadar bekler. Kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlayınca, mahalleden tanığı, samimi bulduğu bazı yaşlılara, imamın abdestsiz namaz kıldırdığını söyler. Gördüklerini en ince ayrıntısına kadar anlatır. Hocanın samimiyetine güvenen cemaatten kimse anlatılanlara inanmak istemez. Fakat bir süre sonra cemaat arasında, hatta mahallede ekleme ve çıkarmalar yapılarak söylenti iyice yayılır. Fısıltı halindeki dedikodu sonunda imamın kulağına kadar gider. İşin doğrusunun öyle olmadığını anlatmaya, izah etmeye çalışır, ama kimseyi inandıramaz. Hoca’nın abdestsiz namaz kıldırdığı dedikodusu, müftülüğe kadar gider. Hakkında soruşturma açılır. İş o kadar büyümüştür ki, Hocanın kendisi harici herkes bu yalana, dedikoduya inanmıştır. Hocaya kimse sahip çıkmaz Mecburen başka bir kente tayini ister, çeker gider.

 

Aradan seneler geçmiş, genç adam olayı çoktan unutmuş gitmiştir. Yolu bir defa daha imam ile kesişir. Müzmin bir rahatsızlık nedeniyle hocanın görev yapmakta olduğu kentin hastanesine gider. Sabah ve akşam günde iki defa iğne yaptırması gerekmektedir. İğne yapılan yerde bazen kanama oluyor, bazen olmuyordur. Eğer kanama varsa abdesti yeniden alıyor, değilse almıyor.

 

Genç adam her zaman olduğu gibi hastanede iğnesini yaptırmış, namaz kılmak için yakınlardaki bir camiye giderken seneler önce mahallesinde görev yapan imamla karşılaşır. Sohbet ederler. Sohbet sırasında rahatsızlığından, iğne vurdurmaktan, kanamanın olup olmaması konuşulur. Hoca böyle bir durumla kendisinin de karşılaştığını, kanamayı kontrol etmek için caminin tuvaletine gittiğini, çıkarken gören birinin, hoca abdestsiz namaz kıldırıyor diye şikâyet etmesi sonucu,  iftiraya kurban gittiğini, tayinini buraya aldırdığın anlatır.

 

Genç adam bir kez daha irkilir, büyük bir yanlışlık yaptığını, suçu günahı olmayan hocaya büyük iftira attığını anlar. Çünkü aynı şeylerle kendisi de karşılaşıyor, kanamayı kontrol etmek zorunda kalıyor. Dayanamaz hocanın eline sarılır. Özür diler. Olup bitenleri baştan sona anlatır. Bütün bunlara ben sebep oldum der. Tekrar tekrar özür diler. Affetmesini ister. Hocanın gözü faltaşı gibi açılır. Ama artık olan olmuş, testi bir kere kırılmıştır. Ne kadar tamir etmeye kalksan eskisi gibi olmuyor.

 

İşin aslını, astarını iyice bilmeden, öğrenmeden, birileri hakkında ileri geri konuşmak, onu yargılamak, haksız yere kötülemek doğru değil, günahtır. Kul hakkıdır.  Günlük hayatta hepimiz buna benzer şeyleri hep yapıyor, ileri geri konuşuyor, birilerinin günahına gidiyoruz. Olmuyor, olmuyor, olmuyor.    

 

Ramazan ayındayız. Ramazan oruçtur, kurandır, namazdır, duadır, yalvarıştır, günahlardan arınma, temizlenmedir, fitredir, zekâttır, paylaşmadır. Ramazan iyilik ve güzelliklerde yarış, kötülüklerden kaçıştır. Hayırlı ramazanlar.

 

 

 

Tarih: 18.05.2019 Okunma: 929

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?