ÖNEMLİ BİRİ OLMA TUTKUSU

İsmail Hakkı CENGİZ - 29.11.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



Hayatın küçük küçük sırları var.

Sanırım, onları bir bir çözebilmek insanı büyük sırra yaklaştırıyor.

Büyük sır ne?

İNSAN!

İnsan, yani sen, yani ben, yani o... Ve biz, ve siz, ve onlar...

İnsan nedir, kimdir?

* * *

Bildiğiniz gibi, henüz, insanın biyolojik özellikleri tam olarak çözülebilmiş değildir.

Kaldı ki, insan biyolojik uzviyetinden bambaşka bir varlıktır.

İnsan dediğimiz mahlûkun bir ruh hali, başka bir deyişle bir psikolojisi vardır.

Her gün yüzlerce değişik davranışta bulunuyoruz.

Bu davranışlarımızın pek azını biyolojik özelliklerimizle ilişkilendirebiliriz. Davranışlarımızın tamamına yakınında ruh halimiz veya psikolojimiz etkili olmaktadır. Diğer bir tabirle; davranışlarımız aslında ruhmumuzu yansıtmaktadır. Psikolojimizi göstermektedir.

Neden böyle hissettiğimizi, neden öyle düşündüğümüzü ve neden o şekilde davrandığımızı ruhbilim veya psikoloji ilmi bize açıklıyor.

* * *

Söz konusu ilim pek çok şey söylüyor.

Söylediklerinden bir misâl; insanı harekete geçiren güdülerin en önemlilerinden biri de “Büyük bir insan olma tutkusu”ymuş!

Hiç aklınıza böyle bir şey gelmiş miydi?

Benim de aklıma hiç böyle bir şey gelmemişti!

Fakat üzerinde düşündüğüm zaman, bu görüşün gayet isabetli olabileceğini fark ettim.

Evet, sağlıklı her insan, kendini önemli biri gibi hissetmek ister, başkalarının da kendisini önemli olarak kabul etmesini arzu eder.

Burada hazin olan, kendimizi önemli görmek isterken; başkalarının da aynı duyguları hissettiğini genellikle aklımıza bile getirmememiz.

* * *

Yemeğinizi önünüze koyan eşiniz veya aşçı, çayınızı getiren çalışan, ödemenizi kabul eden gişe memuru, yakıtınızı dolduran pompacı, alışverişten sonra ödeme yaptığınız bakkal veya tezgahtar, musluğu tamir eden tesisatçı, gideceğiniz yere ulaştıran sürücü ...vs. yaptıkları iş, elbette hepsinin vazifesi! Hepsi söz konusu işleri yapmakla görevlerini aksatmamış oluyorlar.

Fakat aynı zamanda, her biri sizin bir ihtiyacınızı da gidermiş oluyor. Bir tanesi kendisine verilen işi aksattığı zaman sinirlerimiz , hatta hayatımız nasıl alt üst oluyor!

Demek ki, hayatımızdaki, ilişkide bulunduğumuz her insan bizim için önemli.

Denilebilir ki, bir şekilde hayatımıza dâhil olan her insan bizim için hayatî önemdedir.

Fakat çoğu zaman, bu hayatımızdaki, hayatî öneme haiz kişilerin yüzlerine 1 saniye bile bakmıyoruz. Yaşayışımıza, onlar hiç yokmuş gibi devam ediyoruz.

İlişkilerimiz sıradanlaşıyor. Yozlaşıyor.

Biz de sıradanlaşıyoruz. Yozlaşıyoruz.

Kendimizin de, diğerinin de hiçbir önemi kalmıyor.

Sonunda hepimiz istatistikte bir değerden öteye geçemiyoruz.

Böyle “yuvarlanıp gitmek” her türlü inanca, bilime, ahlâk kurallarına aykırıdır.

Kendimize ve hayata yabancılaşmadır.

* * *

Halbuki yapacağımız şey çok “basit”tir. Şu “basit” şeyler hayatımızı sıradanlıktan koruyacak ve kurtaracaktır.

Bize küçük de olsa bir hizmet veren herkese teşekkür etmek. Buna en yakınlarımız da dâhil... Çünkü en fazla eş ve çocuklarımıza, anne-babamıza teşekkür etmeyi unutuyoruz.

Her fırsatta insanları samimiyetle övmek. Demli bir çayı önümüze getiren, sıcak bir çorbayı bize ikram eden kişiye, “eserini” beğendiğimizi neden “itiraf” etmeyelim? Ne diyor atalarımız; “Marifet, iltifata tâbidir!”

Ve her fırsatta selâmlaşmak.

Selâmlaştığımız zaman, karşımızdaki kişinin var olduğunu, sevilmeye lâyık olduğunu, değerli ve önemli olduğunu kabul ediyoruz. Tabii ondan da bize aynı mesajlar yansıyor.

* * *

Elbette bu, “Büyük bir insan olma tutkusu”, kendini beğenmek anlamında değildir.

Şudur:

Yaratıcı, beni yarattığına göre bu âlemde bir görevim var. Şu ihtiyar dünyaya benden başka herkesin yapacağı katkıdan daha farklı bir katkıda bulunacağım için buradayım”, anlayışında olmaktır.

* * *

Üstatlardan

Üstleri tarafından rencide edilmek kadar insanın çalışma hevesini kıran hiçbir şey yoktur. İnsanların çalışmak için teşvik edilmeleri gerektiğine inanıyorum. Övgü için fırsat kollarım. Bir şeyi beğenirsem bunu içtenlikle belirtir, övgü yağdırırım.

Charles Schwab

* * *


BİR YENİDEN DOĞUŞ (Dünden devam)

Er gerek koymaya baş şimdi İlâhî emre,

Gelir ölmüşlere can vermeye Yûnus Emre.


Nice erlerle beraber o gün olmuş rehber,

Seslenir şöylece Yûnus dili mânâ söyler:


Ey kardeşler gelin Hakk'a,

Bugün devran bizim oldu...

Koşun aşka, koşun aşka,

Bugün devran bizim oldu.


Mustafa Tahralı


Önceki Yazılar

Tarih: 29.11.2008 Okunma: 702

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

elebk

23.10.2008 - 14:26

Sözünü ettiğiniz yazarın ortaokuldayken bir kitabını okumuştum. Bu kadar derinlikten uzak bir kafayla okumuştum. Tabii yine kendi çıkarlarına müslüman bir saptamada bulunmuşlar yine...Ellerinize sağlık

özgür deniz

23.10.2008 - 16:21

evet yazar olabilmek çok zor...bilgi birikim teferruatlı bir şoruşturma araştırma gerektirir. disiplini şart koşar. güvenilir olmayı samimiyeti dürüstlüğü şart koşar.. ama bizim ülkemizde bu tür yazar çok az. aydın zaten diyemem.zira aydın bir elin parmağı kadar. aydınlık çok farklı bir şey. bir cemil meriç bir nurettin topçu bir erol güngör bir olabilmek ve eylem ile söylemi meczedebilmek gerekir aydın payesini kazanabilmek için. tıpkı BÜYÜK SOSYOLOG ŞEHİT DR ALİ ŞERİATİ ibi. nazlı ılıcğa gelince net olmayan olamayan biri. tam statükonun sesi. saygıyla.

TOLGA UNUTMAZ

23.10.2008 - 20:23

Üstad, her işte olduğu gibi "yazarlık" tada kimse hakettiği değeri görmüyor. birileri para için her yolu kullanırlar. yazarlığı da kullanırlar. ama aydın dediğimiz para falan düşünmez ülkesi için bizler için uğraşır. umarım bizler de birgün bu ayrımda doğru yerde olabiliriz....saygılar

elebk

23.10.2008 - 14:26

Sözünü ettiğiniz yazarın ortaokuldayken bir kitabını okumuştum. Bu kadar derinlikten uzak bir kafayla okumuştum. Tabii yine kendi çıkarlarına müslüman bir saptamada bulunmuşlar yine...Ellerinize sağlık

özgür deniz

23.10.2008 - 16:21

evet yazar olabilmek çok zor...bilgi birikim teferruatlı bir şoruşturma araştırma gerektirir. disiplini şart koşar. güvenilir olmayı samimiyeti dürüstlüğü şart koşar.. ama bizim ülkemizde bu tür yazar çok az. aydın zaten diyemem.zira aydın bir elin parmağı kadar. aydınlık çok farklı bir şey. bir cemil meriç bir nurettin topçu bir erol güngör bir olabilmek ve eylem ile söylemi meczedebilmek gerekir aydın payesini kazanabilmek için. tıpkı BÜYÜK SOSYOLOG ŞEHİT DR ALİ ŞERİATİ ibi. nazlı ılıcğa gelince net olmayan olamayan biri. tam statükonun sesi. saygıyla.

TOLGA UNUTMAZ

23.10.2008 - 20:23

Üstad, her işte olduğu gibi "yazarlık" tada kimse hakettiği değeri görmüyor. birileri para için her yolu kullanırlar. yazarlığı da kullanırlar. ama aydın dediğimiz para falan düşünmez ülkesi için bizler için uğraşır. umarım bizler de birgün bu ayrımda doğru yerde olabiliriz....saygılar