Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Hayatın küçük küçük sırları var.
Sanırım, onları bir bir çözebilmek insanı büyük sırra yaklaştırıyor.
Büyük sır ne?
İNSAN!
İnsan, yani sen, yani ben, yani o... Ve biz, ve siz, ve onlar...
İnsan nedir, kimdir?
* * *
Bildiğiniz gibi, henüz, insanın biyolojik özellikleri tam olarak çözülebilmiş değildir.
Kaldı ki, insan biyolojik uzviyetinden bambaşka bir varlıktır.
İnsan dediğimiz mahlûkun bir ruh hali, başka bir deyişle bir psikolojisi vardır.
Her gün yüzlerce değişik davranışta bulunuyoruz.
Bu davranışlarımızın pek azını biyolojik özelliklerimizle ilişkilendirebiliriz. Davranışlarımızın tamamına yakınında ruh halimiz veya psikolojimiz etkili olmaktadır. Diğer bir tabirle; davranışlarımız aslında ruhmumuzu yansıtmaktadır. Psikolojimizi göstermektedir.
Neden böyle hissettiğimizi, neden öyle düşündüğümüzü ve neden o şekilde davrandığımızı ruhbilim veya psikoloji ilmi bize açıklıyor.
* * *
Söz konusu ilim pek çok şey söylüyor.
Söylediklerinden bir misâl; insanı harekete geçiren güdülerin en önemlilerinden biri de “Büyük bir insan olma tutkusu”ymuş!
Hiç aklınıza böyle bir şey gelmiş miydi?
Benim de aklıma hiç böyle bir şey gelmemişti!
Fakat üzerinde düşündüğüm zaman, bu görüşün gayet isabetli olabileceğini fark ettim.
Evet, sağlıklı her insan, kendini önemli biri gibi hissetmek ister, başkalarının da kendisini önemli olarak kabul etmesini arzu eder.
Burada hazin olan, kendimizi önemli görmek isterken; başkalarının da aynı duyguları hissettiğini genellikle aklımıza bile getirmememiz.
* * *
Yemeğinizi önünüze koyan eşiniz veya aşçı, çayınızı getiren çalışan, ödemenizi kabul eden gişe memuru, yakıtınızı dolduran pompacı, alışverişten sonra ödeme yaptığınız bakkal veya tezgahtar, musluğu tamir eden tesisatçı, gideceğiniz yere ulaştıran sürücü ...vs. yaptıkları iş, elbette hepsinin vazifesi! Hepsi söz konusu işleri yapmakla görevlerini aksatmamış oluyorlar.
Fakat aynı zamanda, her biri sizin bir ihtiyacınızı da gidermiş oluyor. Bir tanesi kendisine verilen işi aksattığı zaman sinirlerimiz , hatta hayatımız nasıl alt üst oluyor!
Demek ki, hayatımızdaki, ilişkide bulunduğumuz her insan bizim için önemli.
Denilebilir ki, bir şekilde hayatımıza dâhil olan her insan bizim için hayatî önemdedir.
Fakat çoğu zaman, bu hayatımızdaki, hayatî öneme haiz kişilerin yüzlerine 1 saniye bile bakmıyoruz. Yaşayışımıza, onlar hiç yokmuş gibi devam ediyoruz.
İlişkilerimiz sıradanlaşıyor. Yozlaşıyor.
Biz de sıradanlaşıyoruz. Yozlaşıyoruz.
Kendimizin de, diğerinin de hiçbir önemi kalmıyor.
Sonunda hepimiz istatistikte bir değerden öteye geçemiyoruz.
Böyle “yuvarlanıp gitmek” her türlü inanca, bilime, ahlâk kurallarına aykırıdır.
Kendimize ve hayata yabancılaşmadır.
* * *
Halbuki yapacağımız şey çok “basit”tir. Şu “basit” şeyler hayatımızı sıradanlıktan koruyacak ve kurtaracaktır.
Bize küçük de olsa bir hizmet veren herkese teşekkür etmek. Buna en yakınlarımız da dâhil... Çünkü en fazla eş ve çocuklarımıza, anne-babamıza teşekkür etmeyi unutuyoruz.
Her fırsatta insanları samimiyetle övmek. Demli bir çayı önümüze getiren, sıcak bir çorbayı bize ikram eden kişiye, “eserini” beğendiğimizi neden “itiraf” etmeyelim? Ne diyor atalarımız; “Marifet, iltifata tâbidir!”
Ve her fırsatta selâmlaşmak.
Selâmlaştığımız zaman, karşımızdaki kişinin var olduğunu, sevilmeye lâyık olduğunu, değerli ve önemli olduğunu kabul ediyoruz. Tabii ondan da bize aynı mesajlar yansıyor.
* * *
Elbette bu, “Büyük bir insan olma tutkusu”, kendini beğenmek anlamında değildir.
Şudur:
“Yaratıcı, beni yarattığına göre bu âlemde bir görevim var. Şu ihtiyar dünyaya benden başka herkesin yapacağı katkıdan daha farklı bir katkıda bulunacağım için buradayım”, anlayışında olmaktır.
* * *
Üstatlardan
Üstleri tarafından rencide edilmek kadar insanın çalışma hevesini kıran hiçbir şey yoktur. İnsanların çalışmak için teşvik edilmeleri gerektiğine inanıyorum. Övgü için fırsat kollarım. Bir şeyi beğenirsem bunu içtenlikle belirtir, övgü yağdırırım.
Charles Schwab
* * *
BİR
YENİDEN DOĞUŞ (Dünden
devam)
Er gerek koymaya baş şimdi İlâhî emre,
Gelir ölmüşlere can vermeye Yûnus Emre.
Nice erlerle beraber o gün olmuş rehber,
Seslenir şöylece Yûnus dili mânâ söyler:
Ey kardeşler gelin Hakk'a,
Bugün devran bizim oldu...
Koşun aşka, koşun aşka,
Bugün devran bizim oldu.
Mustafa Tahralı
Önceki Yazılar