BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...30...

Özgür DENİZ - 07.07.2019

Ey insançocukları! Düşünce sistemlerine hangi saikle temayül gösteriyorsunuz ya da hangi olguya ve olaya bakarak temayül göstermeliyiz? İdeolojik kalıba mı bakmalıyız mesela? Ya da kavmi, dini yahut cemaatsel, mezhebi kimliğe mi bakmalıyız? Yahut kişiye mi bakmalıyız? Düşünce sisteminin paradigmasına ve argümanlarına mı bakmalıyız? Bizden olup olmadığına mı bakmalıyız acaba? Yoksa bize matuf attığı hamaset yüklü nutuklara mı bakmalıyız? Bitevi bahsettiği ama münhasıran mücerret boyutta kalan erdemlere mi bakmalıyız ki? Veyahut ahlaki üretimine, adalet sunumuna, iyilik getirip getirmediğine, söylemlerini eyleme geçirip geçirmediğine, hülasa olarak takva yüklü insanlık boyutuna mı bakmalıyız? İşte bu soru ve sorgulamalarımızın pozitif ya da negatif neticesi bizi ya eşekleştirecektir ya da insan gibi yaşamak irademizi ortaya koymamıza yol verecektir. Devasa yeryüzü cehennemine fırlatılmışız ve mutlak anlamda tek başımıza yaşıyormuşuz gibiyiz. Neye ihtiyacımız var bizim? Canlıyız ve yaşam sahibiyiz değil mi? Hiçbir kimseyle bitişik doğmamışız, hiçbir kimse için de doğmamışız. Bir beynimiz var, bir kalbimiz var, bir midemiz var ve hepsini sarıp sarmalayan bir gövdemiz var değil mi? Hepsinin besine ihtiyacı var değil mi? Bilgi, sevgi, ekmek, güvenlik vs. İdeoloji ile beslenebilir miyiz? Çok kallavi olduğuna inandığımız, konuşurken yüksek perdeden konuşan, muhteşem teorik temeli olan efsane mahiyete malik ideolojimiz var diyelim, beynimizi, kalbimizi, midemizi doyurur mu, gövdemizi korur mu? Bizler ideolojilerle mi yatıp kalkıyor, yiyip içiyor, giyip geziniyoruz, hayatımızın her anında ideolojilerimizle mi yaşıyoruz? Siz bir lokantaya gittiğiniz de ideolojinizi soran oldu mu hiç ya da siz ideolojisini sorarak mı gittiniz gittiğiniz herhangi bir lokantaya? Müntesibi olmakla övündüğümüz, onur duyduğumuz, nüfus kâğıdımızda yazılı olan dini, kavmi kimliğin sahibi olmak ya da bir cemaatin, mezhebin müntesibi olmak ve her yerde bunlardan dolayı göğsümüzü kabartarak gezmek beynimizi, kalbimizi, midemizi doyur mu, gövdemizi korur mu? Bizler kimliklerimizle mi yatıp kalkıyoruz, kimlerimizle mi hesap vereceğiz? Yani kimliğimize, dinimize, cemaatimize, mezhebimize bakılarak haydi geç sen sorumlu değildin ve suçsuzsun denilecek mi? Herhangi bir kişinin bu dünyada gerçekten sizler için yaşayıp, tüm mevcudiyetini sizlere feda edeceğini düşünüyor musunuz? Hissederek yaşadığımız ve hiçbir zaman da böylesi bir şeye şahit olmadığımız bir âlemde bu kabil midir? Böyle biri vardır da bizim gözümüze mi görünmemektedir, hayâ mı etmektedir görünmekten? Ya da o kişi gerçekten bizim beynimizi, kalbimizi, midemizi doyurur, gövdemizi korur mu? Bizler kişilerle mi yatıp kalkıyoruz? Çıkarı için değerlerini feda etmeyen tek bir kişi var mı şu âlemde? Değerlerini çıkarlarına feda eden seni feda etmekten imtina eder mi? Paradigmalar ve o paradigmalar istikametinde ortaya konan argümanlar bizi yedirir, içirir, doyurur, korur mu? Mücerret şeyler müşahhas olana ne fayda sunabilir? Bizden diye birilerinin tiksinçliklerine ya da bizleri umursamamalarına, yok saymalarına, bizim yaşamlarımızı kolaylaştırmaktansa zorlaştırmalarına eyvallah edebilir miyiz ve onu başımıza taç edebilir miyiz? Nutukların aç karınları doyurduğu yahut aç bırakmadığı tek bir insan topluluğu gösterebilir misiniz? Nutuklar, eşekleştirme stratejileridir. Nutuklar, alay etme, dalga geçme, kafa bulma seanslarıdır. Sofraya oturduğumuz zaman nutuk çekilsin istemiyoruz değil mi, önümüze ekmek konsun istiyoruz. Bizleri münhasıran mücerret boyutta kalan erdemler de yedirmez, içirmez, doyurmaz, korumaz. O erdemlerin müşahhaslaştırılması iktiza eder yani eyleme kaynaklık teşkil etmesi ve eylemde görünürlük kazanması. Ahlak yoksa, adalet yoksa, iyilik yoksa, hülasa insanlık yoksa mezkur şeylerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur, olması da kabil değildir. Bizler ahlaka, adalete, iyiliğe bakacağız, başka da yol yoktur. Ama karanlıktan kendimizi kurtarmamız aydınlığa çıkmamız icap eder ilk önce. Bunun içinde zihinlerimizde keskin bir devrim yapmamız ve bu devrimi sürekli kılmamız önkoşuldur!

Tarih: 07.07.2019 Okunma: 806

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?