Ey insançocukları! Aydınlığı yitirip
karanlığın ortasına düştüğümüz günden beri her türlü güzel hasletlerimizi
kaybettik. Bizler her şeyin imanla bittiğini ve ibadetle tamam olacağını
sandık. Bu durum da, dini kaybetmiş olmamızdan sadır oluyordu. Çünkü biz
yaşadıklarımızı din bellemiştik ama dini yaşamaktan korkmuş ve imtina etmiştik.
Oysa hayat münhasıran ibadetten ibaret değildi. Ahlaki boyutu vardı, adalet
yönü vardı, iletişim kanalı vardı, hak hukuk tarafı vardı hayatın. Misal; hacca
gitmekle iş bitmiyordu, dönüşte sergileyeceğimiz hareket tarzımız çok mühimdi;
namaz kılmakla iş bitmiyordu, kılınan namazlardan sonra ki tavır ve
davranışlarımız önemliydi, ki zaten ibadette hayat içerisinde ki sergileyeceğimiz
davranışları zımnen kontrol altına alan bir şeydi. Misal, bizi kötülüklerden
yana muhafaza etmeyen namaz, namaz değildi, münhasıran gösterişten ibaretti.
Bizler çok dağıldık ey insançocukları, toparlanmamız iktiza eder. Her şeyi
giriftleştirdik ve içinden çıkılmaz bir duruma soktuk. Dilimiz kirlendi.
Kalplerimiz ve zihinlerimiz bulandı. Birbirimize olan güvenimiz sıfırlandı.
Birbirimizi bırakın, başkalarına karşı bile saygımızı, sevgimizi muhafaza
edemedik. Haddizatında biz kaybettik! Yeniden kazanmak istiyorsak; yeni bir
bakış açısına sahip olmaya, kül olup küllerimizden yeniden doğmaya muhtacız. İlk
evvelde gerçekten insan olmayı başarmalıyız! Yeni bir hareket tarzı
oluşturmalıyız ve önce kendimize karşı, sonra da dışımıza karşı dürüst bir
yaklaşım içerisinde olmalıyız. Sözün güzeli ve güzel söz söyleme hayatımızdan
çekildi, kalplerimiz katılaştı ve merhametimizi yitirdik, seslerimiz ve
sözlerimiz kabalaştı ve çirkin bir hal aldı. Hani hakikat, hani hakikate inanan
insanlık, hani hakikatli konuşan diller, hani hakikatin doğduğu kalpler, hani
hakikatle uyanan beyinler, neredeler? Cehaletin dibinde debelenip duruyoruz.
Allah ne diyordu? ‘’Kullarıma söyle ki, kullarıma karşı sözün en güzelini
söylesinler’’ demiyor muydu? Mücadeleyi emrediyordu ama emrettiği mücadeleyi en
güzel şekilde vermeyi öğütlüyordu, üstelikte bizim dışımızda kalanlara karşı.
Allah bilmiyor muydu imana gelip gelmeyeceklerini yarattıklarının? Elbette ki
biliyordu ama belki dinleyip anlayıp öğüt alırlardı ehl-i kitap. Zira kötü,
kaba ve kem söz, muhatap olduğumuz insanları itebilirdi, onları daha da
hiddetlendirip inandıklarında muannid kılabilirdi. Öyleyse kavl-i leyyin yani
bildiğim kadarıyla insanların istifade edebileceği şekilde söz söylemeliydik.
Ki, bununla ilgili bir kıssa vardır; Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun ile ilgili.
Allah emrediyor, Firavun’un çok ileri gittiğini, haddini aştığını bildiriyor ve
Firavuna gitmelerini söylüyor. Firavun’u en güzel, en tatlı, en faydalı sözle
imana davet etmelerini istiyor. Oysa Allah biliyor ki, Firavun imana
gelmeyecek. Ama o gün geldiğinde, Firavun; peygamberlerin bana bir kere gelip
tatlı sözlerle davet edeydiler elbette imana gelirdim diyemeyecekti. Çünkü
elinden böyle bir imkân alınıyordu büyük emirle. Hz. Musa ve Hz. Harun
korkuyorlardı Firavun’un gazabından ama Allah; sizlerleyim, sizleri işitirim ve
görürüm korkmayın diyordu! Keza hak yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağırmayı
emretmiyor mu Allah? Hakeza Allah peygambere; eğer ki yüreği katı olsaydı, eğer
ki muhatabını hor görseydi, eğer ki muhatabına sert bir tonda yaklaşsaydı,
herkesin kendisinin yanından uzaklaşıp gideceklerini bildirmiyor muydu?
Kalplere tesir edecek söz söylemektir bize düşen, kalpleri kinlendirecek ve
sözün tesirini öldürecek tavırlardan imtina etmektir. Hem hakikatin inkişaf
etmesini arzuluyoruz hem de hakikatin dokunacağı ve yumuşatacağı kalpleri kendi
ellerimizle hakikate kapatıyoruz. Yazık! Kendimizi aydınlıkta sanıyoruz ama
karanlığın en koyusunu yaşıyoruz.
BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...31...
Özgür DENİZ - 14.07.2019
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
Özgür Deniz
27.05.2018 - 09:06
Saygıdeğer Paşam! Derin ve kalbi muhabbetle selamlıyorum aziz ve saygıdeğer varlığınızı. Allah'ın, biz kullarına verdiği biricik nimet akıldır. Akıl da, düşünmek, sormak ve sorgulamak içindir. Ama o akılla ilk evvelde nesnel bakmak, objektif bakmak, hakikat cephesinden bakmak icap eder. Çünkü ancak bu şekilde bakılırsa gerçekler görülebilir ve gerçeklere ulaşılabilir. Yoksa A cephesinden bakarak, B cephesinden bakarak, D cephesinden bakarak, E cephesinden bakarak asla ve kata hakikate ulaşılamaz. Akıl düşünür ve sorar sonra da nesnel temellerde olguları ve olayları tahkik eder, ondan sonra da gerçeğe ulaşma kaygısı güder. Ama bu minvalde kuşkusuz ki ulaşacaktır gerçeğe. gidiş doğru ise varış doğru yere olacaktır elbette. Allah, aklımızı başımızdan asla eksik etmesin. Allah, aklımızı kullanmayı her an nasip etsin. Allah, bizleri sorusuz sorgusuz bırakmasın. Demir leblebi gibi sorular sorulmalı ki, aklımızın kuvvetiyle alay edilmemeli. Okuduk, istifade ettik. Yüreğinize, emeğinize, gözlerinize, gövdenize sağlık saygıdeğer Paşam. Saygılar.
‘’’’Düşünen adam, kendi kalbinde ışıklar arayan adamdır.’’’’
Nurettin Topçu
‘’’’Düşünmeyi bilmeyen insan her zaman başkalarının kölesi olur.’’’’
Aldous Huxley
Özgür Deniz
27.05.2018 - 09:06
Saygıdeğer Paşam! Derin ve kalbi muhabbetle selamlıyorum aziz ve saygıdeğer varlığınızı. Allah'ın, biz kullarına verdiği biricik nimet akıldır. Akıl da, düşünmek, sormak ve sorgulamak içindir. Ama o akılla ilk evvelde nesnel bakmak, objektif bakmak, hakikat cephesinden bakmak icap eder. Çünkü ancak bu şekilde bakılırsa gerçekler görülebilir ve gerçeklere ulaşılabilir. Yoksa A cephesinden bakarak, B cephesinden bakarak, D cephesinden bakarak, E cephesinden bakarak asla ve kata hakikate ulaşılamaz. Akıl düşünür ve sorar sonra da nesnel temellerde olguları ve olayları tahkik eder, ondan sonra da gerçeğe ulaşma kaygısı güder. Ama bu minvalde kuşkusuz ki ulaşacaktır gerçeğe. gidiş doğru ise varış doğru yere olacaktır elbette. Allah, aklımızı başımızdan asla eksik etmesin. Allah, aklımızı kullanmayı her an nasip etsin. Allah, bizleri sorusuz sorgusuz bırakmasın. Demir leblebi gibi sorular sorulmalı ki, aklımızın kuvvetiyle alay edilmemeli. Okuduk, istifade ettik. Yüreğinize, emeğinize, gözlerinize, gövdenize sağlık saygıdeğer Paşam. Saygılar.
‘’’’Düşünen adam, kendi kalbinde ışıklar arayan adamdır.’’’’
Nurettin Topçu
‘’’’Düşünmeyi bilmeyen insan her zaman başkalarının kölesi olur.’’’’
Aldous Huxley