Kanıksanmış, sindirilmiş, içselleştirilmiş,
kanımıza karışmış, et kemiğe bürünmüş, bir zorunluluk olarak görülen ve
vazgeçilmesi muhal ender muhal hale gelmiş haddizatında ters yüz olmuş bir
yaşamın tutsaklarıyız ya da yaşayıcılarıyız artık, yani yaşam denilen şeyin
yaşadıklarımız olduğuna iman etmişiz ve bu iman öyle kuvvetli bir imandır ki
Tanrı’ya imanın bile önüne geçmiştir. Çünkü Tanrı’nın emrettiğini bile bize
reddettirmeyi başarmaktadır. Düşünlerimiz, duygularımız, eylemlerimiz hep bu
yaşam istikametinde belirmektedir. Yalan hakikat, hakikat yalan; yanlış doğru,
doğru yanlış olmuştur artık. Ve insançocukları, yalanları, yanlışları çok
normalmiş gibi tolere edebilmekte, ona göre yaşayabilmektedirler. Gerçeği apaçık
gördüğü halde kabul etmemektedir yani bile isteye aldanmayı göze almaktadır. Aldatanın,
kulu, kölesi, köpeği olmayı kabullenmektedir. Niye? Münhasıran benden diye,
başkada hiçbir sebep yok. Yanlışa yanlış, yalana yalan dediğinizde, bu insan
kılıklı sizi aldatıyor, şu insan kılıklı size doğruyu söylüyor dediğinizde ve
üstelik bunu size yüreğinize egemen olan iman söylettiğinde, ki hatta nihayetinde
sizin söyledikleriniz apaçık şekilde tezahür ettiğinde, acımasızca
yargılanabilmekte, tecziye edilebilmektesiniz. İnsançocuğunun kalbi yanlışı
hissettiği halde, beyni yanlışı gördüğü halde, yine de zerre miskal rahatsızlık
hissetmeden eyvallah edebilmektedir. İşte Nietzsche’nin ‘’Tanrı öldü’’ savının
ne anlama geldiğini ancak böylesi bir gerçeklik muvacehesinde idrak
edebiliyoruz. Ki, zaten bu sözde mecazi bir sözdür, hakikatte ölenin insanı
insan kılan ve yaşatacak olan değerlerin öldüğüdür. Çünkü Tanrı’ya tüm kalbiyle
ve beyniyle iman ettiğini düşünen biri bile imanının gerektirdiği şekilde
eylemde bulunmaktan çok uzaktır. Ne ahlak, ne adalet, ne de merhamet olgusu
Tanrı’nın buyruğuna göre olaylaşmaktadır, tamamen ama tamamen dünya menfaatleri
istikametinde ve muayyen mekanizmaların gerektirdiği şekilde olaylaşmaktadır.
Bu yaşamdan kurtuluş zevahire göre kabil-i mümkün değildir. Ta ki sarsıcı bir
zihniyet devrimi ve akabinde her şeyi altüst edecek ve yeni bir dünyanın
kurulmasına zemin hazırlayacak büyük insanlık devrimi olmadıkça. Bugün şu böyle
olmamalıdır dediğinizde, karşınızda öyle olması gerektiğine matuf mutlaka
imanın gereğiymiş gibi güçlü bahaneler öne sürülebilmektedir, her şeyin
yaşanıldığı gibi olduğunu kabul ettirebilmek için. Ey insançocukları! Yaşamdan
şüphe etmeyi bırakın kendinizden bile şüphe edin! Firavunlardan, Karunlardan,
Hamanlardan haydi haydi şüphe edin, etmezseniz kendi yüzünüze tükürün.
ÇÜRÜYÜŞ...8...
Özgür DENİZ - 26.12.2019
Tarih: 26.12.2019
Okunma: 419
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.