İnsan, insan olması ve bir akla ve
kalbe sahip olması hasebiyle bilmeyi ister. Muayyen yetilerle ve bilgilerle
dünyaya gelen insan, bilmediği bir dünyanın içine düştüğü için o dünyayı da
tanımak ister ama o dünyaya ait bilgileri büyüdükçe öğrenir. Hatta kendisinin
dünyaya gelmesine vesile olanları bile sonradan öğrenir, öğrendikçe tanır,
tanıdıkça kabullenir ve alışır onlara. İnsanda, doğuştan varolan bu özelliği
yani bilme arzusunu bilenler, onun önüne hazır bilgiler koymak ve bilgiye matuf
açlığını kendi sundukları bilgiyle gidererek karşılarına çıkacak olası
tehlikeyi bertaraf etmek isterler. Böylece insanı, insani özünden kopararak ve
kendi kendine yabancılaştırarak kendilerine bağlamak ve kendi arzularının
gerçekleşmesi için istedikleri insanı yaratmak isterler. Bilmek isteyen insan sorular
sorar ve sorgular. Çünkü bilgiden bilinç doğması ancak bu şekilde mümkün
olabilir ve bilinç doğurmayan bilgi hiçbir işe yaramaz. Ama bahsettiğimiz
türler insanın sormasını, sorgulamasını istemezler. Çünkü sorarak ve
sorgulayarak bilgiye ulaşan insan önüne hazır konulan şeyleri reddeder. Bu
reddediş, karşısına çıkacak dünyaların reddi anlamına geleceği için o dünyaları
yöneten ve yönlendirenler nezdinde tehdit olarak algılanır. Tüm bunlardan sonra
yani sorarak, sorgulayarak, çözümlemeler yaparak bilme sonucunda bilinç oluşur
insanda ya da bilip öğrendikleri onda bilinç düzeyine yükselir. Bilinç insanı
yüceltir ama aynı zamanda insanda ki istendik konuşlanmaları, koşullanmaları,
yönlenmeleri ve tabi olmaları da yok eder. İnsan sorup sorgulamazsa kendini
bilemez ve kendi özüne ulaşamaz. Kendi özüne ulaşamayan insana başka özler
yüklenir. İnsan sormaz da susarsa şayet, insanca yaşama erişemez. İnsana düşman
olan her şey ve herkes insanın sonsuz bir susku içerisinde olmasını, sormadan
ve sorgulamadan yaşayıp gitmesini isterler. Böylesi bir şey, insanın üzerinde
ahlak dışı her şeyin kolayca uygulanmasını kolaylaştıran bir şeydir. Sormak ve
sorgulamak, doğru olanı, iyi olanı doğurtmak demektir. Çünkü iyi, doğru, güzel
ne varsa insan ruhunda uyumaktadır ve soru, sorgu bunların uyandırılması
demektir. Gözünü kapatmak, kulaklarını
tıkamak, kalbini örtmek, aklını boğmak, kendi kendini imha etmek demektir. O
zaman başına gelen ve gelebilecek her türlü felaketi davet etmiş olursun,
geldiğinde ise hiçbir şey yapamazsın. Çünkü kayıtsız şartsız itaat insanı
öldürür. Bilgi insanı doyurur ve madden, manen insani yetiler kazanmasını yani
her boyuttan insanlaşmasını sağlar. Kapitalizm insanın önüne serdiği dünya
nimetleriyle insanın sorular sormasını ve sorgulamasını zımnen engellemeye
çalışır ve becerebildiği oranda da insanı kendine hadim kılar. Ey
insançocukları! Her şeyi sorunuz ve her şeyi sorgulayınız, böyle bir şeyden
asla korkmayınız. Bunu yapmadıkça bilmeniz imkânsızdır, bilmedikçe de özgür
olmanız imkânsızdır, özgür değilseniz de insanca yaşayamazsınız. Kapitalizmi ve
işbirlikçilerini ancak bu şekilde yani sorarak, sorgulayarak ve ulaştığınız
bilgileri samimiyet ve ciddiyetle eyleme dönüştürerek yenebilirsiniz!
NOT:
Yıl aynı, zaman aynı ve aslında hep
aynı günler. Biz değiştiğini sanıyoruz değiştiğimiz için. Değişen rakamlardan
başka bir şey değil. Ve yıllar insanları değiştirmez, insanlar yılları
değiştirir. Keza yılların getireceği hiçbir şey yoktur, gelecek bir şey varsa
onu da insandan başka kimse getirmeyecektir. Gece oldu, çıkarsak sabahtayız,
değişen ne? Klişeleşmiş, yeknesak bir hayat yaşıyoruz ve hep aynı türküyü
terennüm edip duruyoruz. Neymiş efendim; mutlu yıllarmış, sağlıkmış, bilmem
neymiş. Yıllar mı getirecek bunu bize? Yoksa bizim elimizle mi gelecek? Yılların
adı değil insanlığın tadı değişir İnşaAllah. Çünkü gelip geçiyor da yıllar,
insanlık çürüyor. İnsanlık dolu (((insanlığa ait erdemlerin egemen olduğu)))
bir yıl olması umudu ve dileğiyle, rakamları değişecek olan ama bizim bir yıl
daha kaybedeceğimiz, eskiyeceğimiz yılınızı kutluyorum İnşaAllah saygıdeğer
güzel insanlar.