Neme lazım, aman bana ne!

Hüseyin ŞİNASİ - 14.02.2020

 

                                   

Osmanlı Devleti, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde, üç kıta, yedi iklim bir cihan imparatorluğudur. Sultan Süleyman Han, herkesin uykuya daldığı, etraftan el etek çekildiği bir sırada, Sarayburnu taraflarında denizi, karayı, boğazı, İstanbul’un muhteşem görüntüsünü süzüyor ve devletinin, halkının gelecekte ne olacağına dair derin düşüncelere dalmıştı. Acaba devletin bu gücü ve kudreti devam edebilecek mi, yoksa bölünüp, parçalanacak yok mu olacaktı? Daha fazla dayanamadı ve bu durumu sütkardeşi gönüller sultanı Yahya Efendi’ye bir mektup ile sormaya karar verdi.

-“Ağabey, ne olur bana bir haber ver; devletimizin bu gücü, kudretli hali devam mı edecek, yoksa yok olup gidecek mi? Yok olup gidecekse, bunun sebebi ne ola? Bilelim ki çaresine bakalım.”

Sarayın görevli habercisi, Sultanın mektubunu Beşiktaş yokuşundaki Yahya Efendi’ye mektubu verir.

Yahya Efendi, Sultanın mektubunu okur ve hemen iki kelimelik bir cevap yazıp geri verir.

Sultan Süleyman Han ise sabırsızlıkla mektubun cevabını beklemektedir. Haberci geri döner ve Yahya Efendinin cevabını Sultan’a ulaştırır.

Sultan Süleyman Han mektubu açar ve hayretler içinde kalır. Yahya Efendinin cevabı iki kelimeden ibarettir.

-Neme lazım.

Sultan bu iki kelimeden bir anlam çıkaramamıştır. Hemen kayığının hazırlanmasını emreder. Cihan Padişahı Süleyman Han, Beşiktaş yokuşunu tırmanır Yahya Efendi Dergâhına varır. Sütkardeşi Yahya Efendi, Süleyman Hanı kapıda karşılar ve sarılıp, kucaklaşırlar.

Sultan Süleyman Han, hala etkisinden kurtulamadığı mektubu ve cevabını düşünmekteydi.  Böylesine önemli bir konuya sütkardeşi ve gönüller sultanı Yahya Efendi ilgisiz kalamazdı. Merakla bunu sorar.

-Biz cevap verdik Sultanım, der. Bunun üzerine Süleyman Han daha da şaşırır, 

-Nasıl, diye sorar. Yahya Efendi konuya açıklık getirir.

-“Bir devlette zulüm ve haksızlık yayılsa, bunu bilen ve duyanlar, “aman bana ne” der ve engel olmazlarsa; bir koyunu kurt değil de çoban yese, bunu bilenler gerçeği söylemezse, fakirin, fukaranın, yardıma muhtaçların feryadı göklere çıksa ve bunu taşlardan başkası duymasa, görmese, işte o zaman felakettir. Neslinin o zaman yok olmasından korkulur. Hazinelerin boşalır. Askerin itaat etmez, yolundan gitmez olur. Şayet bunlar ortaya çıkarsa, işte o zaman yok olmak kaçınılmaz olur.”

Süleyman Han’ın gözlerinden süzülen yaşlar sakalını ıslatırken, elleriyle sakalını sıvazlayıp, Allah’a niyazda bulunur.

-“Ya Rab, milletimi, devletimi böyle bir akıbetten sen muhafaza eyle.”

Ve üç kıta, yedi iklim cihan imparatorluğu Osmanlı, Kanuni Sultan Süleyman’dan hemen sonra,  duraklama, gerileme ve çöküş dönemlerini yaşamış ve nihayet yıkılmıştır.  

Tarihte pek çok devlette, imparatorlukta olduğu gibi Osmanlıyı da yıkan, rüşvettir, yolsuzluktur, iltimastır, adam kayırmadır, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliktir.

 

 

 

Tarih: 14.02.2020 Okunma: 601

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?