İster kızın, ister küsün, isterseniz
vurun öldürün, biz hiçbir ahlaki değeri kalmamış, ahlakı umursamayan, ahlak
dediğimiz olgunun ihtiva ettiği sıradanmış gibi görünen ama bizi ayakta tutan
değerlere kayıtsız kalmış insançocuklarıyız ve toplumuz maalesef. Ahlakı da
dizilerle ayakta tutmaya çalışıyoruz trajikomik bir şekilde. Fiiliyatta olmayan
ahlaka sanki gerçekte sahipmişiz gibi bir algı üretmek için dizilerde öyle
ahlak edebiyatı yaptırıyoruz ki, kendimizi dizilerle sahiplendirmeye ve
sevdirmeye çalışıyormuşuz gibiyiz. Hatta bir de dizilerle korkutma seansları
var, toplumda olmayan şeyler sanki görünürde olmasa bile görünmez tarafta varmış
ve istendik şekilde hareket etmezsek olacakmış gibi bir algıyla topluma korku
salıp her şeyin aynı şekilde devam etmesini istiyoruz zımnen. Yani şöyle
olmazsanız böylece olacak ha diyoruz. Tabi yersek, yerseniz. Sakın ola ki
yemeyin. Ben kötü olsam ama bakınız ben kötüyüm fakat bendende kötüsü var desem
ve yine benim gölgem altında kalmanızı istesem; yine bana mahkum kalmayı tercih
eder misiniz, tercih ettiğiniz takdirde şerefiniz çiğnendiği zaman bana söz
etmeye hakkınız ve haddiniz olur mu? Ve çürümenin ilk aşaması ahlaki
tagayyürattan kıvılcımlanır. Suçumuzu ve günahımızı bilmemek, bizi suçsuz ve
günahsız yapmaz. Yapmaz kardeşim, sen ahlaksız olduğunu bilmesen de ahlaksız
olduğun gerçeği değişmez, tabi ahlaksız isen şayet ((( biz şöyle düşünüyoruz;
suçsuz, günahsız olduğumuzu varsaydığımız ya da suçumuzu, günahımızı
bilmediğimiz için ahlaklı olduğumuzu kabul ediyoruz, bir nevi önkabullenmişlik
hali))). Ahlak olgusu insanı kendiliğinden ahlaklı yapmaz. Ahlak dilimize
pelesenk olduğu ve her yerde temcit pilavı gibi milletin önüne koyduğumuz için
ahlaklı olduğumuzu, olabileceğimizi sanacak kadar cahiliz maalesef. Millet
ahlaksız birader deyince ya da düşün boyutunda karışımızda duranları
ahlaksızlıkla itham edince kendimizin ahlaklı olduğumuzu ya da ahlaklı
olabileceğimizi düşünecek kadar alığız, bönüz, sekteriz. Dinimiz var diye
ahlaka ihtiyaç duymuyoruz. Dinimiz var ya, öyleyse o din hep orda duracak ya, o
zaman dilediğimiz gibi kul hakkı yiyebiliriz, iftira atabiliriz, gammaz
yapabiliriz, yetim hakkına çökebiliriz öyle mi? Geçelim! Ahlak; haddizatında
iyinin, güzelin, doğrunun, hülasa; insanlığın genel ifadesidir. Bireysel ve
toplumsal eylemlerde, müşahhas olaylarda kendini gösterir. Normalde mücerret
bir olgudur ama olguların olaylaşmalarına göre tebeyyün eder. Görünen resme
göre ahlaklı ya da ahlaksız olarak tanımlama yaparız. Ahlaklı olmak ve de
kalmak, bir direnç noktasıdır. Varolma kavgasının supabıdır. Çürüme dediğimiz
şey; ahlaki yozlaşmanın neticesinde tevlit eden bir durumdur. İnsan olarak
kalmanın ve yaşamanın muayyen karineleri vardır. Çünkü insan olmak, insan
kalmak, insan yaşamak gerçekten zorlu ve çetin bir kavganın meyvesidir yani bir
emeğin neticesidir ve insan demekte filhakika emek demek değil midir? En ufak
bir durumda gevşeyivermek, en basit bir şey karşısında bir hayvan gibi geviş
getirmek ve insana dair her şeye kayıtsız, umarsız kalmak, nihayetinde
yozlaşmayı, bozulmayı, düşmeyi ve çürümeyi tevlit edeceği için, insan bitevi
içsel bir direniş halinde olmalıdır. Evvelinde bireyin dünyasında sadır olan bu
durumlar zaman içinde topluma da sirayet edeceği için bireysel çürümenin
neticesinde toplumsal çürüyüşte baş gösterir ve ne hazindir ki insanlık bu
kerteye gelmiş dayanmıştır. Mevcut durumda vartanın ucundayız maalesef. Ahlak
dediğimiz olgunun ihata ettiği ulvi değerler vardır. Eğer o değerler yaşanmazsa,
yaşanıldığı zaman gerekli hürmeti, takdiri ve değeri görmezse mutlaka iflah
etmeyecek bir çürümeyi ve çöküşü intaç edecektir. Ki, lafa gelince, güzel
ahlakı ikmal etmek vazifesiyle mesul kılınan bir Peygamberin ümmetiyiz! Ama
Allah ta, Peygamber de, Kur’an da sadece ve sadece dillerimizdedir ve bu Yüce
olgularla insanlığı aldatmaktan başka yaptığımız hiçbir şey yok, sonsuz acı ama
mutlak gerçek!
ÇÜRÜYÜŞ...24...
Özgür DENİZ - 20.02.2020
Tarih: 20.02.2020
Okunma: 484
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.