ÇÜRÜYÜŞ...30...

Özgür DENİZ - 18.03.2020

Maalesef fertler ve toplum olarak müraiyiz. Bir defa ilkesiziz. Nasıl mı? Mesela; bir insan işimize yaradığı müddetçe yanlış yapsa da asla yaptığı yanlışını yüzüne karşı söylemeyiz. O insandan ya bir menfaatimiz vardır ve menfaatlerimizi kaybetmemek için gerçeği söylemekten korkuyoruzdur ya o insan var olmalıdır (((varolması gereken şeyler onunla varolacaktır diye yanlış bir telakkiye sahibizdir))) ya da o insanı yüceltmişizdir ve o insanı dünyadaki tek insan olarak görürüz ama bu meyanda yanlışlar biteviye birikmektedir. Oysa bir uyarma görevimizin olduğunu hep unuturuz. Gün gelir saydığımız üç kuralın da aslında hiçte öyle olmadığını görürüz (((zira insan insandır ve dahi insan ölümlüdür; duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür demişler))) ve yanlışları söylemeye başlarız ama iş işten geçmiştir hem o insan hem de biz bozulmuşudur, çürümüşüzdür, ilkeler sıfırlanmıştır, dayanacak değer kalmamıştır, çırpınışlar nafiledir. İşte bizi çürüten en önemli noktalardan birisi de budur. İdeolojik bağlamda da aynı şey geçerlidir. İslamcıları da, Milliyetçileri de, Kemalistleri de, Solcuları da, Cemaatçileri de ve nihayet yekpare toplumu da çürüten şey budur. Çünkü ne İslamcılar, ne Milliyetçiler, ne Kemalistler, ne Solcular, ne de Cemaatçiler hiçbir zaman kendi içlerinde ki insanların yanlışlarını, kendi dışlarında ki insanların da doğrularını asla söylemezler ve söyletmezler. Zaten içerideki yanlışların söylenmemesi için katı bir disiplin ve korku kültürü egemendir her birisine. Bu ideolojik kliklerin müntesiplerinin tümü kendi dünyalarının şakşakçıları olurlar daima. Siz bunlardan birine ait olsanız dahi yanlışı söylediğiniz an tehlikelisinizdir ve mutlaka ekarte edilirsiniz. Oysa yanlışı kim yaparsa yapsa açıkça söylesek, doğruyu kim yaparsa yapsa açıkça savunsak daha onurlu bir yaşama giden yola girebiliriz ve çürümekten kurtulabiliriz. Ama tüm bunları yapmayız velakin gelin görün ki Hz. Ömer’e büyük bir sevgimiz vardır ve hep O’nu arar dururuz, ne kadar büyük bir mürailik değil mi? Çendan ilkelerimizi ve değerlerimizi muhafaza eder, daim olmasını temin edebiliriz. Ki, böyle bir durumda hiç kimse bizim hakkımızı ve hakkımız olan yaşamımızı da çalamaz. Çünkü her birisi şunu bilir ki; bizden de olsa artık insanlar uyanmışlar, yanlışımızı yüzümüze vuracak kadar korkusuzlar ve muhalifimizin doğrularını da söyleyecek kadar dürüstler yani bize mutlak bağımlılıkları bulunmamaktadır ve bizim yanlış yapma, insanlarımızı aldatma lüksümüz yoktur, zira bedelini ödetecek gibi görünüyorlar diye düşünürler. Bu durum vahşi kapitalizmin derin bir tezgâhıdır filhakika ve dip derinliğine değin çözümlemesi yapılabilir ama söylenecek şeyleri kaldırmak için büyük bir yürek gerekir. Çünkü kapitalizm insanların namuslu ve dürüst olmalarını, hakikate bağlanmalarını asla istemez.

 

ÜCRETLİ ÖĞRETMEN

 

Onlarca kez yazdım, milyon kez yine yazarım, yazacağım. Zira içimi kanatan ve ağrıtan bir durum bu. Ne adil ne de ahlakidir. Normal şartlarda kadrolu öğretmenden zerre kadar farkları var mı? İnsan evladı olan var desin. Şimdi bu insanlar bir ümitle, tecrübe sahibi olmak ve maişetlerini temin etmek için de bu görevi yapıyorlar değil mi? Zaten hepsi kendi alanında yönlendiriliyor, çünkü eğitimlerini almışlar alanlarının yani zaten öğretmen olmuşlar. Yani siz eğitimsiz olduğunuz halde istihdam ediliyorsunuz diyecek ve haklarında kısıtlamaya gidecek bir halimiz ya da hakkımız yok. Eğitim öğretim başlarken bir yere kendilerini bağlıyorlar mı? Normal şartlarda hiçbir sebep yokken ayrıldıklarında, ayrıldıkları yeri zorda bırakıyorlar ve kendilerine kızılıyor değil mi? Peki, kendi iradeleri dışında görevlerine ara verilince suç kimin oluyor (((elbette böylesi durumlarda suçlu olmaz))) ve bu insanlar böylesi bir durumda mağdur edilebilirler mi? Devam etselerdi ücretlerini alacaklardı değil mi? O zaman kendi iradeleri dışında vazifeleri ertelendiğinde de ücretleri devam etmelidir kesinlikle. Vicdan Anayasasının muktezasıdır bu. Lütfen bu insanları mağdur etmeyelim, onların ruhlarında ve kafalarında hayalkırıklığı oluşturmayalım. Onları hayat şartları muvacehesinde naçar koymayalım lütfen. Çünkü geldikleri yere umutla, inançla geldiler. Zor olmasa gerek. Bilmiyorum bendenizin vicdanım naçizane böyle hissediyor.

 

ZIRCAHİLLİK

 

Şimdi dinimize göre bakarsak her insanın bir eceli yani ölüm vakti var değil mi? Tabi imanın kadar önemi var bu inanışın. Ve o vakit ne öne alınır ne de ileri çekilir değil mi? Öyleyse nedir bu telaş, tamahkarlık, aptalca refleksler? Ya da başka açıdan bu ölüm gelip seni bulacaksa bir şekilde gelecektir, önleyebilme gücün olabilir mi? Ne mümkün. Öyleyse yine nedir bu korku ve endişe? Biraz manyak bir toplum olduk. Resmen mankurtlaştırıldığımızın resmidir bu haddizatında. Fırsatçılara fırsatı kendi ellerimizle sunuyoruz, sonra da ahmakça küfrediyoruz. Bre salak, sen deli divane olmuş gibi saldırırsan, elbette bunu fırsata dönüştüren çıkacaktır. Ki, zaten bu tür şeylerin arka planında birazda bu tür yönlendirmeler gizlidir. Korku salmak ve o korkuyla her şeyi yaptırtmak. Merhametin öldüğü bir insanlıktan merhamet mi umuyordun? Hayır yani bırak normal hayatına devam et. Niçin aç kurtlar gibi saldırıyorsun ki her şeye? Kıtlık mı geldi? Tükendi mi ekmek, suyun kaynağı mı kurudu? Sanki bir ton kolonya alsan, bir ton ekmek yığsan, bir ton makarna stoğu yapsan, gelecek ölüm gelip seni bulmayacak? Bu kadar mı zihnin dumura uğradı, kalbin öldü? Temizliğine olabildiğince titizlikle ve hassasiyetle dikkat edersen, gerisine yapacağın hiçbir şey olamaz. Aksini yaparsan zaten her an tehdit ve tehlike altındasındır. Biri gelip bulmazsa, öbürü gelip seni bulacaktır ve o canı gövdenden çekip alacaktır. Filhakika, ruh ve zihin dünyamızı da açığa veren bir durumla karşı karşıyayız, kimsenin bizi anlatmasına da gerek yok, biz kendi kendimizi ele veriyoruz zaten. İçler acısı bir halimiz var ne yazık ki. Bunu yani gerçeği söyledik diye yine telin edilen biz oluruz! Şu aklı lütfen birazcıkta olsa kullanalım gari ya.

Tarih: 18.03.2020 Okunma: 435

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?