Dünyayı mütemadiyen yorumluyoruz ama ne kendimizi ne de
dünyayı değiştirmeye cesaret edemiyoruz. Yorumlarımız bile tamamen nefsidir,
gerçeklere endeksli değildir. Akademik fasaryalarla iştigal ediyoruz. Sığ
sularda yüzüyoruz mütemadiyen. Gerçeklerden kopuk bir yorumun etkisi ne olursa
yaptığımız yorumların etkisi de o kadar oluyor. Zımnen güya yerdiğimiz yeri
övüyoruz yani insanlığı aldatıyoruz. Zira yorumlamalarımız kesinlikle büyük insanlık
eksenli ve dahi ulvi ve nesnel bir hedefe merbut değildir, el ettiğimiz dünyalıklarımızı
koruma, tekasür ettirme maksatlıdır. Zaten böyle olunca da ruhlarda makes
bulmamakta ve etkisiz kalmakta değil midir? Çünkü yorumlarımızı ruhlarımızla, beyinlerimizle
değil, dillerimizin ucuyla yapıyoruz, yumruk gibi indirmiyoruz dünyanın
ortasına. Oysa mühim olan dalkavukça, şartlanca ileri geri konuşmak, absürt
yorumlarda bulunmak değildir, kendi öz varlığından, kendi uzamından başlayarak
dünyayı değiştirmeye cüret edebilmektir asıl olan. Gerçeklerden yola koyularak
olguları ve olayları açık ve gizli yönleriyle insanlığın yüzüne yüzüne
haykırabilmektir. Bugüne kadar kimler geldi kimler geçti, niceleri sustu,
niceleri konuştular ama dünyayı münhasıran praksisin olmazsa olmaz olduğuna
inananlar değiştirdiler. Çünkü gerçek yoksa cesaret, cesaret olmazsa hareket,
hareket olmazsa kurtuluş olmayacaktır, bu bilinmelidir. Değişmeyen dünyada
mütemadiyen horoz gibi ötsen kaç yazar, ötmesen kaç yazar? Ağzı olan konuşuyor
ama kahir ekseriyetle boş konuşuyor. Çünkü önlerine atılan yalın muktezasını
ifa ediyorlar. Yemin ediyorum her konuşmanın ardında bir ikbal arzusu gizli, bu
yüzden de sulu muhavereler yapılıyor. Zanda bulunmuyorum, güneş gibi şahit
oluyorum bunun böyle olduğuna. (((Herkes kaypak olmuş, fiyakasının, lüksünün,
keyfinin derdine düşmüş. Her şeyi sunarsın, bir gün geldiğinde bir şey
istersin, verdiklerin vermez, vermediklerin umursamaz. Sonuç ne olur? Düşün,
bul! Eden bulur! Akılsız başın cezasının bedeli bazen can olur.))) Evet,
dünyanın yorumlanmaya ihtiyacı var mı? Hem de nasıl. Ama münhasıran
yorumlamayla yaşayabileceğimiz bir dünyada yaşamıyoruz. Tamam teorisiz pratik
asla olmaz ama pratik olmadan da teori hiçbir işe yaramaz. Ki, vahşi
kapitalimiz hakkında istediğin kadar çıkarımlarda bulun, dilediğince teoriler
üret, bu vahşi kapitalist düzeni yerle yeksan etmek için bir araya gelip,
ellerini kenetlemedikçe, zincirlerini kaybetmeyi göze almadıkça ve insanca
savaşmadıkça ne geçecek eline kof yorumlar yapmakla? Ki, haddizatında yorumlamayı
bile beceremiyoruz, becerdiğimiz yorumlamayı da aktarmakta derin krizler
yaşıyoruz. Düşünen yok, düşünen düşünmekten ve düşüncesini söylemekten
korkuyor. (((Hem ideal bir korku var hem de reel bir korku var. Korkaklarla
ancak uçuruma kadar gidebilirsin ya da sehpaya dek. Sadece insan ölmez!)))
Değişmesi gereken bir dünya var ve o dünyanın içinde biz yaşıyoruz ama
yorumlamakla değişecek bir dünyada yaşamıyoruz. Bunu bilinçlerimize
kazımalıyız! Başka bir dünyanın olabileceğine ihtimal vermediğimiz için münhasıran
yorumlamakla kalıyoruz fakat başka bir dünya mümkün ve mümkün olan dünyayı
ancak eylemle imkân sınırları dâhiline sokabiliriz. Artık böyle gelmiş böyle
gider diyebilecek bir halde değiliz. Düşünmek zorundayız, yorumlamak
zorundayız, nihayetinde eylemek zorundayız. Düşünüyor muyuz? Hayır.
Düşünüyormuşuz gibiyiz. Yorumluyor muyuz? Hayır. Yorumladığımızı sanıyoruz.
Düşünmeyenin yorumlaması nasıl olursa, ne kadar olabilirse o kadar oluyor işte.
Eyliyor muyuz? Hayır. Çünkü düşünmek ve yorumlamak nakıssa eylemek imkânsızdır.
Eylemek için bir önkoşul olmalıdır. Nedir o? Düşünmek. Ki, hepsinin dibinde de gerçek
bilgi vardır, gerçek bilgi yoksa hiçbiri maksadına erişemez. Gerçekler bize
gülmezse, hayat bize hiçbir zaman gülmeyecektir. Yorumlamaya heves etme, değiştirmeye
cüret et! Ama kendini değiştirmeden dünyayı değiştiremeyeceğini de unutma.
Çünkü kendi içinde ki kompradoru yenemeyen, dışarıda ki kompradoru yenemez. Haydin
artık ey insançocukları, yorumlamayı bırakalım ve dünyayı değiştirmek için
çıkalım gayri girdiğimiz evlerimizden ve hak ettiğimiz, insanlık onuruna yaraşır yaşamlarımızı geri alalım!
TEORİ-PRAKSİS...
Özgür DENİZ - 12.04.2020
Tarih: 12.04.2020
Okunma: 391
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.