TEORİ-PRAKSİS...

Özgür DENİZ - 12.04.2020

Dünyayı mütemadiyen yorumluyoruz ama ne kendimizi ne de dünyayı değiştirmeye cesaret edemiyoruz. Yorumlarımız bile tamamen nefsidir, gerçeklere endeksli değildir. Akademik fasaryalarla iştigal ediyoruz. Sığ sularda yüzüyoruz mütemadiyen. Gerçeklerden kopuk bir yorumun etkisi ne olursa yaptığımız yorumların etkisi de o kadar oluyor. Zımnen güya yerdiğimiz yeri övüyoruz yani insanlığı aldatıyoruz. Zira yorumlamalarımız kesinlikle büyük insanlık eksenli ve dahi ulvi ve nesnel bir hedefe merbut değildir, el ettiğimiz dünyalıklarımızı koruma, tekasür ettirme maksatlıdır. Zaten böyle olunca da ruhlarda makes bulmamakta ve etkisiz kalmakta değil midir? Çünkü yorumlarımızı ruhlarımızla, beyinlerimizle değil, dillerimizin ucuyla yapıyoruz, yumruk gibi indirmiyoruz dünyanın ortasına. Oysa mühim olan dalkavukça, şartlanca ileri geri konuşmak, absürt yorumlarda bulunmak değildir, kendi öz varlığından, kendi uzamından başlayarak dünyayı değiştirmeye cüret edebilmektir asıl olan. Gerçeklerden yola koyularak olguları ve olayları açık ve gizli yönleriyle insanlığın yüzüne yüzüne haykırabilmektir. Bugüne kadar kimler geldi kimler geçti, niceleri sustu, niceleri konuştular ama dünyayı münhasıran praksisin olmazsa olmaz olduğuna inananlar değiştirdiler. Çünkü gerçek yoksa cesaret, cesaret olmazsa hareket, hareket olmazsa kurtuluş olmayacaktır, bu bilinmelidir. Değişmeyen dünyada mütemadiyen horoz gibi ötsen kaç yazar, ötmesen kaç yazar? Ağzı olan konuşuyor ama kahir ekseriyetle boş konuşuyor. Çünkü önlerine atılan yalın muktezasını ifa ediyorlar. Yemin ediyorum her konuşmanın ardında bir ikbal arzusu gizli, bu yüzden de sulu muhavereler yapılıyor. Zanda bulunmuyorum, güneş gibi şahit oluyorum bunun böyle olduğuna. (((Herkes kaypak olmuş, fiyakasının, lüksünün, keyfinin derdine düşmüş. Her şeyi sunarsın, bir gün geldiğinde bir şey istersin, verdiklerin vermez, vermediklerin umursamaz. Sonuç ne olur? Düşün, bul! Eden bulur! Akılsız başın cezasının bedeli bazen can olur.))) Evet, dünyanın yorumlanmaya ihtiyacı var mı? Hem de nasıl. Ama münhasıran yorumlamayla yaşayabileceğimiz bir dünyada yaşamıyoruz. Tamam teorisiz pratik asla olmaz ama pratik olmadan da teori hiçbir işe yaramaz. Ki, vahşi kapitalimiz hakkında istediğin kadar çıkarımlarda bulun, dilediğince teoriler üret, bu vahşi kapitalist düzeni yerle yeksan etmek için bir araya gelip, ellerini kenetlemedikçe, zincirlerini kaybetmeyi göze almadıkça ve insanca savaşmadıkça ne geçecek eline kof yorumlar yapmakla? Ki, haddizatında yorumlamayı bile beceremiyoruz, becerdiğimiz yorumlamayı da aktarmakta derin krizler yaşıyoruz. Düşünen yok, düşünen düşünmekten ve düşüncesini söylemekten korkuyor. (((Hem ideal bir korku var hem de reel bir korku var. Korkaklarla ancak uçuruma kadar gidebilirsin ya da sehpaya dek. Sadece insan ölmez!))) Değişmesi gereken bir dünya var ve o dünyanın içinde biz yaşıyoruz ama yorumlamakla değişecek bir dünyada yaşamıyoruz. Bunu bilinçlerimize kazımalıyız! Başka bir dünyanın olabileceğine ihtimal vermediğimiz için münhasıran yorumlamakla kalıyoruz fakat başka bir dünya mümkün ve mümkün olan dünyayı ancak eylemle imkân sınırları dâhiline sokabiliriz. Artık böyle gelmiş böyle gider diyebilecek bir halde değiliz. Düşünmek zorundayız, yorumlamak zorundayız, nihayetinde eylemek zorundayız. Düşünüyor muyuz? Hayır. Düşünüyormuşuz gibiyiz. Yorumluyor muyuz? Hayır. Yorumladığımızı sanıyoruz. Düşünmeyenin yorumlaması nasıl olursa, ne kadar olabilirse o kadar oluyor işte. Eyliyor muyuz? Hayır. Çünkü düşünmek ve yorumlamak nakıssa eylemek imkânsızdır. Eylemek için bir önkoşul olmalıdır. Nedir o? Düşünmek. Ki, hepsinin dibinde de gerçek bilgi vardır, gerçek bilgi yoksa hiçbiri maksadına erişemez. Gerçekler bize gülmezse, hayat bize hiçbir zaman gülmeyecektir. Yorumlamaya heves etme, değiştirmeye cüret et! Ama kendini değiştirmeden dünyayı değiştiremeyeceğini de unutma. Çünkü kendi içinde ki kompradoru yenemeyen, dışarıda ki kompradoru yenemez. Haydin artık ey insançocukları, yorumlamayı bırakalım ve dünyayı değiştirmek için çıkalım gayri girdiğimiz evlerimizden ve hak ettiğimiz, insanlık onuruna yaraşır yaşamlarımızı geri alalım!

Tarih: 12.04.2020 Okunma: 391

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?