AYNILIK-FARKLILIK...

Özgür DENİZ - 05.05.2020

Şeyler farklı olduğu için küçücükte olsa bir anlamı vardır her şeyin. Geçelim! Yeryüzündeki tüm ağaçlar aynı meyveyi verseler nasıl olurdu, elbette mümkün değil ama olsa nasıl olurdu? Yeryüzündeki tüm insanlar aynı tonda düşünseler, aynı tonda duygulansalar, aynı şekilde hareket etseler, aynı ağızla konuşsalar nasıl olurdu? Bir bahçede ki çiçeklerin hepsi aynı olsa nasıl olurdu? Diller aynı şeyi söyleseler, teller aynı şeyi çalsalar nasıl olurdu? Zaten yeknesak bir hayatın tutsakları olduğumuz dünyada şeyler de yeknesaklığa malik olsalardı nasıl olurdu? Çekilir miydi sizce böyle bir hayat? Ya da hayvanların hepsi aynı olsaydı nasıl olurdu? Denge ve düzenden bahsetmiştik. İşte şeylerin farklılığı da mevcut denge ve düzene tabi değil miydi ve böyle olmaması denge ve düzeni bozmaz mıydı? Kuşkusuz bozardı ve şeylerin aynı olması yolunda direttikçe de her şey şirazesinden çıkıyor ve denge, düzen zir-ü zeber oluyordu ama böyle olmasından rahatsızlık duymuyordu böyle olmasını isteyenler. Fakat biz insanlar birbirimizden farklı olduğumuz gibi, yaşadığımız hayatlarda birbirinden farklıdır ve bizim ödevimiz; bu farklılığın aynılığa dönüşmesi önünde sarsılmaz bir barikat olmaktır ve hayattan haz almak, yaşamak sevincini duyumsamak uğruna farklılığın korunmasını temin etmektir. Her zaman bal yenmez diye klişe bir söz vardır ve doğrudur da. Keza her zaman aynı tınıyı duyumsamak istemez kulaklar ve aynı rengi görmek istemez gözler. Hakeza motomot kendisi gibi olandan hazzetmez hiçbir insan. Çünkü insan denilen varlık farklılığı arzular ve teşnedir buna. Öyleyse farklılıklar zenginliktir ve hiçbir zenginliğe böylesi ulvi bir zenginlik feda edilemez. Hiçbir hayat farklı olduğu için yok edilemez, hiçbir dil farklı söylediği için susturulamaz. Farklılıkların aynılığa döndüğü bir dünyada tüm yaşamlar dardır, zevksizdir, anlamsızdır, böylesi bir dünyanın cehennemden farkı yoktur. Çünkü genişlikte, zevkte, anlamda farklılıklarda saklıdır. Öyleyse farklılıkları budayacağımıza, dal budak salması uğrunda savaşım vermeliyiz. Çünkü her şarkının bir tadı vardır, her tınıda bir haz saklıdır, her insan kendi öz varlığıyla özeldir, her telin vuruşu farklı duygulandırır, her dilin konuşması farklı dünyalara alır götürür sizi. Farklılıkların olduğu ve her farklı olanın yaşam alanı bulduğu dünya tabir caizse cennetimsi bir dünyadır. Şeylerin aynılığa mahkûm olduğu bir dünya da yaşamayı kim ister? Öyleyse diller ve teller özgür olmalıdır ki, özgürlüğün de bir tadı, yaşanan dünyanın bir adı olsun. Bilakis yok olmak yaşamaktan evla değil midir? Hayat bir şarkıdır ve o şarkıyı terennüm eden de insandır ama her insan da kendi diliyle söyler hayatın şarkısını. Diller ve teller; hayatın tadı, kokusu, rengi, zenginliği, neşesi, hazzı ve anlamıdır. İnsanları ve şarkıları susturmamalıyız!

Tarih: 05.05.2020 Okunma: 376

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?