EMEK, TER, YAŞ VE KAN KUTSALDIR...
Özgür DENİZ - 15.06.2020
İnsançocuğu bu dünya gelmiştir, belki bir sürgündür bu, belki bir imtihan, belki bir kavga ama her ne olursa olsun hepsi olduğunda kuşku yoktur. Hem bu dünyaya ait değildir, burada bir yabancıdır, buraya düşmüştür ve bu dünya ona bir sürgündür. Hem bu dünyada muayyen raddelerden geçmekte olup kemale ermek yani gerçek anlamıyla bir insan olmak istemektedir ve bir imtihandadır, hem de geldiği gibi olmayan, süreç içerisinde transformasyona uğramış bir dünyaya erişmiştir ve bir kavga vererek varolabilecektir. Bu dünya bir sofradır ve buraya gelmekle o sofraya oturma hakkını spontane elde etmiştir yani o hak kendisine kendisi gibi olanlarca verilmiş değildir. O hak, onun doğasında mündemiçtir ve o hal üzere buraya gelmiştir, ki kimse de koruma bahanesiyle bile olsa dahi o hakka tasallut edemez. Bu sofrada türlü nimetler vardır ve buraya gelmekle o nimetlerden istifade hakkı verilmiş olmaktadır kendisine. Kuşkusuz nimetler bedavaya serilmeyecektir önüne. O nimete erişmek uğrunda bir çaba sarfetmesi icap eder. Ama nimetlere erişmesinin önüne de barikatlar kurulamaz, barikatlar kurulup buyur özgürsün denilemez. Şayet böyle bir şey vuku bulursa da o barikatları yıkmak için amansız, icap ediyorsa mahiyetine göre ve mahiyetinin gerektirdiği araç ve yöntemlere göre çetin bir kavga vermesi iktiza eder ve bu kavgasında da hiçbir şekilde haksız olamaz, itham edilemez. Evet nimetler önüne spontane konulmayacaktır, bu yüzden de ter, yaş, kan döker, emek sarfeder. İşte tıpkı insan canının kutsal olduğu gibi, o candan kuvvet alarak ya da o candan fışkırarak, nimetlere sahip olmasına giden yolda birer araç olan bu değerlerde kutsaldır. İnsanteki gerek nimete erişmekte, gerek bir eser ortaya koymakta, gerek düşünce üretmekte bir emek sarfetmektedir, ter, yaş ve kan vermektedir ve kendisi de emeği olmaktadır. Çünkü herkes ürettiği kadardır ve ürettiği iş neticesinde varlık kazanmaktadır. Öyleyse hiçbir el, hiçbir dışsal mekanizma, hiçbir şekilde ve hangi sebeple olursa olsun o emeğe, tere, yaşa, kana yani bunların ortaya koyduğu ürüne uzanamaz, uzanılmasına müsaade edemez, uzanıldığı takdirde uzanan ellerin kırılması icap eder ve behemehâl kırılmalıdır da. Zira kimsenin, kimsenin hakkına, rızkına tasallut etme, metazori el uzatma gibi bir hakkı ve salahiyeti bulunmamaktadır, bulunamaz da. Can güvenliği gibi mal güvenliği de kutsal bir haktır. Ve tüm bireysel mallar yani yaşamı idame ettirmeye vasıta olan gereksinimler, ihtiyaç maddeleri, tüm insanlığa ait olan büyük mülk üzerinden elde edilmektedir. Büyük mülkte, büyük insanlığa aittir yani bir insanlık sofrasıdır. O sofraya, herhangi bir şekilde, herhangi bir yolla, herhangi bir sebeple tasallut etmek isteyen olursa şayet, o virüsün behemehâl durdurulması, ekarte edilmesi, etkisiz hale getirilmesi büyük insanlığın ortak görevidir. Kutsal olana dokunulamaz, dokunan yanar, yanmalıdır! Muhtelif yolları vardır kan emicileri ekarte etmenin, gerek güç, gerek bir dakikalık bir tercih hakkı.
Tarih: 15.06.2020
Okunma: 385
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.