SAYIN DEVLETİM...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Sayın Devleti(M), evet Sayın Devleti(M)! İlk evvelde varlığını saygıyla selamlıyorum. Sana matuf son kez yazıyorum ve Devleti(M) diyorum, gerçekten Devleti(M) olmanı istiyorum, lütfen ol diyorum. Bugüne değin sana matuf çok yazdım, söyledim. Bazen Açık Mektup, bazen Özel Çağrı bağlamında. Duydun duymadın bilemem ama Devlet olgusuna bakışım bellidir. Devlet üzerine indi mülahazalarımı deklare ettiğim yazılarımda belirttiğim gibi Devlet; normal şartlarda ve koşullarda varlığı daim olan, değişkenlere göre değişkenlik göstermeyen, sabit kalan, bağımsız ve üst denetleyicidir. Bağımsız bir konumda konumlanmış kontrol mekanizmasıdır ama adil ve eşit olarak. Çünkü adil olmayan ve adaleti bihakkın tatbik etmeyen Devlet, gerçek anlamda Devlet olmayı başaramamıştır. Madem varlığından bahsedilmektedir ve varsın o vakit her şey muvakkattır ama sen muhakkak olansın, elbette yaşadığımız dünyanın bir gerçeğisin. Geçelim ve gelelim sadede; lütfen benim dünyama dokunma. Benim dünyam temizdir, leke, kir, pas olmaz. Kalbe dokunana kalbin dokunuşu sonsuz ağır olur ve altından kalkılması da zor olur. Ta ki Devlet olmak bile kifayet etmez bazı şeyler için. Git ve gerçek Devlet Düşmanları ve gerçek Vatan Hainleri ile mücadele et. Burada gerçek vurgusunu bilhassa yapıyorum ve ne demek istediğimi anlıyorsun eminim. Çünkü benim düşmanlık ve hainlik tanımlamamın hangi minvalde olduğunu kuvvetle muhtemel tahmin edebiliyorsundur. Zira öyle kafaya göre düşmanlık ve hainlik olmaz. Bu yüzden de benim indim de düşmanlık ve hainlik olguları saf anlamlarıyla değerlendirilir ve bu meselelerde derinlemesine çözümleme yapılarak değerlendirilip karara varılır. Birileri hain ya da düşman dediği için birileri hain ve düşman olmaz benim için. Hain ve düşman dediklerimde gerçekten hain ve düşmandır. Tabi burada senin konumlandığın yer ve koşullandığın hedefte belirleyicidir. Bu işin şakası da olmaz. Sırat köprüsü gibidir bu alan. Ölçülür, biçilir, tartılır ondan sonra yargıya varılır ve karar verilir. Verilen kararda katidir. O karardan dönüşte ancak muhatabın kararlı, onurlu ve samimi dönüşü ile kabil olabilir. Düşmanlıktan ve hainlikten dönüşte samimiyet yoksa ve gösterilen samimiyet kalpte hissedilmiyorsa yani özde değil sözde samimiyetse, verilen kararın hükmüde kesinliğini muhafaza eder. Çünkü o karar münhasıran aklın hükmüyle verilmez, kalbin hükmü ağır basar ve kalbin hükmünde tereddüte yer olmaz, yanlış bulunmaz. Üstat Nurettin Topçu der ki; “üç hakimin hükmünde hata aranmaz. Kalbin, kaderin, ecelin.” Ha burada kalbin hükmü ile ilgi tereddütler olabilir yani kalbin hükmünde de hata olabilir gibi bir telakki tezahür edebilir velakin o tereddüt sığ bir tereddüttür, zira kalp hükmünü verir ve biz o hükmü icra etmeyiz ama işimize öyle daha kolay geleceği için nefsimizin hükmünü kalbin hükümüymüş gibi algılayıp o yönde eylemde bulunursak ve bunu da kalbin hükmüymüş gibi değerlendirip kalbin hükmünde hata olmaz dersek yanlış yapmış oluruz. Evet kalbin hükmünde hata olmaz ama kalbin saf hükmünde hata olmaz, sonradan nefsimizin ağır basmasıyla kendimizce verilen hükümde değil. Evet Sayın Devleti(M) durum budur ve eminim ki anlıyorsundur. Benim varlığımla varsın ama varlığın benim içindir! Sen Baba olduğun vakit hiç kuşkun olmasın ki evlatta evlat olacaktır. Gölgesinde uyuduğu ve meyvesini yediği ağacın köküne kimse balta vurmaz, vuranda olmaz ve onmaz. O ağaç yeterki gölgesini ve meyvesini eşit ve adil olarak taksim etsin. Derin saygıyla selamlıyorum kudretli varlığını Sayın Devleti(M)!
Tarih: 15.06.2020 Okunma: 359

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?