Yargısız İnfazlar Cenneti Türkiye –II-
Bir önceki niye yazıyorum ki yazılarımda yargısız infazlardan bahsetmiştim. Yazımı okuyanlardan birisi beni mütevazi olmakla suçlamış. Yazdıklarımın hiçbir önemi yok. Kendimce bir fikir geliştirerek demişim ki ay ne güzel yazmış. Bunun için mi okudunuz. Bugünde ay ne berbat bir yazı diyeyim. Ödeşelim.
Evet okuyanın ne berbat bir yazı diyeceği 2 dilekçe ile bitecek bir yazı yazacağım.
Aşağıda yargısız infaz konusunda yazılmış 2 dilekçe var. Acaba Dünya Üzerinde kaç ülkede ilgili ve yetkili makama böyle bir dilekçe gider de cevap alınmaz. Merak ediyorum. Ama ne önemi var. Burası Türkiye. Burada haklar değil yalakalıklar ve para konuşur. Noktasına ve virgülüne dokunmadan işte dilekçeler. Yorum sizin.
Saygılarımla
T.C.
BAŞBAKANLIK
ANKARA
Konu: Açıkça kanunların hiçe sayılmasına karşılık ADALET BAKANLIK personelinin duyarsız kalması. Açıkça yapılan haksız uygulamada haksızlığın ortadan kaldırılması için müracaat mercinin olmaması.
Sayın Başbakanım Recep Tayip ERDOĞAN
Ekte Adalet Bakanlığına gönderdiğim bir dilekçem var. Geciken ADALET adalet değildir. Hep denir hep deriz.
Çok basit açıkca kanunları hiçe sayan görevini ihmal eden kişiler üzerinde yaptırım uygulanamıyorsa ve kişiler kanunlardan bize ne bizim dediğimiz olur diyebiliyorsa nerde hangi adaletten bahsedilebilir.
Kanunlar çok açık ve net.
Suç kişiseldir. Türk Ticaret Kanunu çok açık ve net. Çeki keşide eden sorumludur. Emsal Yargıtay kararları açık ve net. Çekteki imzaya bakılmadan verilen karar bozulur.
Kanunlar tebligat olmadan infaz olmaz diyor.
Tüm bunlara rağmen hiçbir şeyden haberi olmayan çocuklu bir ev hanımı için verilmiş para cezası var. Savcılık kişiye tebligat olmadan cezayı hapse çevirip karokola yakalayın hapse teslim edin talimatı vermiş. Ve bu talimattan tesadüfen haberdar olunuyor. Aile perişan. 15 gündür evine gidemiyor. Giderse karakoldan polis gelip 8 yaşında çocuğun gözünün önünde anneyi alıp karakola götürüp cezaevine teslim edecek.
Bu durumun yaşanacağı bilindiği için avukatlar mahkemelere koşuyor. Mahkemeye dilekçe veriliyor. Kanun gereği yargılamayı yenileyin deniyor. Mahkemeler olur yargılamayı yenileriz ama masum kişinin cezaevine girme kararını durdurmayız diyor. Savcılık yetkim yok diyor. Masum bir annenin polisce taciz edilmesinin, hele hele cezaevine girmesinin değeri Ülkemde yok. Çünkü Ülkemde Hakim ve Savcılar 1. sınıf vatandaş kalanlar insandan bile sayılmıyor. Onlara kanunlar işlemez. Onlar kanunlara uymayınca onları yargılayacak merciler yok. Bu kadar basit olmaz bu iş.
9 Ay cezaevinde yattım. Kanunsuzluğu ispat için mücadele verdim. Tazminat davası açtım. 3 ayda biter hükmü olan tazminat davası 1 yılı dolduruyor. 3 ayda bitmesi gereken dava için mahkeme 6 ay sonraya gün veriyor. Kimin umurunda. Kanunmuş. Kime ne.
Ben ağzıma götürdüğüm her lokma ile verdiğim vergimi görevini yerine getirmeyen hakimlere maaş verilsin diye vermiyorum. Görevini ihmal ettiği yetmezmiş gibi kanun boşluklarına sığınıp kanunlara açıkça karşı olan kararlarını zaman geçirerek masumların canını yakarak savunsunlar diye vermiyorum. Birilerinin çıkıp Hakim bey, Hakim bey sizi orada görevlendirdik ama dosyaya bakmadan, çekteki imzaya bakmadan rasgele karar verin diye değil demesi gerekiyor. Kim bunu diyecekse desin. Bu saçmalık durdurulsun. Çeki ben imzaladım. Ben idam edilmeye de hazırım. Suçluyum. Ama beni taciz etmek için masumların canının yanmasını kabul etmiyorum. Devletime yargısız infazı yakıştıramıyorum.
Gereğinin acil olarak yapılmasını saygılarımla arz ederim
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
ANKARA
Konu 1 : Türkiye Cumhuriyeti Hukuk devletidir ifadesi gerçek midir? Yoksa hakimden hakime değişen, şikayet edenin gücü ve talebine göre keyfi uygulamaların çiftliği midir?
Konu 2 : Yasama organı tarafından kabul edilen kanunlara sadece vatandaşlar mı uymak zorundalar. Savcı ve hakimler kanunlara uymak zorunda değiller mi?
Konu 3 : Yargı bağımsızdır denerek mahkeme kararlarının önemine sürekli vurgu yapılırken yargı kararlarına hakim ve savcılar uymakla mükellef değiller midir? Aynı konuda mahkemeden mahkemeye değişen kararlara kim dur deme yetkisine sahiptir.
Sayın Bakanım Mehmet Ali Şahin
Bir avukat olarak yıllarca çalıştıktan sonra şu anda Adalet mekanizmasının başında halkı temsilen bulunuyorsunuz.
Konuda yer verdiğim 3 soruyu daha da çoğaltabilirim. Ama ne işe yarayacağından emin değilim. Laiklik elden gidiyor yaygaraları altında Adalet sistemi içerisinde yer alan çöküşe daha ne kadar tahammül edilecek.
Dünyanın hiçbir yerinde kalmamış olan ve sanığın ifadesine başvurmadan sanığın özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuran yargısız infazları; Yargısız infazlar Ülkesi haline gelen Ülkemde hak ve hukuk kavramlarını hukuku uygulamakla mükellef olan hakim ve savcılara kim hatırlatma yetkisine sahiptir.
Kasım 2000 ve ardından gelen şubat 2001 krizleri ile başlayan süreçte tüm mal varlığımı kaybettim. Ve usulsüz icralarla işletmelerim kapandı. Ülkemde sehven İhtiyatı Haciz yapılabildiği ve bu sehven olan ihtiyati hacizin yerine yine ihtiyati haciz yapılması sayesinde tüm mücadele gücüm yok olduğu için işletmelerim kapandı.
Değişik zamanlarda defalarca göz altına alınarak nezaretlerde yattım. Aynı anda, aynı veya birebir benzer konularda verdiğim ifadeler sonucunda tamamen hakimlerin keyfiyetine göre bereat ettim. Veya cezalara çarptırıldım.
En bariz örneği 10 Mart 2006 günü tutuklu olarak Şişli’de çıkarıldığım 2 farklı Asliye ceza mahkemesinde bire bir aynı konu olmasına rağmen, aynı ifadeyi vermeme rağmen 1 sinden bereat, diğerinden 1 yıl ceza aldım. Çok ilginci 1 yıl hapis cezasına mahkum edildiğim mahkeme de 10 mart günü ifade vermeme rağmen, mahkeme tutanağının tarihi 09/Mart 2006 idi.
Tek 1 çeki ödeyemediğim için karşılıksız kalan çeki alıp 5 çeke böldüğüm 1 tanesini de ödediğim halde 3 farklı mahkemeden 3 farklı kararla hüküm giymiş oldum.
Tam 9 ay süren hukuk mücadelem sonucu yargıtayın kesinleşmemiş kararı bozması sonucu cezaevinden çıktım. Hakim ve savcılar kuruluna yaptığım 3 müracaat sonucu gerçek delilleri Üsküdar Çocuk Ağır Ceza mahkemesi Hakimliği eli ile devlete teslim ettim. Ama beni ne arayan nede soran var.
3 Ay içinde sonuçlandırılır hükmüne rağmen açtığım tazminat davasında son duruşmada 6 ay sonrasına gün verildi.
Halen daha birbirini ortadan kaldıran 2 mahkeme kararının dosyalarının yargıtaya ulaşmasını sağlayamadım. Hakkımda verilen mahkeme kararları ve bu kararların oluşmasını sağlayan yargılamaların içerisinde hukuka ve kanunlara uygun doğru dürüst bir tane bile yargılama yok diyebilirim.
Ama ben bu dilekçeyi bunun için yazmıyorum. Ben hukuki mücadelemi Ülkemde sonuna kadar sürdüreceğim.
…… TV döneminde yanımda çalışan bir elemanım vardı. O zaman ……. Tv nin RTÜK işlemleri nedeni ile hukuki sorun olur diye kurulan reklam şirketimizin hisselerini üzerime almamıştım.
Kurulan şirketimiz …… …….. …….. müdürlüğünde kurulmuştu.
1997 veya 1998 de şirketin hisse devrini noterden yaptık. Fakat işlerimin dengesizliği nedeni ile bu devir işlemi ticaret sicilde yayınlatılmadı. Noterden ayrıca genel yetkiyle vekaletname olduğu içinde şirketin idaresi bendeydi.
…… ...... ve …….. …….. ……... Ltd. Şti. 2001 krizi ile ekonomik olarak iflas etti. Sabah gazetesine verilmiş reklamların çeklerinin bir kısmı ödenmedi.
Bu çekerli elinde bulunduran Medya Basın Servisleri San. Ve Tic. A.Ş. haklı olarak şirket hakkında şikayet davaları açmış.
Şimdi asıl konu burada başlıyor.
Bu çeklerin tamamı bankadan tarafımdan alınmış, tamamı yine tarafımdan keşide edilmiş olduğu halde çeklerin bir kısmı için benim hakkımda şikayetçi olunmuş. Ve bu dava karara bağlanıp infaz edildi.
Yani Kesinleşen ve mahkumiyetle sona eren bir mahkeme kararı oluştu.
Çeklerin bir kısmı içinse ticaret sicilde müdür olarak görülen …… …….. ………… hakkında dava açılmış. 26 Şubat 2003 günü (.......................) kabul edilen yeni 3167 sayılı kanunla getirilen değişiklikle sanığın ifadesine başvurmadan da hakimlere para cezası verme yetkisi geldi.
1 Haziran 2005 te yürürlüğe giren yeni TCK ve Ceza infaz kanunlarıyla da bu cezaların hapis cezasına çevrilebilmesinin önü açıldı.
Şu anda hiçbir şeyden haberi olmayan evli 1 çocuklu ev hanımı ……. …….. …….. Karakol kesinleşmiş hapis cezasını çektirmek için cezaevine teslim etmek üzere arıyor.
Bu durum karşısında konudan haberdar oldum. Yine kanun gereği yargılanmanın yenilenmesi için derhal müracaat edildi. Fakat burada durum değişti. Mahkemeler para cezasından hapse dönüşmüş olan infazı durdurmayı kabul etmiyorlar. Çünkü kanunlar mahkemelerde geçmiyor.
8 Yaşında bir çocuğun psikolojisi bozulurmuş, hiçbir şeyden haberi olmayan bir ev hanımı hapse girerse Adaletin tek dişi bile kalmazmış hiç kimsenin umurunda değil.
Paranın telafisi mümkündür. Kanunlarımıza göre de bu ceza para cezasıdır. 8 Yaşında bir çocuk annesinin haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevine atılması ve ardından pardon denmesinin telafisi mümkün müdür?
Her şeyden önemlisi açıkca imzada …… …… yazarken ve ……. ……… dosyada kimliği varken çekteki imzaya bile bakmadan, Ticaret odasından gelen imza sirküleri ile imzayı kontrol etmeden soruşturma yapan savcı ile, yapılan soruşturma ile karar veren hakime görevlerini ihmal etmenin hesabını kim soracak.
Sayın Bakanım
Uzatmamak için daha fazla yazmayacağım. Ben o annenin şu anda yaşadığı sıkıntıyı, gelişecek olaylarla yaşayabileceği sıkıntıyı ne bu dünyada, ne de birileri inanıyorsa ahirette ödeyecek güce sahip değilim.
Lütfen bu yargısız infazı durdurur musunuz? Para cezasının hapse çevrilmesinin hukuk boyutu ise tam bir muamma. Sonradan çıkan kanunlarla oluşturulmuş hapis cezası yine kanunlarla kaldırılmış hapis cezasının yerine uygulanabiliyor.
Kazanılmış haklar Ülke Türkiye olursa her zaman kaybedilir. 26 Şubat 2003 te kanun çıkmadan önce Anayasa değişikliği ile artık karşılıksız çekler için hapis cezası verilemeyeceği hükmü Yargıtayca benimsenmişti. Ama burası Türkiye. Sizde Adalet Bakanısınız.
Sayın bakanım
Dosya numaraları aşağıda yer alıyor. Dosyada ki kararları geçersiz kılan aynı şikayetçinin aynı kuruma verilmiş çekler için yaptırdığı yargılama kararı olan mahkeme kararı da ekte.
Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 08/01/2008
Dosya numaraları