ÇÜRÜYÜŞ...37...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

‘’Adalet, halkın ekmeğidir.’’ Bu sözü bir yerde okumuştum ve çok etkilenmiştim. Evet, galiba Bertolt Brecht’in sözüydü. Hatta bir şiiriydi. Emeğin karşılığıdır aslında ekmek. Ve emektir ki, karşılığını bulursa ekmeğe dönüşür, tabi bu da adaletle kabildir. Adalet olmadığı zaman halk aç kalır ve aç karınların doğuracağı şeyin ne olacağı belli olmaz. Yani adalet her şeydir, olmazsa olmazdır, insandır, varlıktır, hayattır. Her şeyin temelidir, alt yapısıdır. Adaleti, onurlu insan arar ve adaletsizliği ancak onuru olan insan hissedebilir. Çünkü adalet diğer bir anlamıyla onurun ta kendisidir. Adaletin olmadığı bir yerde onurlu yaşamanın imkânı yoktur. Ama onursuz yaşamayı kanıksamış olanlar için adalet hiçbir anlam ifade etmez. O kendinden gelene razı olur, kendinden olanın verdiğine eyvallah eder, kendinden olanın gaspına göz yumar. Ama bu arada onurlu insanlara olur olan ne varsa. Çünkü gülmekte, mutlulukta, huzurda, sevgi de, saygı da, dostlukta, umutta, barışta, kardeşlikte, bağlılıkta, paylaşmakta, kuvvette, birlikte, adalet varsa vardır ve ancak adaletle kaimdir. Adalet, her şeydir! Adalet yoksa münhasıran acı vardır, yalnızlık vardır, ölüm vardır, iç çeke çeke tükenmek vardır. Çünkü yaşamak demek adalet demektir, adalet olmazsa yaşamanın oluru yoktur. İnsanlık onuruna yaraşır yaşamın supabıdır adalet. Adaletsizlik, mutlak olarak çürümeyi intaç eder. Adaletsizlik çöküştür, dağılmaktır, parçalanmaktır, velhasıl; insansızlıktır. Adaletsizlik karşısında insançocuklarının yapabilecekleri bazı şeyler olsa da çok şeyleri yoktur. Çünkü demir ağlarla örülmüştür insançocuklarının etrafı ve zindanlar içerisinde yaşamaya mahkûm edilmiştir insançocukları. Bu zindanların kimisi doğal zindanlardır, kimisi de yapay zindanlardır. Her ikisinden de kurtulmak insanın iradesine bağlıdır ama alışkanlıkların tutsağı olan ve iradesini öldüren insan hangi aktif iradeyle bu zindanlardan kurtulacaktır, üstelikte günden güne kendini iyice o zindanlara mahkûm ederken ve alışırken o zindanların karanlığına. Ama çare yoktur ve yaşamak için mutlaka kurtulması gerekmektedir, ki gerçekten istediği takdirde muhakkak kurtulacaktır. Çünkü zindana doğmadık, zindanda yaşamakta kaderimiz olamaz! Kurtuluş iki türlü olabilir, bir geçici kurtuluş, bir de mutlak kurtuluş. Geçici kurtuluş için yaşadığın her şeyin hatırlanması, hissedilmesi, aklının kararı, kalbinin onayı ve ellerinin otuz saniyelik hareketi kâfidir. Mutlak kurtuluş içinde küçük mikyasta ezilenlerin, büyük mikyasta tüm namuslu insanların birleşik gücünün tahakkuku ve nihayetinde devrim için ortaya konacak kuvvetli irade kâfidir.

 

İnanç bağlamında nerede duruyorsanız tercihinizi ona göre belirleyip, o minvalde istediğiniz söze göre çözümleme yapıp değerlendiriniz, bendeniz inanan, inanmayan yekpare insanlığa matuf söylüyorum, insanların inançlarına ya da münhasıran bir tarafa göre değil ve insan bazlı söylüyorum her söylediğimi, çünkü iyi bir insan olamamışsak hiçbir şey olamamışızdır ve olamayız da. Olmaya çalışırsakta, hem kendimizi hem de inandığımız değerleri ayağa düşürürüz. Ki, tüm taraflar olarak maalesefte böyleyiz yani yapıp eylediklerimiz neticesinde hem kendimizi hem de inandığımız değerleri ayağa düşürüyoruz ve bu resim kolay kolay da değişecek gibi durmuyor. Geçelim! Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olmazsanız ya da olmanız gerektiği gibi insan olmazsanız VE nefsin yasalarını kutsal yasalara müreccah kılıp kutsal yasaları çiğnerseniz ya da dünyanın yasalarını doğanın yasalarına müreccah kılıp doğanın yasalarını çiğnerseniz, rezil, perişan, sersefil olursunuz. Eğer sırat-ı müstakim üzerinde ya da insanlık çizgisi üzerinde durmazsanız riyakârlığınız, dalkavukluğunuz, şarlatanlığınız, müptezelliğiniz, pespayeliğiniz, tutarsızlığınız ortaya seriliverir. Âlem size güler, acınacak hale düşersiniz. Ki, düşüyorsunuz da ama yüzünüz hiç kızarmıyor, tabi hayâ perdesi yırtılınca nasıl kızarsın yüz değil mi? Siz insanlara tapmak için değil Tanrı’ya tapmak içinsiniz ya da insanlara göre hareket etmek için değil doğanın yasalarına göre hareket etmek içinsiniz.  Tanrı’nın parmağı yok ki soksun güzünüze. Tanrı söylemiş söyleyeceğini ve bir kalp, bir beyin vermiş; hisset ve düşün diye. Ne yaparsanız yapınız, ne söylerseniz söyleyiniz hissederek ve düşünerek yapın, söyleyin denmiş. Hissederek ve düşünerek yaşamazsanız, ne yapacağınızı bilemez hale gelirsiniz ve şeytanın elinde oyuncak olursunuz. Yahut doğanın yasaları belli, insanın ne olduğu belli, bir kalbinizin ve aklınızın olduğu da belli, eğer o yasaları anlamaz, kendinizi bilmez, aklınızı kullanacağınıza ona uyarsanız, kalbinizin hükümlerini çiğnemekte tereddüt etmezseniz aynı şekilde ne yapacağınızı bilmez hale gelir ve yine âlemin diline düşersiniz. Âleme verir talkını kendi yutar salkımı misali, an gelip kutsal yasaları çiğneyip, an gelince kutsal yasaları çiğniyorlar diye haykırırsanız ya da an gelip insanlığa mugayir hareket eder, an gelip insanlığa ihanet ediyorlar diye haykırırsanız yine gülünç duruma düşersiniz. Bir şeyleri kendi ellerinizle yapar, sonra şöyle yapıyorlar diye kutsalları orta yere atıvermekte tereddüt etmezsiniz. Sen benim dediğine kıymet vermezsen, senin benim dediğini zaten kendisinin olarak görmeyenin kıymet vermesini nasıl umabilirsin ki? Keza Ziya Paşa ne güzel söylemiş; ‘’Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât. Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.’’ Kendi hanende ki kendi değerlerine karşı lakaytsızlığını görmeden başkalarının senin hanene ait değerlere karşı lakaytsızlığına laf edemezsin. Maalesef bizim her tarafımız böyledir. Kendimiz kötüyüz, kendi değerlerimize ihanet ederiz ama gözümüze hep başkalarının kötülüğü görünür ve değer vermediğimiz değerlere başkalarının değer vermesini bekleriz. Ne tiksindirici bir mürailiktir bu Tanrı ve İnsanlık aşkına? Katıksız bir çürümüşlüktür bunun adı. Peki, bu çürümüşlükten ve bulandığımız, içinde boğulduğumuz pislikten nasıl kurtuluruz? Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olarak ya da olmamız gerektiği gibi insan olarak. Başkaca da yolu yoktur bunun bebeğim!

Tarih: 15.06.2020 Okunma: 345

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?