Hep detay davranış biçimlerini mevzu
bahis ediyoruz ya, haddizatında çürüme ilk evvelde detaylarda gizli davranış
kalıplarından başlıyor da o yüzdendir bu şekilde bir çizgiyi takip etmemiz.
Ortaya koyduğumuz davranışların farkında değiliz. Yanlış yaşıyoruz ama yanlış
yaşadığımızın farkına varamıyoruz yaşamın kaotik yapısı içerisinde yahut varmak
istemiyoruz, zira çelişkiyi ihsas ediyoruz muhtemelen ve böyle olunca da
farkına varmak ikiyüzlü olduğumuzun kendi kendimize ikrarı olacağı için de yok
sayıyoruz. Kallavi laflar ediyoruz ama bir bakıyoruz ki davranışlarımız o lafı
öldürüyor. Çok basit bir örnek; bir topluluk halinde oturuyorsunuz, herkes iri
laflar ediyor, çok güzel davranışlar sergiliyor, ahlaktan dem vuruluyor, çünkü
orada bir topluluk var ve topluluğun tiksineceği şekilde laflar edip,
hareketler sergileyemeyiz değil mi? Ama oradan ayrılınca noluyor? Orada
söylenen her şey unutuluyor ve söylenenlerin tam tersi şekilde hareket
ediliyor, çünkü artık yanlarında konuştuklarımız için bizi ne zaman görecekler
ki diye düşünüyoruz ve toplulukta söylediklerimize mugayir şekilde hareket
edebiliyoruz. Toplulukta ki ahlakçılığımız, bireysel durumda ahlaksızlığa
dönüşüveriyor. Yani gerçek yüzümüz tezahür ediyor. Kalabalıkta gizlediğimiz
gerçek yüzümüzü kendi halimize kaldığımızda ya da başka bir kalabalığa
karıştığımızda ortaya çıkarıyoruz. Yani sürekli maskeyle dolaşıyoruz. Nasıl mı?
Çünkü insan toplumsal bir varlıktır ve toplumdan ayrı düşemez. Belki bir
topluluktan ayrılır başka bir topluluğa dâhil olur ama sürgit bu şekilde devam
eder. Oysa insanın ilkesi olur, çünkü insanın ilkesi insanın asaletini ortaya
çıkarır. İlkesiz insanın asaleti olmaz, o her ortamda farklı birisidir yani
filhakika ahlaksızdır, biraz da şerefsiz. Bu durumda, bireylerden bireylere,
bireylerden de topluma sirayet eder ve nihayet çürüme tezahür eder. Biz her
şeyde böyleyiz. Birilerinin sevmediklerini severseniz hemen lanetlenirsiniz, bu
yüzünüze söylenmez ama arkanızdan söylenir ve sizinle irtibat kesilir ama bunu
yapan toplum içinde kendisini öyle ahlakçı gösterir ki söyleyecek sözünüz
olmaz. Oysa her ferdin başka fertle ilişkisi farklı seyir izler ve her fert
ilişki düzeyini ve ilkelerini kendisi belirler. Misal; bendeniz, herhangi bir
dostumun arasının iyi olmadığı biriyle çok iyi ilişki ve iletişim kurabilirim
ve bu durum dostumu ilgilendirmez ve onunla konuştuğum için dostumun bana tavır
koyması absürttür hatta ahlaka mugayirdir. O kötü olduğu için bendeniz de kötü
olmam gerekiyor diye bir kanun yoktur. Yahut o kişi dostuma göre kötüdür ama
bendeniz ondan hayat boyu tek bir kötülük görmemişimdir, bilakis iyilik görmüş
olabilirim. Öyleyse? Böyle bir durumda bendeniz dostumu terk edebilirim ama o
kişiyle yine iletişimde kalmaya devam ederim. Çünkü böyle bir durumda dostumun
bana tavır koymaması icap eder, koyarsa da kendi bilir. Filhakika
insançocukları olarak küçük ahlaksızlıklarımızı terk edebilsek, toplum manevi
anlamda çok ciddi terakki kaydedebilir ama nasıl kabil olabilir bu, biz
istemedikçe? Mebzul miktarda örneklerle çoğaltabiliriz bu durumları maalesef. Özümüzde
ahlaksızız ve bu mutlak hakikattir!
ÇÜRÜYÜŞ...47...
Özgür DENİZ - 15.06.2020
Tarih: 15.06.2020
Okunma: 431
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.