Ey insanlar! Söylediklerimin hepsi aklın ışığında edinilmiş tecrübelerin boşaltımıdır. Tecrübe de en büyük öğretmendir. Hayat, başlı başına bir tecrübedir ama hayatın yöntemi farklıdır, önce sınav yapar sonra ders verir yani acımasızdır hayat. Yazma sebebim; bundan böyle aldanmayın diyedir. Cumhuriyete behemehâl sahip çıkın ve Cumhuriyetten asla vazgeçmeyin. Cumhuriyetten ötesi karanlıktır. Cumhuriyet için az bedel ödenmedi. Kula kulluğu ve efendilere köleliği reddedin. Ey insanlar! Sizler birer harikasınız, harikalar yaratmalısınız, inanıyorum ki harikalar yaratacaksınız. Naçizane haddim olmayarak ama anlayacağınızı umarak, söylediklerimi anlamanızı kalben istirham ediyorum ve bundan sonraki kalan ömrünüzde artık aldanmamanızı, insan onuruna yaraşır bir hayat yaşamanızı diliyorum. Geçmişe takılıp kalmayın, geleceğe bakın ve hayatı ıskalamayın. Geçmişe takılıp kalırsanız aldatılmaya meyyal olur ve kolay lokma olur, çiğnenmeden yutulursunuz. Nice aydınlık, güzel, güçlü, onurlu, direniş dolu, insanlık dolu, paylaşım dolu, saygı-sevgi, barış, kardeşlik-özgürlük dolu yıllara diyorum. Yaşamak sevinciniz hiç tükenmesin, tükenmesine müsaade etmeyin. Yolunuz direniş yolu olsun. Sınıfınızı ve safınızı iyi bilin ve hiç kaybetmeyin. Hayatlarınızı zalimlerin çıkarları ve görkemli hayatları uğruna feda etmeyin ve hiçbir insanlık hakkınızdan feragatte bulunmayın. Ezilenlerin safında ve sınıfında yer alın. Cumhuriyetle ve insanlık onuruna yaraşır yaşamla kalın. Allah ile aldatılmayın. Hakkımızı yiyenlere, umudumuzu çalanlara, düşlerimizi kirletenlere, yarınlarımızı karartanlara, emeğimizi sömürenlere, hayal kurdurtmayanlara hakkımız HARAM olsun. Her şeyden ŞÜPHE edin ve her şeyi SORGULAYIN! Geçelim!
‘’Mutlaka benim gibi düşünmek zorundasın
demiyorum ama mutlaka düşünmek zorundasın diyorum.’’ Emile Zola
‘’’’Düşünün, çünkü henüz
yasaklanmadı.’’’’ Schindler’in Listesi
Filmi
Bir ev düşünün (((Düşünebilir miyiz? Evet,
düşünebiliriz, çünkü ev dediğin şey hayatın gerçeğidir, mevcut olmayan,
münhasıran hayali kurulacak yahut zihinde tasavvur edilecek bir şey değildir,
içinde yaşadığımız, gözümüzün gördüğü, dokunduğumuz bir şeydir. Kabul ettik mi?
Etmemek aklın olmadığına delalettir))).
Sıvası dökülmüş, kolonlarında çatlaklar
belirmiş, çatısında açıklar oluşmuş (((ev dediğin şeyin karşılaşabileceği sorunlar
mıdır? Evet, öyledir, gerçekliği olan sorunlardır, hayali değildir, bu tür
şeyler gelebilir herhangi bir evin başına. Kabul ettik mi? Etmemek gerçekliğe
mugayir davranmak mıdır?))).
Her odasında pis kokular var ve odalar
pislik içinde, sorunlar kronikleşmiş (((böylesi bir şey de yabancı kalacağımız,
varlığı karşısında şok olacağımız bir durum değildir, tamamen hayatın
gerçeklerindendir, insan dediğimizle ilgilidir. Hayatta böyle bir şey olmaz, bu
kabil değildir diyebilir miyiz? Ve dediğimiz şeye hüccet gösterebilir miyiz?))).
Evde yaşayanlar hiç oralı değiller.
Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor belki ama yapılmaya çalışılan hiçbir şey
sorunları gidermeye yönelik şeyler değil, çünkü sorunları gidermeye yönelik
olarak yapılmıyor yapılan hiçbir şey, durumu idare etmek adına yapılıyor, çünkü
bir şeyler yapmaya başladığınız an ardı gelecektir ve gelecek olanın neler
getireceği ve neleri götüreceği belli değildir, öyleyse risk almaya değmez ve
mevcut duruma müdahil olunmamalıdır diye düşünülmektedir (((bu da doğrudur de
mi? Yani olamaz, mümkün değil, saçmalık denilebilecek türden şeyler değil de mi
bunlar da? Bilakis gerçekçi olmayan biz oluruz. Çünkü hayat dediğimiz şeyde bu
tür şeylere rastlarız, rastlamaktayız))).
Sıva yapılıyor ama bir zaman sonra
yeniden dökülmeye başlıyor, çünkü artık sıvanın tutunamayacağı hale gelmiş bir
yapı var altta. Çöpü temizliyorsunuz ama artık çöp üreten bir altyapı oluşmuş.
Palyatif çözümler üretiyor herkes. Çünkü mevcut durum birilerini hep önemli
kılıyor. Birileri de nemalanıyor gidişattan. Ama başka bir yönden bakınca da
herkes rahatsız her şeyden (((hayır, hayır olamaz, böyle şeyler deli saçması
şeylerdir diyebilir miyiz? Bu iddia ispat edilebilir ama reddine matuf bir
ispat ortaya konabilir mi? Kabil değildir bu. Çünkü bu tür şeylerde hayatın
gerçeklerindendir, yaşadığımız şeylerdir. Aksi bir reaksiyon göstermek rasyonel
değildir))).
Hariçten de garip sesler geliyor, işte
şurası şöyle ama böyle olsa daha iyi olur, işte yani belki de bazı şeylerin
yerleri değişmesi gerekiyor gibisinden (((şimdi siz işinizi doğru dürüst
yapmazsanız, hariçten müdahalelerle karşılaşmanız olası mıdır? Hayır demek
irrasyoneldir. Çünkü siz bulunduğunuz yerde ve çevrede tek değilsinizdir,
toplum yaşamı diye bir gerçeklik vardır, yapıp ettikleriniz sizi ne kadar
etkilemekteyse, çevrenizi de o derecede etkilemektedir. Öyleyse işin özünde
müdahalenin olması da beklenebilir bir şeydir. Çünkü bir toplum içinde yaşıyorsanız,
bir şey yaparken, bu öznel bir şey de olsa, içinde yaşadığınız toplumu da
dikkate almak zorundasınız hatta kan bağınız olmayan toplumları da dikkate
almak zorundasınız bir anlamda, almazsanız bedelini mutlaka ödersiniz, buna da
isyan edemezsiniz))) .
Ne yapılmalı aslında o evde? O ev
kendiliğinden mi o hale geldi ve kendiliğinden mi kendine gelecek? Kaderdir
deyip kendi haline bırakıvermek rasyonel bir tavır olur mu, üstelikte içinde
yaşadığın bir ev olduğu halde? Münhasıran sorunları konuşarak o evi gerçekten
yenilemek ve yaşanabilir bir ev haline getirmek kabil midir? Bunları düşünmek
suç mudur? Düşünmeyelim mi? Yahut her kafayla aynı mı düşünelim? Aynı çözüm
önerisini mi sunalım? O kafaların bir ayrıcalığı mı vardır ve bizim kafalarımızdan
daha iyi mi düşünmektedir, çözüm önerileri o kafanın efsane bir kafa ama bizim
kafamızın da çürük bir kafa olduğunu mu ortaya koymaktadır?
‘’Senin gibi düşünmüyorum, böyle bir
zorunluluğa da inanmıyorum ama senin de düşüncelerini ortaya koyabilmen için gerekirse
canımı feda edebilirim.’’ Voltaire