Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Bize hayatı açıklayan, davranışlarımızı, ruhumuzu, birbirimizle olan ilişkilerimizi tahlil eden düşünürler var. Bunlardan birisi de Erich Fromm. 120 sayfalık ince eserinde “Sevme Sanatı”nı incelemiş. İncecik kitap, “ince fikir”lerle, müthiş tespitlerle dolu…
İnsanoğlunun ezelden ebede macerasını, birbirleriyle ve kendisiyle olan ilişkisini anlatan eserleri okuyunca, gündelik hayhuylar arasında hayatın asıl amacını, güzelliklerini kaçırıyormuşuz gibi geliyor.
Üstada kulak verelim; “vermek” konusunda şunları söylüyor:
“Vermek, zengin olmak demektir. Çok şeye sahip olan değil, çok şey veren zengindir. Bir şeyler kaybetmekten korkan istifçi, ne kadar zengin olursa olsun, ruhsal anlamda yoksuldur, zayıftır. Kendinden verebilen kişi zengindir. Kendini, başkalarına verebilen birisi olarak algılar. …Yoksulların zenginlerden daha çok verme eğilimli olduğu çok iyi bilinmektedir.
Ancak en önemli verme alanı, maddî şeyler alanı değildir, özellikle insanca olan şeylerde yatmaktadır. İnsan bir başkasına ne verir? Kendinden verir, sahip olduğu en değerli şeyinden, hayatından verir. Bu mutlaka başkası için hayatını feda etmesi anlamına gelmez; o, neşesinden, ilgisinden, anlayışından, bilgisinden, mizahından, hüznünden verir ve bütün bunlar da onun içinde canlı olan şeyin ifadeleridir, dışavurumlarıdır. Böylece, kendi yaşamından verirken karşıdaki kişiyi zenginleştirir, kendi canlılık duygusunu zenginleştirerek karşısındakinin de canlılık duygusunu zenginleştirir. Almak için vermez, vermenin kendisi eşsiz bir sevinçtir. Ama verirken, karşıdaki insanda bir şeyler yaratmaktan kendini alamaz ve yaratılan bu şey ona geri döner; gerçekten sevdiği için, ona verilen şeyi almazlık edemez. Vermek, karşıdaki insanı da verici yapmak demektir; böylece, ikisi de yarattıkları (hayat verdikleri) şeyin sevincini paylaşır, yaşamdan hoşnut olurlar.” (S. 28-29)
Bence, her an, herkese, “neşemizden, ilgimizden, anlayışımızdan, bilgimizden, mizahımızdan, hüznümüzden” verebiliriz. Bu, bizden hiçbir şey eksiltmezken, Üstad’ın müthiş tespitiyle, “karşıdaki kişiyi zenginleştirir.”
Her fırsatta, dostlarıma, “hayatımı zenginleştirdiniz”, “düşüncelerimi zenginleştirdiğiniz” hatta sık sık “sayfamı zenginleştirdiniz” diyorum.
Hayatımı, düşüncelerimi, sayfalarımı zenginleştiren dostlarıma şükran doluyum. Var olunuz!